• bu ülke zaten muhafazakardı, her türlü dış etkene kapalıydı. bugünün sorunlarını bütün olarak ele almak elbet doğru değil ancak büyük bir kısmında temel sorunun muhafazakarlığın getirdiği yeniliğe kapalılık olduğunu söyleyebiliriz.

    muhafazakarlığı da kültürü korumak globalleşmeye karşı koymak gibi kılıflarla süslemeye gerek yok. bu ülkenin muhafazakarları yeri geldi amerikan filosunu kıble yaptı birlikte saf tuttular (bkz: altıncı filo'nun kıble olması) yeri geldi aynı amerikalılardan aldıkları destekle amerikan filolarını protesto eden sol görüşlü gençleri linç ettiler hatta öldürdüler (bkz: kanlı pazar) (bkz: milli türk talebe birliği).

    ve tabi (bkz: sivas katliamı) (bkz: maraş katliamı) bu şekilde liste uzar gider.

    bu ülkede muhafazarlık hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük, nefret demektir o yüzden artan muhafazakarlık (ki arttığını hiç sanmıyorum.) bu ülkeye kutplaşmadan başka bir şey getirmez.
  • katılmadığım önermedir. daha çok sanki (bkz: muhafazakarlığın türkiyeleşmesi)gibi bir durum varki bu işimizi yani bu türkiyeleşmiş muhafazakarlıktan toplumsal olarak kurtulmak için gereken enerji dikkat ve sorumluluğumuzu artırıyor.
    türk tipi islam
    türk tipi kapitalizm.
  • sözde muhafazakarlaşma diyelim, iktidarın muhafazakar olmasıyla ilgilidir.
    yarın öbür gün sosyal demokrat bir iktidar olursa türkiye sosyal demokratlaşacaktır.

    panik yok gençler, şakşakçılık ruhumuzda var.
  • doğru bir saptama değildir.

    doğru olsaydı;

    gemi azıya alıp da istanbul'un çeşitli "modern" semtlerinde ve hatta meclis'de katliam yapmamayı "barışçıl yanlarına" dair bir delil olarak gösteren tv sunucusu o şahıs işinden uzaklaştırılır mıydı?

    ya da, imam hatipler'de sıralar boş kalırken çoğunluğunu dindar yurttaşlarımızın oluşturduğu halkımız, çocuklarını laik eğitim veren okullara göndermek için her türlü fedakarlığı yapar mıydı? bedava servis, yemek, neredeyse üniversite garantisi, burslar vs. desteğe rağmen halk, çocuklarını laik okullara veriyor.

    güya imamlara resmi nikah kıyma yetkisi verdiler... halk yine koşa koşa belediyeye gitmiyor mu?

    kadın cinayetleri devam ediyor. sırf şubat ayında 47 kadın katledildi. toplum, kadın cinayetlerini ve çocuklara yönelik cinsel saldırıları kabul ediyor mu? hayır! istemeden de olsa, o korudukları ve "iyi hal" indirimi verdikleri pedofil ve kadın katillerini içeriye atmak zorunda kalıyorlar. gerici-faşist itin biri, kendi halinde otobüste/minibüste oturan veya sokakta yürüyen kadına saldırıyor. gözaltına alınıp, aferim denilip başı okşandıktan sonra geri salınıyor; ama, yeniden gözaltına alınmak zorunda kalınıyor.

    bu halktan ümidinizi kesmeyin. mücadele eden emekçiler, kendilerini solda konumlandırırlar. örnek olsun; üçüncü havalimanı inşaatında çalışan işçiler, iş bıraktıklarında ve taleplerini gündeme getirdiklerinde, aylardır ayak direten patronlar neden kabul ettiler?

    ya da, bir dizinin setinde emekçiler direniyor. maaşlarını alamamışlar. kanaldan parasını aldığı halde işçilere maaşlarını ödemeyen yapımcı firma, arkasındaki iktidar desteğine rağmen geri adım atıyor...

    halen ebedi başkomutanımız mustafa kemal atatürk'ü ve --her ne kadar nefret etseler de-- türkiye cumhuriyeti bayrağını sahiplenmek zorunda kalıyorlar.

    neden?

    büyüklerimizin o çok güvendiği kurum da yok artık. ama, türkiye'nin emekçi insanları var. neredeyse bu ülkenin %60'ına yakın bir kesimini oluşturan, ülke ekonomisinin %90'ını sırtında taşıyan, şalterleri elinin altında bulunduran, çarklıları çeviren, tarlalarda eken, üniversitelerde ve okullarda ders veren, çocuğuna annelik eden, vs. emekçi, iyi yürekli, aydınlık ve yurtsever insanlar var. biz varız.

    türkiye'nin gitgide muhafazakarlaşması gibi bir durum yok, ama halkımızın cumhuriyet devrimlerini, ülkeyi ve kutsal bayrağımızı sahiplenme durumu var.

    bakın, o bizans bayrağını göndere çekemeyeceksiniz. türkiye cumhuriyeti'nin bayrağı, bu dünya durdukça, bu ülkenin üzerinde dalgalanacak.
  • öte yandan git gide dinden uzaklaşan bir kesim de var. az buz bir kesim de değil bu. sadece türkiye'de değil; bütün dünyada siyasal islam islam'a öyle zarar verdi ki, insanlar dine, dindarlığa, muhafazakarlığa mesafeli bakar oldu.
    darbe yapıp devleti ele geçirmeye çalışan islamcı mi ararsın, devleti babasının çiftliğine çevirip yağma erenini mi; terör örgütü kurup insan yakıp boğaz kesenini mi ararsın yoksa belden yukarı fetva veremeyenini mi; hala kadrolaşıp devleti ele geçirmeye çalışanını mı ararsın yoksa kadınlara araba kullanmayı daha geçen sene lütfedenini mi, sürekli yalan, komplo ve sahte belgelerle nifak saçanını mı ararsın yoksa ölünün dirinin arkasından iftiralarla küfredenini mi. düşününüz camiler bile parti bürosuna dönüştü, cuma hutbesi diye parti bülteni okunuyor.

    yani diyeceğim muhafazakarlık adına öyle işler yapıldı ki; "gerçek islam bu değil"ci takımın bile tutunabilecekleri dal kalmadı; insanlar dinle arasına mesafe koyar oldu. tabi bu arada muhafazakar kesim hala "dış mihrakların" islamofobi pompaladığı, müslüman ülkeleri karıştırdığı iddiasında. lutfedip aynaya baksalar mihraksız hallerinin de pek parlak olmadigini görecekler halbuki.

    bu da dursun burada.
  • seçmenleri için cehaleti benimseyip, gündemlerini ileri götüren liderler ve asla gerçeklere maruz kalmak istemeyen kitleleri dışında olmayan durum. riyakarlaşması deseydin daha mantıklı olurdu.
  • aksine milletin namus ve vicdan degerleri kaybolmak uzeredir.muhafazakar olsalar yine su ana gore daha iyidir.ınsanlar adeta sapik gibi davraniyorlar.sort giyemezsin ama kendi kizina tecavuz edebilirsin.boyle mide bulandirici bir toplum olduk.bu kisilerin sayisi git gide artiyor ne yazikki.
  • valla bizim insanımız sürekli bok yemek ve yediği bokları sahiplenmek istemeyen, üstünü örtmeyi seven insan.

    e muhafazakarlık bunu gayet kolaylaştıran bir enstrüman, daha doğal bir yönelim olamazdı.
  • devletin yapmaya çalıştığı ama halkın direndiği olay. toplumun mayasında yok öyle şeriatçılık falan. imam hatiple, din dersi müfredatıyla falan bunu nesil nesil değiştirmeye çalışıyorlar ama imam hatip işi toplumun en fakir %15-20'sini etkiliyor din dersleri de lay lay lom şeklinde geçiyor çoğu okulda (özellikle iyi okullarda). bu da bizim arap ülkelerinden farkımız. yine de medyanın hali içler acısı şu anda.

    çok iyimser bir tablo çizmek istemiyorum baskı giderek artacaktır ama bu ülkenin laik kesiminin tüketimi durursa ekonomide büyük bir tıkanma yaşanır. o yüzden alkol, kızlı erkekli mekanlar falan hep serbest olacak, olacak olan muhafazakarlaşma bilhassa fakir mahallelerde mahalle baskısının artması olabilir ancak.
  • senin muhafazakarlığı ele alış şeklin değil de bu kavramı kullananların din ile eşleştirmesi bizi bu konuyu dini olarak düşünmemize yol açıyor.

    bu yüzden şunu paylaşmak istedim seninle genç;

    bi bakıver
hesabın var mı? giriş yap