• tobb, tisk, kamu-sen, türk-iş, tesk, tzob ve hak-iş genel başkanlarının biraraya gelerek yaptıkları çağrı.

    çağrı şöyle:
    “türkiye bugünlerde zor bir demokrasi ve hukuk sınavından geçmektedir. ülkemizin bu kritik dönemden hiçbir yara almadan çıkması hepimizin ortak dileğidir. uluslararası finansal krizin dalgalarını hissetmeye başladığımız bugünlerde, iktisadi tedbir arayacağımıza hala sağduyu arıyor olmamız bir talihsizliktir. türkiye’nin, bir an önce uzun dönemli ve tempolu büyümesini sağlayacak ve işsizlik başta olmak üzere tüm iktisadi ve sosyal sorunlara odaklanması gerekmektedir.

    türkiye cumhuriyeti, anayasa’nın başlangıç ilkelerine dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. vazgeçilmez olan bu ilkeler bütünü bizi bir arada tutmaktadır. bu ilkelerin varlığı dışında her mesele siyasetin konusu olabilir ve özgürce tartışılabilir.
    türkiye’de yaşanan politik süreç, toplumda umutsuzluğu ve karamsarlığı artırmakta, siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarı tehlikeye atmakta ve toplumun enerjisinin pozitif alanlara yönelmesini engellemektedir. ….

    ….bizler memur, işçi, çiftçi, esnaf, tüccar ve sanayiciler olarak, bu zor zamanda, sağduyu ve serinkanlılıkla türkiye’nin temel sorunlarının çözümüne her zaman olduğu gibi katkı sağlamaya ve sorumluluk üstlenmeye hazırız. demokrasi, tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirildiğinde, bütün kurumları kısır çekişmelerden uzaklaşarak uyum içinde çalıştığında, ülkemizin aydınlık yarınlara yürüyeceğinden hiç kuşkumuz bulunmamaktadır. türkiye’nin istikbalini karartmaya kimsenin ama hiç kimsenin hakkı yoktur.” (1)

    üstüne rıfat hisarcıklıoğlu 'bu çağrıyla beraber herkes almış olduğu pozisyondan bir adım geri atmalıdır. diyalog için bu şart' demiş..ne güzel, ne güzel..

    sağduyu ah sağduyu..bu ülkenin vazgeçilmezi olmuştur hep. ne zaman egemenlerin aralarına kara kediler girse salon adamları çıkar açıklamalar yapar, elele tutuşur, asık suratla başlayan basın açıklamaları şen kahkahalarla biter..ceketlerinin düğmeleri iliklidir, lacidir, kravatları ipeğe çalar..çoğu patrondur, arada bulunan “işçi” temsilcileri ise patron kılıklıdır. açıklamayı hep ama hep rıfat hisarcıklıoğlu gibi kişiler yapar. değişmez bir türkiye fotoğrafı kısacası.

    peki bu çağrının hedefi ne?

    buyurun:

    birgün’ün harika manşeti: “itidal günlerinde sömürü ve şiddet”

    devamla; “iktidar yanlısı bazı işveren, işçi, çiftçi ve esnaf kuruluşları 81 ilde sağduyu çağrısı yaparak, herkesi, itidalli davranmaya, gerilimi artırıcı davranışlardan kaçınmaya davet etti. parlak cümlelerle süslü açıklama ilk bakışta, herkesin altına imzasını atacağı bir metin gibi görünse de, perde arkasında yaşanları bilenler bu çağrıya ihtiyatla yaklaştı.
    akp iktidarından nemalananlar, yaşanan gerginliklerin dünya kriziyle birleşip ekonomiyi sarsmaya başlaması üzerine böyle bir açıklama yapmayı zorunlu gördüler. böylece eş-dost ihaleleri, kamu mallarının yok pahasına özelleştirilmesi, devletteki büyük kadrolaşma, kültürel ve sosyal haklar isteyenlerin üstüne acımasızca gidilmesi uygulamaları aynen sürecek.”(2)

    “akp'nin kapatılma davasıyla başlayan ve ergenekon operasyonuyla devam eden egemen sınıf içi iktidar çatışması, başta tüsiad'dan ve daha sonra da birtakım işçi sendikaları ve sanayi odalarından yapılan ‘uzlaşın’ çağrısıyla yeni bir boyut kazandı. bu ‘uzlaşı’ çağrısının anlamı, ‘bir yandan akp'nin uyguladığı imf politikaları devam etsin, siyasal islami yaşam tarzı parça parça bütün toplumda başat bir hal alsın’; diğer yandan ‘cumhuriyet elden gidiyor diyerek özel çıkar örgütlenmeleri etrafında darbe yapmayı bile göze alan başta susurluk ve ergenekon tarzı örgütlenmelerin üzerine gidilmesin, onlar içimizde yaşamaya devam etsin’ anlamına mı geliyor?

    uzlaşmak genel olarak pozitif ve oldukça çekici bir talep. uzlaşmanın konusu ve kapsamı belirsiz olunca herkesçe, her dönem kabul gören ve desteklenmesi gereken bir kavram. bu ‘çatışmadan’ kim kârlı çıkarsa çıksın, bu ülkenin ezilenlerinin ve emeğiyle geçinenlerinin sorunlarına yönelik hiç bir katkısı olmayacak. ssgss yasası geri çeklimiş mi olacak? imf politikaları terk edilmiş mi olacak? bu çatışmanın bir anlaşmayla sonuçlanması veya birinin diğerine galebe çalması emekçi halkın yaşadığı sorunların hangisini çözecektir, yaşamlarını hangi biçimde değiştirmiş olacaktır?

    hele bu çağrıyı yapanlar içerisinde türkiye'nin en büyük işçi örgütlerinin olması ise, ayrıca düşündürücüdür. “en vahim durum ise gerçekten ezilenlerin bu oyunda devre dışı kalması sadece egemenler arasında sürüp giden ‘filler ve çimenler’ oyununun seyircisi haline gelmesidir.”

    akp yüzde 47 oyla her istediğini yapabilecek bir ‘cahil cesaretine’ sahip duruma geldi. abd desteğini arkasına alarak, ab uyum yasaları çerçevesinde ülkede bir anda estirdiği ‘demokratikleşme’ rüzgârından kendisi de korkmuş bulunuyor. tıpkı gölgesinden korkan bir çocuk gibi.

    kürt sorununda birçok kez dile getirdiği ‘siyasal çözüm’ önerilerini unutmuş, tekrar silahla ve ekonomik yardım paketleriyle sorunu çözeceği vehmine kapılmış bulunuyor. 12 eylül anayasası yerine toplumsal uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasa değişikliği yapma yolunda ‘kolları sıvamışken’, bir anda bu söylediklerini bütünüyle unutarak, sadece türbanı serbest hale getiren bir maddeyle sınırlı anayasa değişikliği ile yetinmiş bulunuyor. “öyle görünüyor ki bu ‘iktidar kavgası’ tırmanarak sürecek ve her iktidar kavgası gibi ilkeleri, ahlakı olmayan bir kavga bu.”

    kazananı olamayan ama kaybedeni her koşulda emekçilerin ve ezilenlerin olacağı bir kavga. türkiye, bu çatışmayla kırk katır mı, kırk satır mı ikilemine sokulmak isteniyor. bu ikilemden çıkış ne birinin diğerine galebe çalmasıdır ne de uzlaşmak. bu kaostan çıkış ezilenlerin ve emekçilerin özgür demokratik türkiye mücadelesiyle mümkün olacaktır.

    14 mart’ta ssgss’ye karşı türkiye'nin bütün sokaklarını dolduran emekçilerin eylemleri esin kaynağımızdır.”(3)

    ahmet insel’den:

    “ergenekon ve ak parti davasinda geri adim mi?
    öncelikle ergenekon soruşturması ve ak parti’nin kapatılması isteminin, bunların birbiriyle alakası olmayan şeyler olması lazım. umarım ki yargıtay başsavcısı ak parti’yle ilgili davayı ergenekon soruşturmasını durdurmak veya engellemek için yapmadı. umarım ki ak parti ve içişleri bakanlığı kendi haklarında kapatma davası açıldığı için ergenekon’da bu son hamleleri yapmadılar. umarım...

    bu iki arasında bir bağ varsa, sağduyu vesaire yok, bütünüyle bir çeteleşmiş toplum hareketi var demektir. umarım ki bu ikisinin arasında bir bağ yoktur. sağduyu bu ikisini de “hadi üstünü örtelim, maç 1-1 oldu, bitirelim” anlamına geliyorsa, bu çok utanç verici bir sağduyu çağrısı demektir… bu konunun herkesin uzlaştığı bir şey olması mümkün değil. sadece ak parti’yle sınırlı olmayan, geniş bir çevrenin katılımıyla bir değişiklik paketinin gelmesi tartışmayı oraya çekecektir. bence sağduyu tartışmayı siyasetin gerçek yapıcı alanlarına çekmektir. ille de uzlaşı olması gerekmez. sağduyu tartışmanın ortadan kalkması, herkesin hemfikir olması, her konuda konsensus demek değildir. bu, otoriter rejimlerde olur. sağduyu siyasetin asli alanlarında tartışmanın, mücadelenin dönmesini sağlamaktır. şu anda siyasetin asli alanlarında değil, bir çeteler operasyonuyla, ona karşı emniyet operasyonuyla, ona karşı savcılık operasyonuyla sürdürülüyor. siyasal alanda olmayan ve siyaset dışı mekanizmaları devreye sokan bir mücadele. sağduyu bu mücadelenin siyasal alanda verilmesini sağlamak olmalıdır.” (4)

    (1) http://www.tobb.org.tr/…ber_arsiv2.php?haberid=1887
    (2) http://www.birgun.net/…-haber-61474.html#haber_basi
    (3) http://www.birgun.net/…-haber-61476.html#haber_basi
    (4) http://www.ntvmsnbc.com/news/440616.asp

    aman uzlaşın bakalım..zaten sosyal güvenlik mis, kürt sorunu yok, ücretler iyi, iş kazaları sıfır, basın bağımsız, üniversiteler özgür, cheney yeni gitti, paris şimdi geldi..hepsi tamam allahın izniyle.
hesabın var mı? giriş yap