• sahte
    (ara: taklit)
  • insanin kendisini, hayati red etmesidir. "taklit intihardir" demis emerson.
  • mimesis
  • kimi insanlarda dogustan olan,kimilerinde olmayan bir yetenek.ör: ses taklitleri,insan taklitleri,hayvan taklitleri.
    (bkz: orgazm taklidi) , (bkz: aksan taklidi) , (bkz: kemal sunal taklidi) , (bkz: atesbocegi taklidi)
  • yaraticiligin ilk evresi. ögrenmenin temeli
  • herhangi bir nesnenin aynısına benzer bir tane daha üretme. (bkz: uydurma) (bkz: yapma) (bkz: sahte)
  • çeşit çeşit taklit vardır. ilki ve en faydalı olanı, öğrenme aşamasındadır ki bunu güzel sanatlar öğrencileri, aslında kısaca kendisini mesleğine veren ve bu uğurda çok çalışan herkes gerçekten bir şeyler üretmenin ilk kapısının üzerinde taklit yazdığını gayet iyi bilir. tıpkı elinize ilk defa kalem ya da boya alıyormuş gibi olursunuz bir süre taklit ettikten sonra ve işte o zaman içinizdeki derin kuyudan maddelerin dünyasına bir şeyler akmaya başlar.
    bir de mesleki açıdan, ya da eğlence için yapılanı vardır. ne kadar başarılıysa, o kadar amacına ulaşır, insanlar eğlenir vs. bir de bazı sanatçıları karalamak için zaman zaman onun bilinçli taklitleri üretilir, politiktir, vesairedir.
    bir de başkasına ait bir şeyleri sırıklayıp kendisininmiş gibi göstermek vardır. işte bu bir insanın kendisine yapabileceği en kötü şeydir. çünkü taklit eden insan, kendisine değer verilmesini istiyordur aslında ve bunun için olabilecek en yanlış yöntemi kullanıyordur, çünkü yaptığı şeyin aslı, kendi değerini reddetmektir. hayatı boyunca hiçbir şey üretmeden, başkalarının ürettiklerine konup, yine başkalarından aşırdıkları değerlerle makyaj yapan, bu makyajdan elde ettiği zamkla birilerinin hayatlarına yapışarak parazit gibi yaşayan kişilerin kendi benliklerini reddederek, tamamen kurtarılamayacak duruma düşmeleridir. keşke herkes içindeki kuyuya biraz bakmaya gayret edebilse de, dünya daha güzel bir yer olsa dedirtebilecek bir şeydir.
  • post-kolonyel düşünürlerin, romancıların ve yazarların kültürlerarası etkileşimi- kültür emperyalizmini-incelerken kafa yorduğu bir kavram. jacques lacan, frantz fanon ve v.s naipaul'a göre taklit, taklit ettiği şeyden bağımsız görünebildiği sürece, bir kamuflajdır. yani, bir orijinden esinlenerek yeni bir imge yaratma hamlesine girmiş bireyimiz, kültürümüz ya da toplumumuz, taklit ettiği şeyin kendi kültürel mirasına ya da zihnine düştüğü izi ve bunun sonucunu yeni bir gerçeklik olarak algılar. lakin bu yeniliğin arkatarihiyle uzlaşamadağını veyahut senteze giremediğini görünce de bir kimlik savaşının eşiğine gelir. bu savaşı gidermek için de nevi şahsina özel "farklılığı", ve deviasyonu her daim belirtip, bazen de aşırılığa kaçarak altını çizer ve varoluşunu sağlamlaştırır.

    edward said denilen şahsa göre taklidin iki yönünü işte bu kimlik arayışına olan büyük ilgi (ya da synchronic panoptical vision ) ve kimliğin taklit yoluya sürekli değişmesi arasında kurulmuş ironik bir konsensus oluşturur.

    her ne kadar lacan bu kamuflaj meselesini kültürlerarasındaki sıcak savaşla açıklasa da, herhangi bir toplum içerisindeki altkimliklerin egemen kültürle olan ilişkisinde de bu savaşın soğuk hali görülebilir. mesela toni morrison'un verdiği örnekte belirtildiği gibi, saçını kuaförde düzleştirmeyi düşünebilmiş afrikalı-amerikalı kızların yaptığı şey beyaz-egemen bir toplumda beynine ideal bir güzellik olarak kazınmış beyaz prototip-güzel-sarışın kıza öykünmektir. ya da homi bhabha'nın da bahsettiği almanya'da sürekli türkçe, türkiye'de de almanca konuşma eğilimi gösteren türk asıllı almanlardır. her iki konumda da taklit var... ya da eurovision'daki milli gururumuz, dahi türk'ümüzün ingilizce bilmemesine rağmen ingilizce şarkı ezberleyip şarkı söylemesi, ve şarkı esnasında da bağıra bağıra bakın ben nasıl da farklıyım egzotiğim demesidir.
    burada dikkat edilecek husus bu insanların hem kendinlerini farklı göstermeye olan tutkuları, hem de kendi kimliklerine sadık kalma konusundaki insanı hayrete düşüren ironik çabalarıdır. bu hiç kimse için iyi veya kötü bir şey olmamalıdır belki de esasında. sadece bu olay böyle olmuştur, böyle gelişegelmiştir.
  • öykünme
  • ibranice "plak" anlamına gelir.
hesabın var mı? giriş yap