• türkiye büyük millet meclisi'nde olup bitenlere dair bazi bilgileri yansitan bir dergi.

    ayrica;

    uncle google'a " türkiye büyük millet meclisi'nin tutanak dergisi nedir? " diye yazip, tiklayinca cikan verilerden birinde soyle tanimlaniyor;

    "meclis siyasal tarihinin belleğinin oluşturulduğu tbmm tutanak müdürlüğü bünyesinde görev yapmakta olan stenograflar, meclis görüşmelerine halk adına tanıklık etme ve duyulan, görülen her saptamayı tutanaklara geçirme sorumluluğunu taşıyorlar."

    " meclis haber- tbmm tarihinin sessiz tanıkları stenograflar, 129 yıldır yasama çalışmalarına tanıklık ediyor, tarihe kayıt düşüyorlar

    parlamento stenograflığının ilk temsilcileri göreve, 1876 yılında, ilk osmanlı meclisi mebusanın açılmasıyla, "zabıt kâtibi" adıyla başlamışlar.

    türkiye'nin en zorlu dönemini oluşturan istiklal savaşı yıllarında dahi, meclisin yasama çalışmalarına tanıklık ederek, konuşmaları tarihî belgelere dönüştürmüşler ve bu belgeler "meclis zabıtları" adı altında arşivlenerek günümüze dek ulaştırılmış dönemin zabıt kâtipleri tarafından. bu tutanakların nasıl tutulduğu, günümüze nasıl ulaştığı ise, işin içinde olanlar dışında, bilinen bir konu olmamış bugüne kadar.

    stenonun gelişimi...

    tbmm'nin ilk yıllarında, ilk meclis tutanakları, dönemin zabıt kâtiplerince, eski harflerle ve osmanlı türkçesi ile tutulan notların birleştirilmesiyle oluşturulmuş. hız ve verim açısından yetersiz kalan bu yöntem, daha sonra avram benario adında bir steno öğretmeni tarafından geliştirilmiş ve meclis tutanakları, geliştirilen bu yeni yazı sistemiyle tutulmaya başlanmış.

    "kısa yazı" anlamına gelen ve konuşma hızında yazabilmeyi sağlayan bir alfabe sistemi olan stenografi, daha yüksek hızda yazabilme kolaylığı getirmiş zabıt kâtiplerine. ancak, zaman içinde bu da yetersiz kalınca, yine tutanak eski müdürlerinden ahmet varol'un geliştirdiği steno sistemi, parlamento stenosunun esasını oluşturmuş ve bugünkü yazım hızına kavuşulmasını sağlamış.

    günümüzün parlamento stenografları, halen, her kuşağın, bir sonraki kuşağa öğretmesiyle bugüne kadar getirilen ve dakikada 250-300 heceye kadar yazabilmeyi sağlayan bu steno sistemini kullanmaktalar.

    24.5.1929'da, ilk tbmm teşkilat kanununda, tbmm genel sekreterliğine bağlı "zabıt kalemi" tanımıyla yerini alan birim, anılan kanunda yapılan değişiklikle, 9.1.1950 tarihinde "tutanak müdürlüğü" adını almış… "zabit kâtibi" tanımı da "stenograf"a dönüştürülmüş.

    teknolojinin gelişmesiyle, 1970'li yıllarda, ses alma aygıtlarından da yararlanılmaya başlanmış tutanak hizmetlerinde. bununla birlikte, tüm dünya parlamentolarında olduğu gibi, türk parlamentosunda da stenografi sistemi halen kullanılmakta ve stenografa ihtiyaç duyulmakta.

    söz uçar yazı kalır...

    toplantılarda hazır bulunan stenograflar, ses alma aygıtlarıyla yapılan kaydın delil niteliğini taşımaması nedeniyle de olayların görgü tanığı, tarafsız görevlisi, inanılır bilirkişisi ve tarihî belge niteliği taşıyan tutanağın da sorumluları ve sahipleri. yasama çalışmaları sırasında, özellikle tartışmalı görüşmelerde konuşmacıların ve konuşulanların belirlenip saptanması, ancak tarafsız bilirkişi niteliğindeki stenografın tanıklığı ve stenonun kullanımıyla olanaklı.

    anayasa ve tbmm içtüzüğünün parlamento çalışmalarının açık olacağına ve bunlara ait tutanakların yayımlanacağına ilişkin maddeleri gereğince, meclis toplantılarının "olmazsa olmaz"larındandır stenograflar. bu uygulama, hem türk yasama tarihinin belleğini hem de tbmm'nin, hukuk kuralları içerisinde demokratik bir faaliyet yürüttüğünün kanıtını oluşturmakta.

    mit personeli dışında mit güvenlik soruşturmasından geçirilen tek kamu görevlileri niteliğini de taşıyan yeminli parlamento stenografları, tbmm genel kurulunun açık ve kapalı toplantılarında, komisyonlarda, tbmm başkanlığınca gerçekleştirilen toplantı ve kabullerde, anayasa mahkemesinin yüce divan sıfatıyla yaptığı duruşmalarda, olağanüstü hallerde sıkıyönetim mahkemelerinde de hazır bulunarak, tbmm siyasal tarihinin her sayfasının yazımına katkıda bulunmakta, tanıklık etmekteler.

    türk siyasî tarihinin en önemli süreçlerinden kabul edilen, 10 yıllık bir süreyi kapsayan yassıada duruşmaları da stenografların tanıklık ettiği unutulmaz dönemlerden.

    genel kurulda iş akışı...

    stenograflar, görev yelpazelerinin en önemli kanadını teşkil eden tbmm genel kurulunda, 2,5 dakika süreyle ve zincirleme görev yapıyorlar. iki yıl öncesine kadar, genel kurul salonunun altındaki koridordan geçerek başkanlık divanı önündeki görev yerine ulaşan stenograf, 7,5 dakika genel kurul toplantısında hazır bulunuyorlardı. tekrar aynı yoldan geri dönerek, kürsünün altında toplantının ses kaydını yapan ses teknisyeninden ses bandını alıyor, sorumlu olduğu 2,5 dakikalık steno notunu, ses bandından da yararlanarak, 20 ilâ 45 dakikada deşifre ediyor. milletvekilinin kürsüden inişinden itibaren yaklaşık 1 saat sonra konuşma tutanağı tamamlanıyordu.

    tutanak müdürlüğü'nün yaklaşık iki yıl önce dijital ses kaydı sistemine geçmesiyle birlikte bant kullanımı da ortadan kalktı. artık dijital ses kayıtları doğrudan stenografların bilgisayarlarına yüklenmektedir.

    meclis başkanının "oturumu kapattım" sözüne dek tutulan tutanaklar, genel kurul kapandıktan yaklaşık 1,5 saat sonra okunacak şekilde internet'te ilgililerin hizmetine sunuluyor.
    incelenmemiş bu tutanaklar, sırasıyla, genel kurulda görevli uzman stenograflar, müdür yardımcısı ve müdür tarafından kontrol ediliyor. incelemesi tamamlanan tutanaklar tbmm basımevince basılıp "tutanak dergisi" olarak dağıtılıyor ve arşivleniyor.

    kapalı oturumlar...

    tbmm genel kurulu, gündemdeki önemli konuları gizli görüşmek için de kararlar alabilmekte ve gizli oturumlar yapılabilmekte.
    içtüzüğün 70 inci maddesine göre, kapalı oturum başladığında, kapalı oturumda bulunabilecek görevliler (stenograflar ile sağır ve dilsiz kavaslar) dışındaki herkes genel kurul salonundan çıkarılıyor ve görüşmeler tam bir gizlilik içinde yapılıyor.
    genel kurulda kapalı oturuma geçildiğinde, yeminli stenograf, deşifre ettiği metni kimseye okutmadan kontrol edip, uzman stenografın notlarıyla birlikte tutanak müdürüne teslim ediyor. tutanak müdürü tarafından, meclis başkanının huzurunda mühürlenen özel bir torbanın içine konuluyor ve ağzı bağlanıp mühürlenen bu tutanaklar, arşiv müdürlüğüne teslim ediliyor.
    içtüzüğün 71 inci maddesine göre, aksine karar alınmadıkça, kapalı oturum tutanakları, kapalı oturum tarihinden itibaren, ancak 10 yıl sonra yayımlanabiliyor.

    stenograf olmak zor..

    tbmm tutanak müdürlüğünde halen 41 stenograf görev yapıyor.
    ösym ve tbmm genel sekreterliğince yapılan yazılı ve sözlü sınavla kursa kabul edilen adaylar, 1 yıllık stenografi eğitimi süresince 3 kademeli hız sınavlarına tabi tutulmuş. bu aşamaları geçerek dakikada 250 heceyi yazıp okumayı başaran adaylar "stenograf yardımcısı" olarak göreve başlamışlar. göreve başlama tarihinden sonraki 2 yıl içerisinde de çeşitli hizmetiçi eğitimlerden geçen adaylardan bu 2 yılın sonunda yapılan meslekî sınavda başarılı olanlar "stenograf" olarak görevlendirilmişler.

    ilk bayan stenograf 1963'te...

    meclis tarihinin ilk bayan stenografları 1963'te göreve başlamış. mesleğin ilk bayan temsilcileri olan 3 bayan stenografın ağır çalışma koşulları nedeniyle kısa bir süre sonra mesleği bırakmalarıyla, stenograflık, uzun yıllar bir erkek mesleği olarak kalmış. ta ki, 1992 yılında açılan sınavlara dek. uzun bir aradan sonra, 1994 yılında yeniden bayan stenograflar başlamış tbmm'nde göreve. tbmm tutanak müdürlüğünde halen 22 bayan stenograf görev yapıyor.

    dürüstlük, tarafsızlık, üst düzey kültür, hızlı kavrama ve anlama yeteneği, çabukluk ve soğukkanlılık gibi nitelikleri gerektiren mesleğin bugünkü temsilcileri, yaptıkları iş gereği maruz oldukları stres, yorgunluk ve sıkıntılara rağmen, önemli bir iş yapmanın verdiği iç huzuru ve gururla, giderek azalan sayılarıyla, geçmişle gelecek arasında köprü olmaya ve türk yasama tarihinin belleğini oluşturmaya devam etmekteler. "

    (bkz: https://meclishaber.tbmm.gov.tr/….aciklama?p1=39599)
  • "müzeyyen şevkin (adana) – sayın başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüz doksan üç gündür haksız ve hukuksuz şekilde tutuklu bulunan eren erdem, dün sabah verilen tahliye kararı ardından âdeta alay eder gibi yeniden tutuklanmıştır. bu haksız ve adaletsiz uygulamayı kınıyor; hak, hukuk ve adaleti her zaman savunacağımızı, haksız ve hukuksuz cezaevinde olan bütün tutuklanmaların karşısında duracağımızı buradan ifade ediyorum."

    (bkz: https://www.tbmm.gov.tr/…nem27/yil2/ham/b04201h.htm)
  • " türkiye büyük millet meclisi tutanak dergisi

    "değerli arkadaşlarım, bakın sistem nasıl çarpık çalışıyor: et ve süt kurumu yerli besiciden ya da ithal eden firmadan et satın alıyor. kilosunu 28 liradan aldığı karkas eti belli marketlere, halka ucuz satsınlar diye toptancıya 20 liraya veriyor yani 8 lira zararına veriyor tüccara. o da markete 26 liraya satıyor. market de üzerine kâr koyup bize satıyor, böylece adı “ucuz et yedirdik.” oluyor.

    devletin 8 liralık zararını biz vergi verenler yani 81 milyon ödüyoruz. tüccarın 6 liralık kârını da biz ödüyoruz. marketin kârını -artık ne kadar koyarsa- ödeyen de yine biziz. peki, diğer yanda et ve süt üreticileri var. girdi maliyetleri yüzünden onlar 30 liranın altına mal edemiyor hayvanını çünkü yem pahalı, ilaç pahalı, bakım pahalı.

    et ve süt kurumu onlardan karkas eti kilosu 29 liraya alıyor ama kesim için aylar sonrasına gün veriliyor. değerli arkadaşlarım, 300 bin hayvan şu anda sıra bekliyor. sıkışan üretici, hayvanını kilosu 25 liradan, bazen daha da altından kestirmek zorunda kalıyor. yoksa kestirmese iki ay süreyle yem parası verecek, daha fazla maliyet olacak. o zaman üretici ne yapıyor?

    süt hayvanları, besi hayvanları demeden hepsini kestiriyor, bir daha da hayvancılık yapmamaya yemin ediyor. bakın, böyle giderse memlekette et ve süt üreticisi kalmayacak. peki, et ve süt kurumu tüccara verdiği 8 liralık sübvansiyonu üreticiye verse ne olur? hem yerli üretim artar hem ithalat azalır hem de halkımız ucuz et yer. ama değerli arkadaşlarım, nedense bu kimsenin aklına gelmiyor.

    işin bir başka boyutu daha var -komisyonda da söyledim- et ve süt kurumu depolarında şu anda 20 bin ton et var, bunu satacak ülke arıyorlar. hâl böyle iken hâlâ biz, bakın bugün, sırbistan’dan yeni et ithalat kararı alıyoruz. bakın, sayıştayın raporu var değerli arkadaşlarım, “et ve süt kurumunun kendi marketleri et satmıyor.” diyor. diyor ki: “et ve süt kurumunun kombina ve mağazalarında yapılan denetleme ve incelemelerde kuşbaşı et, kıyma gibi temel et ürünleriyle sucuk gibi şarküteri ürünlerinin satış mağazalarında olmadığı, kurumun tüketici talebini karşılayamadığı gözlenmiştir.” “piyasa fiyatlarıyla kurumun satış fiyatları arasında fiyat farkı giderek artıyor.” diyor.

    “tüketici taleplerini kurum karşılasın.” diyor ama dinleyen kim. neden böyle? yukarıda da anlattım, et ve süt kurumu piyasaya düşük fiyatla et veriyor. ama bu satılan da toplam, ayda 100 bin ton etin sadece 5, bilemediniz 10 bin tonu, yani 3 market zincirine verilen et miktarı. gerisi ne oluyor? kalanı üreticiden 25 liraya alınıyor, sonra kıyma 40 liraya, et ise çeşidine göre 50, 60, 70 liraya satılıyor. "

    (bkz: https://www.tbmm.gov.tr/…nem27/yil2/ham/b04201h.htm)
hesabın var mı? giriş yap