• asagılama, onur kırma, onuruna dokunma.

    farz-i muhal: ölüm cezasi verilen insani ciplak vaziyette (özellikle meydanda) rencide etmek; öldür(t)mek.
    ("ölüm cezasi" ve "öldürtmek" sadece örnek, illaki gerekmiyor)

    almancasi schmähung'dur.
  • 6110 sayılı yeni hmk da md.262 de tanıkla ilgili " tahkir etmek" olarak geçer kendisi.ben de anlamını öğreneyim derken entry girdim şuan farkediyorum.
  • aşağılama, onur kırma, onuruna dokunma . kaynak (bkz: tdk)
  • kelime anlamı olarak ferit devellioğlu’na ait osmanlıca- türkçe sözlük’te hakaret etme ve hor görme, küçük görme şeklinde açıklanmıştır.(*)

    türkçe sözlük, “aşağılatma, onur kırma, onuruna dokunma” diye tarif eder.(**)

    kâmus-ı türkî’de kelimenin kökü olan hakaret; hürmetsizlik, itibarsızlık, hakir görme, zilletle muamele (fikri sebebiyle bir adama hakaret etme) insaniyet şanından değildir, denilerek bir bakıma tarif edilmiştir.

    fowler, tahkiri, birinin itibarını zedelemek amacıyla yapılan kötü muamele ve gerçeği doğrudan söyleme olarak düşünmüştür. ilk bakışta hicive çok benzeyen ve onunla karıştırılan bir yapıdadır. ancak hiciv bozuk olan ahlâk ve davranışları değiştirmeyi amaçlarken, tahkir bunları özellikle, doğrudan söyleyerek, bu eylemlerin failinin itibarını halk nezninde zedelemeyi amaçlar. yani, hicivde olan sosyal iyileştirici yapı, tahkirde yoktur.

    örneğin;

    dehaletname

    -ismail hakkı paşa’ya-
    dediler ki şimdi yürek dağlayan,
    nafile yorulur, hem aç kalırmış,
    fakat huzurunda bir el bağlayan,
    hem yağ bulabilir, hem gaz alırmış.
    şu sebeple sana olup da bende
    derya-yı cuduna dalmaya geldim,
    yani dağıtılan erzaktan ben de
    ölmeyecek kadar almaya geldim.
    avutuldumsa da hoş yalanlarla
    akına gitmedim boş planlarla
    ve bugün bir sürü aç kalanlarla
    birleşip kapını çalmaya geldim.
    işler iyileşti ama git gide
    ne un bulabildim ne de bir pide!
    binaenaleyh ben devlethanede
    birkaç ay misafir kalmaya geldim.
    - fazıl ahmet aykaç –
    --
    (*) devellioğlu, ferit. osmanlıca türkçe ansiklopedik lügat. ankara: aydın kitabevi, 1993. s. 1019.
    (**) türkçe sözlük. ankara: türk tarih kurumu basımevi, 1988. s. 1401.
    ---
    (alıntı: esengül eşigül / cumhuriyet dönemi mizahı üzerinde değerlendirmeli bir bibliyografya çalışması, 2002)
  • ''ben'' diyeni tahkir etmeye, kendimi tahkirleştirmeğe, hayatiyeti tahrip edip, hakir ve tahkirliği kuşanmış bilge olarak görüyorum - diyen, bilge de nerede?

    ''hor görülmenin kendileri için en büyük kötülük olduğunu düşünen ve ölümü buna tercih eden insanların var olduğunu biliyorum.''- seneca

    ama artık vakıfız onlarsızlığa ve kendini horlamanın da sonucunun koca bir 'hiç' dahi olmadığına.

    baudrillard: hiç kimse acınacak durumda değildir, ne kendisi ne de başkası.
  • hakaret etme; hor görme.
  • "millî diller, o vakitler bütün garp bunu tahkir ederdi;
    dudaklarda aristo'nun latince tefsirleri gezerdi;
    şakirt, ilmi papazların ağzından öğrenmeye giderdi;
    fikirleri, zincirleri çözülmez muammalar ezerdi."

    yurdakul'dan
hesabın var mı? giriş yap