• zor olandır, diye ba$layıp, bir tanımı yapılabilendir galiba. pop müzik ile uğra$an bir insan olarak yapılıyorsa bu tanım, belki i$lerin daha iyi gittiği bir durumda olabilmektir.
    çoğunlukla, adamı yoran, hobi olarak uğra$maya doğru götürüp, zaman içinde kendinden soğutabilen, bağlarsa da tam bağlayan, garip bir$eydir, türkiye de müzisyen olmak.
    ne mutlu, yapabilene.
  • daha zoru için;
    (bkz: türkiye de kadın müzisyen olmak)
  • gözlemlerime göre evlenme programlarına çıkan kadın adaylar damat adayının müzisyen oldugunu ögrenince genelde az para kazanıyordur, çalışma saatleri düzensizdir diyerek yançiziyorlar.
  • hem kolay hem zor.
    kolay, cünkü müzik tüketen kesimin büyük cogunlugunun dinleyecekleri müzik ürünlerini secerken gözettikleri kriterlerin hali icler acisi. yillarca ayni düttürüyü üreterek de hayatta kalinabiliyor.
    zor, cünkü bazi müzik türlerinin alicisi bile yok. o yola bas koyanin da dolayisiyla yiyecek ekmegi.
  • kimi zaman hak ettiği değeri alamamaktır. lakin "türkiye'de müzisyen olmak" durumu kimi zaman "kendini müzisyen ilan etmek" şeklinde vuku bulur. sonra sanatçı mı şarkıcı mı? sanatçı ile şarkıcı arasındaki fark nedir? şeklinde tartışıp dururuz.
  • çok kolaydır.
    gerçi son yıllarda internet ve yabancı kanalların yaygınlaşması ile birlikte azalmışta olsa, hala devam eden bir araklama potansiyeli mevcuttur. bu arağıda o kadar kaliteli ve düzgün yapmaktadırlar ki, artık bu konunun kompetanı olmuşlardır, yakalanmaları imkansızlaşmıştır.

    çünkü öyle mal gibi arak yapmazlar, sadece ritim, sound, sözlerde esinlenme (arapça, fransızca, hatta ingilizce sözlerden) (bkz: esinlenme) şeklinde yaptıkları içinde, hem davalardan hem de tazminatlardan yırtarlar. *

    hem elin patagonyasındaki bir şarkının sözünü millet nerden duyacak, hemde elin 60 larda çekilmiş bir filmin soundtrackini kim dinleyecek düsturunu benimsemişlerdir. (an itibari ile oyun soundtracklerinden bile araklanmaktadır) ama şunu söyliyebilirim gün geliyor o şarkılar dinleniyor, sevgili yaratıcı sanatkarlarımız.

    (bkz: yapma canım yapma arkadaşım)

    yüzde yüz arak yapacak kadar kafayı yemiş sanatçılarımız yok mudur * vardır ama konumuz bunlar değil.
  • belki de olunabilecek en zor meslek ya da yapılabilecek en zor uğraşlardan biridir.

    türkiyede müzik yapmak veya müzikle uğraşmak istiyorsanız ilk etapta cebinizde paranız olacak, parasız olacak bir şey değil malesef bu. ne tarz yaparsanız yapın, alternatif (piyasa) dışında her tarzda ekipman almak için, stüdyolarda sürünmek için her şeye lazım para. paranız olması herşeyin tam ve kusursuz olacağı anlamına da gelmiyor, grup müziği yapmak çok zor bir iş, şöyle ki; grup elemanları sorumsuzsa ve onlara muhtaçsanız tüm elemanların siklerinin keyfinin takipçisi olmak, uygun zamanda uygun yerde ve uygun saati bulup 5 kişiyi stüdyoda toplayıp 1 saat güzel zaman geçirmeye çalışmak, bir gün üreten ve dinlenen bir grup olma hayalleriyle yaşamak, yaşlanmak, mak mak mak...

    ikinci etapta imkanınız olacak, yaşadığınız okuduğunuz ya da orda her ne yapıyorsanız o şehir yapmak istediğiniz, uğraş verdiğiniz müzik türünü dinleyebilecek nitelikte insanlar (3-5 tane de olsa) barındıracak. grupça çalışabileceğiniz stüdyolar, müzik türünüzle uğraşan elemanlar (eleman sıkıntısı çekmemek adına) olmalı ki türkiye şartlarında müzik yapmak için elverişli ortama en yakın durum olsun.

    üçüncüsü ise tabi ki eğitim, iş v.s. durumlardan vakit ayırabilme durumu. eğer ilk bölümde anlatılan sik keyfi takipçisi modunda iseniz bu bir nebze daha kolay ama iş güç v.s. durumu varsa elden birşey de gelmiyor. o zaman herkes bu fedakarlığı gösterip hayatının ve tabi ki boş zamanının 1 saatciğini ayırmak durumunda. ha ayırmadı mı? o zaman ikinci bölümde bahsettiğim alternatif elemanlar devreye girmeli ve müziğin fedakarlık olduğunun farkında olmayan elemanların yerini doldurmalıdır.

    dördüncü sırada gelen maddemiz ise elinizin altındaki ekipmanı iyi tanıma, kullanmak istediğiniz ve tonal açıdan müziğinize en çok yakışacağını düşündüğünüz alet edevatı tanımalı, piyasa değeri hakkında az çok bilgiye sahip olmalısınız. olmasanız bile olan arkadaşlarınız olmalı. yarı fiyatına alabileceğiniz gitara dükkanda gidip sıfır diye bok gibi para bayılmak mantıklı değil. "sıfır olsun, benden önce kimse çalmamış olsun, hey hey" demeyin, varsın çalsın, salak saçma bir sıfır gitar alacağınıza dadından yenmeyecek ikinci el bir gitar alabilirsiniz bugun. ikinci el de dediysem paramparça ve kozmetik olarak annesi tecavüze uğramış değil, yanlış anlamayın. bugun tertemiz aletlerin yok pahasına satıldığına şahit oluyorum, içim acıyor.

    son söz, türkiyede müzik yapacaksanız, lütfen geçerli bir müzik türüyle uğraşın. atmosferik black metal ya da yeni zelanda doom metali gibi geçerliliğinin limiti sıfıra yakınsayan müzik türleriyle uğraşmayın, bırakın başkaları uğraşsın. siz kıçınızı yırtıp yeni zelandalı kardeşlerinize oranla başucu eseri kıvamında bir eser de yapsanız, burda "aa satanist" ya da "aa dilenci"* muamelesi görmeniz sizi şaşırtmasın.

    göktengri yardımcınız, turnalar yoldaşınız olsun.

    amen.
  • türkiye'de,parası işin sonunda verilmeyen ve bundan dolayı hiç gocuntu yaratmayan tek meslek müzisyenliktir.yeri gelir garson parasını alır,müzisyen parasını alamaz.işletme sahibi parasını kazanır,ama müzisyene para vermeyi gereksiz görür.işletmecilerin anlamadığı ve unuttukları şey,mekan kendilerine aittir,günah keçisi müzisyenlere değil.müzisyen - işletme arasında risk paylaşımı söz konusu değildir.mekanın iş yapıp yapmaması müzisyeni değil,işletmeciyi ilgilendirir.hiçbir işletmeci,müzisyenin babasının oğlu değildir,müzisyenin işletmeci hayrına ne sesini patlatma ne de enerjisini harcama zorunluluğu vardır.eğer bir işletmeci mekanı döndüremiyorsa da müzisyeni,konsepti,çalışanını değiştirme ya da mekanı kapatma özgürlüğüne sahiptir ancak emeklerin karşılığını vermek zorundadır.'bugün yok haftaya gel,bugün sadece yol parası verebilirim' gibi cümlelerle müzisyeni geçiştirmek müzisyenlik 'mesleğine' en büyük hakarettir.ayrıca müzisyen camiası geniş ama birbirine bağlı bir çevredir,'bütün müzisyenlerime aynı ücreti veriyorum' gibi klişe yalanların ortaya çıkması iki telefona bakar.müzisyenin arkasından söylediklerinizin kulağa gelmesi de an meselesidir.unutmayın ki çalıştığınız müzisyenler birer 'üreten' veya 'üretime katkıda bulunan'dır.bu müzisyenler,gelecekte birlikte çalışmak için peşinden koşacağınız insanlar olabilir.ya da herşeyi geçelim,selamınıza karşılık beklediğiniz,arkanızdan iyi konuşmasını istediğiniz sıradan,küçük işler yapan müzisyenler de olabilir.ama bütün bunlar için,sorunsuz ve güzel işler yapabilmek için,öncelikle karşılıklı saygı ve dürüstlük olması gerekir.müzisyeni 'adam' yerine koymak 'müzisyen'liğinde tıpkı mühendislik,doktorluk gibi bir meslek olduğunu kabullenmek gerekir.dürüstçe çalışmak inanın çok zor değil.zira iyi niyeti suistimal ederek çalışmak,hiç bir mesleğe ve insana yakışmaz!!!

    (bkz: #21192329)
  • soyle tecrubelerle gecmisi bezemektir;

    (bkz: metro müzisyenleri/@ciodeth)
    (bkz: green park otel/@ciodeth)
    (bkz: internetten para kazanmak/@ciodeth)
  • özünde klasik batı müziği çalgısı olan klarinet'i; bir üst ve komplike seviye alaturkaya taşıyarak, o sazın sizinle resmen kelime kelime konuşmasını sağlayabilmek, onu nağme nağme işlemek, karşılığında da ''acaba yoldan geçenler 25 ya da 50 kuruş verirler mi?'' diye beklemektir.

    bunu yaparken ıslak ve buz gibi sokaklarda oturmak, evde çocuklar bekler onlara belki biraz para götürebilirim diye içerlemek de işin daha bir acımasız tarafıdır. şöyle değerli, şöyle güzel insanlar varken, yazıklar olsundur.

    http://www.youtube.com/watch?v=a1ksiv9ethq
hesabın var mı? giriş yap