*

  • joseph campbell tarafindan yazilmis 4 ciltlik mitoloji kitaplari serisi. serideki kitaplarin isimleri:
    1.ilkel mitoloji
    2.batı mitolojisi
    3.dogu mitolojisi
    4.yaratıcı mitoloji
  • tanrının maskeleri'nden serbest alıntılar..

    baba ilk düşmandır ve her düşman, babanın imgesidir. gerçekten, öldürülen her şey baba olur. (burada) yalnızca kadir-i mutlak olan babaya, keşişliğe, puritanizme, platonizme, evlenmeyen ruhbana, eşcinselliğe giden yoldayız.

    rüya senin kafanda mı?
    – ben rüyadayım, o benim kafamda değil. rüyadayken yatakta olduğunu bilmezsin. yürüdüğünü bilirsin: rüyadasın. yataktasın ama bunu bilmezsin.

    * anneler ne yumurtluyor?
    * ilk anneden önce anne var mıydı?
    * su nasıl yapıldı, kayalar nasıl?
    * beni nereden buldunuz? [çocuk bulmak]

    – hanımın gelecek yaz olacak bebeği şimdi nerede?
    – karnında
    – yani onu yemiş mi?

    * çok yaşlanınca bebek mi olunur?
    * ölünce tekrar mı büyürüz?

    balık-yılan simgesinin seçilişi: soğukkanlı ve ilkel bir yaratıktır. korkutucu deneyim olarak kişisel gelişimin simgesi olabilir.

    edebe aykırı pandomimler yapabilen kutsal soytarılar, soytarılığa giriş törenlerinde ritüel olarak pislik (bok) yerler. bizim sirklerimizde de palyaço cafcaflı boyalar içindedir, polisin izin verdiği kadarıyla tabuları çiğner ve gençlerin sevgilisidir.

    kadın ile erkek arasındaki küçük fark, kızları hadım edildiğine, erkekleri hadım edileceğine inandırır (4 yaşındayken). bundan sonra bütün cezalandırılma korkuları üstü kapalı biçimde hadım edilme korkusuyla örtüşürken, kız kendi gövdesinden bir oğul çıkarmadıkça bastırılamayacak bir kıskançlığa kapılır. erkek cins açısından hep kıskançlık tehlikesi vardır. kadının ruhsal bir hadım edici, olumsuz nitelemeyle değerlendirilmeye çalışılması çocuğun zihninde cadı veya yamyam büyücüyle birleşir ve dinsel geleneklerdeki manastır ruhunun egemenliği bunun önemli bir izidir. “dişli vajina” bu bağlamdadır. örümcek = fallik anne. örümcek eklembacaklısının korku uyandıran gücüne spiral ağının katkısı olabileceği de eklenmelidir. tekmeleyen canavar – vajina kızlar – düşmanlar öldüren miti…

    doğada doyurulamayan bir eğilim buluyoruz.

    isis: “acının kendisi aldatmadır (upadhi), çünkü onun özü aydınlanmanın sıfatı (upadhi) olan esrimedir.”

    armağan alıp vermekten duyduğumuz haz da bu kategoridendir: dışkıya ilgi. simya da böyledir: temel madde olan pislik ve çöplüğün saf ve bozulmaz olan altına yükseltilmesi…

    bütün ilkel toplumlarda gövdenin çamur ve boyayla sıvanmasının hem büyüsel korunma hem güzellik olarak düşünüldüğü belirtilmelidir. (çamur-boya-palyaço boyası-dışkı)

    haussman: "şiirsel idealar vardır diye kendimi kandıramam. zihin şiirin kaynağı değildir, hatta onun üretimine engel olabilir, ve üretildiğinde onu tanıma konusunda bile zihne güvenilemez."

    yani sanat bilim gibi mantık ürünü değil, fakat bu kayıtlardan bir kurtuluş ve somut deneyimin yorumudur.

    mitoloji sanatların anası olduğu gibi, birçok mitolojik anneler gibi aynı zamanda kendi doğurduklarının kızıdır. mitoloji mantıkla anlaşılamaz.

    * psikolojik bunalım (kapılma)
    * ortadaki direk (axis mundi)
    * oyun ruhu

    oyunda yeni enerji uyandıran ve grubu sakınma değil serbestçe hareket etme yönünde uyaran yani sanatı doğuran yön hemen farkedilecektir.

    hint felsefesinde insanın dünyada uğruna savaştığı amaçlarla bu amaçlardan mutlak kurtuluş hedefi arasında kesin ayrım yapılır. bu hedefler üçtür:

    1. sevgi ve zevk (kama)
    2. güç ve başarı (artha)
    3. adil düzen ve ahlaksal erdem (dharma)

    kama ilkesini savunan freud; artha ilkesi adler ve nietzsche’nin. dharma (görev duygusu) doğuştan değildir; gençlikte eğitimle kazandırılacaktır. eğitimin amacı –doğuda- yerel grubun ana sorunlarıyla ilgili olarak yetişen bireyin duygularını eğiterek ortak deneyim sahibi toplumlar yaratmak olmuştur. kişi, ölüm ve dirilişin ritüel ve gerçek olarak yaşanmasının etkisi altında kalır, bebek egosu ölür ve toplumsal olarak arzu edilen yetişkin dirilir.

    mokşa: kurtulma
    bodhi: aydınlanma
    nirvana: duygu kanatlarında aşkınlık
    meksika mitolojisinde ise quetzalcoatl: tüylü yılan, tezcatlipoca: tüten ayna iki yılan olurlar. (aynı zamanda kadın-erkek birleşmesi)

    müzik toplumsal düzenin anlamıdır, ruhun uyumu da onu kendi akordunda keşfeder. bu düşünce hint müziğinin de konfüçyus müziğinin de temelidir ve elbette pitagoras inancının temeli de aynıydı. müzik duygu selidir (sel miti – tufan) ve sel de sayısal (göksel, aritmetik) düzenin içindedir. [dolayısıyla temeli cezalandırmaya değil dönüşüme dayanır. mi] yalnızca müzik de değil, bütün sanat –bütün eski çağ ve doğu sanatı- bu mistisizme katılır. (aynı biçimde) yunanlılar arasında masallardaki tanrılar kendi başlarına hareket ediyor ve istenç sahibi görünürlerken, daha derinde kutsal yazgı, moira inancı vardır, ve yazgıyla zeus’un kendisi bile baş edemez. kitab-ı mukaddes’te de tanrı şaşırır ya da şaşırmış görünür, kendi yarattığından pişman olur, yeni kararlar alır –yani bir anlamda yarattıklarıyla diyaloğa yani ilişkiye girer- oysa bize onun ezeli ve ebedi, her yerde hazır ve nazır, sonsuz bilgi sahibi, kadir-i mutlak olduğu öğretilir.

    sorun zıt çiftler sorunudur, yazgı ve özgür istenç, adalet ve merhamet, vb. ve onları kendi geleneğimizde bulduğumuzda, onları tanrıda uzlaşmış gibi görmeye eğilim gösteririz. fakat başka geleneklerde gördüğümüzde daha çok çelişkiden söz etme eğilimindeyizdir.

    avcı kabilelerin dinsel yaşamlarında bireyin hayaller görebilmek için oruç tutması üstünde durulur. 12-13 yaşındaki erkek çocuk babası tarafından ıssız bir yere bırakılır. sadece ateşi vardır. oruç, ruhsal ziyaretçi gelene kadar 3 ya da daha fazla gün sürer. ziyaretçi (insan/hayvan) onunla konuşarak güç verir. daha sonraki yaşamı bu hayalle belirlenecektir. gelen ruh şaman olarak insanları sağaltma gücü verebilir, ya da savaşçılık yeteneği vermiş olabilir. kazanılan yetenekler gencin arzularını doyurmazsa yeniden istediği kadar oruç tutabilir. bireylerden bazıları parmak boğumlarından bazılarını keserek ruha adamış olabilir. bazı yaşlıların elinde ancak oku yerleştirip yayı gerecek kadar boğum kalmıştır.

    bitkici kabilelerde ritte bireysel oyuna yer yoktur (ritüel ruhbanlarca ayrıntılı betimlenmiştir). yalnız bireyin topluluğuyla ilişkilerinde katılık değil, topluluğun da takvim çevrimine katı bağlılığı vardır. kısa bir dönem fazla ya da az yağmur yağması bütün bir yılın emeğini boşa çıkararak kıtlık sonucunu verebilir. avcılara gelince, avcının şansı çok başka bir konudur.

    rahip vs şaman

    rahip kabul edilmiş bir dinsel örgütün toplumsal biçimde törenle üyeliğine aldığı, belirli mevkiler kazanan ve kendinden öncekiler tarafından da kullanılan bir büronun kiracısıymış gibi davranan biriyken, şaman kişisel psikolojik bir bunalım sonucu kendi başına güçler kazanmış birisidir.

    paleolitik (yontma taş) avcı dünyasında gruplar görece küçük –kırk, elli kişiden fazla değil- ve toplumsal baskı sonraki daha büyük farklılaşması sistematik olarak örgütlü köy ve şehirlerinkine göre çok azdı. grubun çıkarları dürtülerin bastırılmasından çok desteklenmesindeydi. ojibway babanın oğlunu ilk orucun yalnızlığına yani kendini keşfine yalın boşluk türbesine, bulunacak olan tanrının imge ve kavramı hakkında hiçbir toplumsal güvence yokken nasıl bıraktığını ve oğlunun varacağı sonucu, onun kendi kutsal yolu olarak kabul etme konusunda nasıl mükemmel bir anlayış içinde olduğunu okuduk.

    ama gene de gördüğümüz gibi tundraların ıssızlığında insan zihninin ulaştığı derinlikler havada çurungaların vızıldadığı korkulu grup coşkunluklarını aşmaktadır.

    büyü olan yerde ölüm yoktur. öldürmenin doğru ve yanlış yolu vardır.

    kabilenin kültürel kalıtımı ifadesini yaşlılarda bulur.

    dinsel yaşam görüşlerini ruhsal hijyen açısından uygun buluyorum.” c. g. jung

    ölüm alanı ve süresi bilgimiz dışında kalan bir yaşam parçasıdır. jung böyle bir simgesel bir nihai gizin gücünü ‘anlamamızın’ zorunlu veya olası olduğunu söylememektedir. ‘ne düşündüğümüzü hiç anlar mıyız? böyle bir düşünceyi ancak eşitlik olarak anlarız ve ondan hiçbir şey çıkmaz, biz ona anlam yükleriz. zihnin çalışma biçimi budur. ancak ilk simgelerle [arketip] düşünmeye dönmekle tam bir yaşam sürdürebilmek olasıdır; bilgelik onlara dönmektir: bu inanç veya bilgi sorunu değildir, fakat düşüncemizin bilinçaltının ilk imgeleriyle uyuşmasıdır. bu ilk imgelerden biri ölümden sonra yaşam iddiasıdır.’ ‘yaşlı erkekler kadınlaşır, yaşlı kadınlar erkekleşir; yaşam korkusu ölüm korkusu olur. insan değerleri, hatta gövdesi tersine dönüş yaşama eğilimindedir.’

    ölüm giziyle ilgili deneyim etkileri ve imgeleri evrensel değildir: yaşam biçimleri öldürme sanatına dayanan avcı kabileler ölen ve öldüren hayvan dünyasında yaşarlar ve doğal ölümün organik deneyimini pek bilmezler. ölüm şiddetin sonucudur ve genel olarak geçici varlıkların doğal kaderine değil büyüye bağlanır. ölülerin kendileri tehlikeli ruhlar olarak görülür. bunlar öteki dünyaya gönderilmelerine gücenirler ve şimdi kötü durumlarının öcünü almak için yaşayanların peşine düşerler. yaşarken ne kadar güçlüyse cesedine bağlanan taşların ve bağların gücü o kadar fazla olmalıdır.

    verimli bozkırların ve tropik cangılların tarımcı halkları ise ölümü yaşamın doğal bir aşaması olarak görürler. soyun yaşlı akrabaları öldüğünde havayı neşe bağırtıları doldurur. şölenler düzenlenir, erkek ve kadınlar merhumun niteliklerini tartışırlar, yaşamından öyküler anlatılır, son yıllarındaki yaşlılık hastalıklarının üzücülüğünden konuşulur.

    birçok gerçek türü vardır; dolayısıyla gerçek yoktur.

    gerçek, düşünen bir öznenin onsuz yapamayacağı yanılgı biçimidir.” nietzsche

    tanrı sevende bulunur, sevilende değil.

    doğru ifade daima küçümseyici görünür.

    mantık, gerçek dünyada hiçbir şeyin karşılık gelmediği varsayımlar üstüne kurulur.

    bireyin birey olması, yani herkesin kendi için kendi gibi inanması dışında daima kolektif (ortak) inanç yapıları vardır. bu toplumsal inançlar teker teker bireylerin inançlarıyla çakışmayabilirler. bireysel bakış açısından kamu inançları sanki fiziksel bir nesnenin görünümü gibidir. kolektif inançların somut gerçekliği senin/benim tarafımdan kabul edilmesine bağlı değildir.

    köktencilik nihilizmdir. ironik tutum tutucudur. yaşamın ruh tarafından olumlanması pek ahlaki değildir. bu ironiktir. eros her zaman ironik olmuştur. ve ironi erotiktir.

    acıma, insan zihnini insan ıstıraplarında ciddi ve sürekli olan şey karşısında yakalayan ve ıstırap çekenle birleştiren duygudur. dehşet, insan zihnini insan ıstıraplarında ciddi ve sürekli olan şey karşısında yakalayan ve gizli nedenle birleştiren duygudur.

    kuşların tüneklerine konup sonra uçmaları gibi, bütün canlıların buluşmaları ve sonra da ayrılmaları kaçınılmazdır.

    dünya yaratılış mitoslarıyla doludur ve gerçekte hepsi yanlıştır.

    heykel: apollon (lir) >>> düşler
    müzik: dionysos (şarap) >>> zehirlenme, sarhoşluk
    trajedi: apollon + dionysos
    yazgı istekliye öğretir, istemeyeni sürükler. (ducunt volentem fata nolentem trahunt)

    scotus erigina:

    tanrının bilgisiz olduğunu anımsayalım. ne zaman, ne mekan, ne de aristo’nun 10 kategorisi ona atfedilemez. o gerçekte tek dayanağa sahiptir, o da iradedir (istenç). tanrının bir başka tür cahilliği daha vardır; yaratılmış olaylar sırasında ortaya çıkmadan önce bilgisi ve hazırladığı mukadderat hakkında bilgisi yoktur. üçüncü bir tür kutsal cahillik vardır: tanrının eylem ve işlemle etkileri ortaya çıkmadan önceki şeyler hakkında bilgisiz olduğu söylenebilir. fakat gene de görünmez nedenleri kendisinde saklamakta, kendisi yaratmakta ve kendisi bilmektedir.

    düşte ilişkilerin tekyanlılığını unutmamalıyız. yani yalnızca tek benlik istek duymakta ve yaşamaktadır. ötekiler hayalden ibarettir. fakat büyük yaşam düşünde karşılıklı ilişki vardır; herkes yalnız başkalarının düşünde gerektiği gibi görünmekle kalmaz, ötekini de kendi düşündekine benzer biçimde yaşar. herkes yalnız kendi metafizik kılavuzuna uygun olanın düşünü görür ve gene de bütün yaşam düşleri karşılıklı olarak büyük sanatla örülmüştür; herkes kendi çıkardıklarının sonucunu alırken başkası için de gerekeni yapar. böylece geniş bir dünya olayı, binlerce kader gerekliliğini yerine getirir; her biri kendi yapısıyla uyar. her birimizin kaderi ötekininkiyle böyle mükemmel uyum gösterir, herkes kendi oyununun kahramanıyken ötekilerinkinin de aktörüdür. bu elbette bizim kavrayışımızı aşar ve ancak mucizevi bir harmonia praestabilita terimiyle tasarlanabilir. büyük yaşam düşünde öznenin bir anlamda tek, yalnızca yaşam kendisi olduğunu kendimize anımsatmamızla darkafalı korkaklık yatıştırılacaktır. bu kocaman bir düştür, yalnızca bir varlık tarafından görülen bir düş, ama düşteki bütün kişilikler de düş görmektedir. dolayısıyla her şey öteki her şeyle iç içedir ve uyum içindedir.

    batının formülü: crx (evrenin çeşitliliği ve içindeki her şey bilinmeyenle ilişki içindedir.)

    doğunun formülü: c=x (tat tvam asi = sen busun.)

    bu formül 4 katlı, aşamalı, sıralı bir formüldür:

    1. düzlemde: a#b (özne nesne birbirinden ayrı) “sıradan bütün insanlar”
    2. düzlem : “parlayan durum”. rüya durumudur. bilinci içe dönüktür. aristo yasaları işlemez. apollo alanı da deniyor.
    3. alan ve grup: derin rüyasız uyku. ne istek vardır, ne korku. “bilenin alanı” prajna. farklılaşmamış süreklilik. “bilen bölünmemiştir, mutluluk doludur.” “tek ağzı ruhtur.”
    4. olarak bilinen, özün dördüncü bölümü, nitelenmemiş sessizliktir. hiçbir şey ya da herhangi bir şey değildir. içe ya da dışa dönük değildir. bir arada iki değil, bilen ya da bilmeyen de değildir. görünmez, kavranılmaz, ele gelmez, nitelikleri tanımlanamayan, algılanmaz, tanımsız, her şeyden ayrılarak huzur bulmuştur, göreli bir varoluştur. tamamıyla sessiz, her saniyesi huzur dolu mutluluk. bu, özün kavranılması. temel olmayan bir temel. sanal varlık temeli. varlığın bütünselliği 4 durumu da içerir. yalnız birinden ibaret değildir.

    neti, neti: bu değil, bu değil.
    iti, iti: o bu, o bu.

    iö 621’e kadar musa’nın şeriat kitabını kimse duymamıştır.

    kabil çiftçi, habil çobandır. kenan ülkesi insanı tarımcıydı. ibraniler koyun çobanıydı.

    tekvin kitabı boyunca genç olandan yana, yaşlının karşısında ısrarlı bir seçim vardır. (ishak’a karşı ismail, esau’ya karşı yakup, ruben’e karşı yusuf)

    uzun bir şey buda’nın uzun gövdesi, kısa bir şey buda’nın kısa gövdesidir.

    her kim “ben yok olmam” diyebilirse evrensel olur, ve hatta tanrılar da onu böyle olmaktan alıkoyamaz; çünkü kendisi böyle olur. yani her kim “o tektir, ben başkayım” diye bir kutsallığa taparsa, o bilmez. o tanrılara kurban edilen bir hayvan gibidir. fakat bir hayvan bile kurtarılsa hoş gelmez. ya çoğalırsa ne olur? bu nedenle tanrılar için insanların bunu bilmesi hoş değildir. upanişad

    [buda için] “o çapanın sapını tutar, fakat elleri boştur.”

    orfeus tabusu: geriye bakmamak

    “çünkü tanrı hepsine merhamet etsin diye, hepsini itaatsizlik içine kapadı.” (romalılar 11;32)
    felix culpa: şanslı günah

    klasik zamanda poseidon’a hippios (hippo: at) denirdi. at biçimindeki poseidon kısrak biçimindeki medusa’yla çiftleşmiştir, ve kanatlı pegasus’la insan ikizi chrysaur doğmuştur. medusa’nın boğa dişleri vardır.

    herakleitos: “her şey er veya geç tersine döner.” iö 500 (enantiodromi)

    ilyada’nın başta gelen tanrısı apollon’dur; ışık dünyasının ve kahramanların mükemmelliğinin tanrısı. ölüm, bu yapıtın görüş açısında, sondur. bu yapıtın trajik anlamı, kesinlikle yaşamın güzellik ve mükemmelliğindeki neşenin derinliğindedir. fakat zaman gerçeğinin tanınmasıyla burada, her şeyin sonu küldür. oysa odysseia’da odysseus’un yolculuğunun başta gelen tanrısı düzenbaz hermes’tir. ruhların yeraltına kılavuzu, aynı zamanda yeniden doğum ve ölüm bilgisinin efendisidir. yaşamda bile kendisine uyanlarca bunlar bilinebilir.

    herkese kaderini sevmesi için çağrı çıkarılmıştır. amor fati

    jiriki: kişinin kendi gücü
    tariki: dış kuvvet, başkasının kuvveti. (japon amida budizmi)

    “artırılmış enerjiyi akılcı olarak seçilmiş bir nesneye dönüştürmek bizim gücümüzde bulunmaz. ne kadar bilinçli olsak, her zaman kararlaştırılamaz ve kararlaştırılmamış bilinçsizlik öğeleri bulunacaktır.” c. g. jung

    (bkz: joseph campbell/@ibisile)
    (bkz: moira)
    (bkz: ioannes scotus eriugena/@ibisile)
    (bkz: yoga/@ibisile), budizm/@ibisile
    (bkz: münzevinin ruhuyla sohbeti)
    (bkz: erdem/@ibisile)
    (bkz: insan kurbanı)
    (bkz: isis/@ibisile)
    (bkz: labirent/@ibisile)
    (bkz: nirvana/@ibisile)
  • su an elimde “bati mitolojisi” var. islik yayin evi, ikinci baski.

    zaten agir bir metin ve cevirisi bence basarisiz, ustune bir de icindekiler kismi yok 500+ sayfali kitapta.

    okumamamiz icin her sey dusunulmus gercekten.
  • 1904 yılında newyork’da doğan joseph campbell, karşılaştırmalı mitoloji ve din alanında önemli çalışmaları olan akademisyen yazardır. campbell’in 1959-1968 yılları arasında yayımladığı dört ciltlik eseri “ tanrı’nın maskeleri ( yaratıcı mitoloji, ilkel mitoloji, batı mitolojisi, doğu mitolojisi) mitoloji alanında yapılan en kapsamlı çalışmalardandır. ilkel mitoloji serinin ikinci kitabıdır. kitap; mitos psikolojisi, ilkel tarımcıların mitolojisi, ilkel avcıların mitolojisi, mitosun arkeolojisi olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. ilkel mitoloji cildi geçmişin en karanlıkta kalan yerlerini keşfetme niyetindedir.
    c. g. jung bilinçaltını iki katmana ayırır. bu katmanlardan ilki “kişisel bilinçaltıdır." kişisel bilinçaltı insanın kişisel deneyimlerinden edindiği bastırılmış duyguların bulunduğu, sigmund freud’un tanımladığı alandır. jung ikinci katmanı “ortaklaşa bilinçaltı” olarak adlandırır. bu alanda arketip denilen imgeler vardır. jung arketiplerin tarihin bütün döneminde yaşamış bütün insanlarda var olduğunu ve mitolojik motiflerin de bu alanda saklandığını söyler. dünyada yaşamı kuran güç, yaşamın kaynağı hep merak konusu olmuştur. doğum gibi biyolojik olaylar, gece ve gündüz, gökcisimlerinin etkileri gibi dünyaya ait fiziksel etkenler bu merakı iyice besleyen etkenler olmuşlardır. campbell insanın yaşam biyografisini üç bölüme ayırır:
    1)çocukluk ve kaba çekiciliğiyle gençlik
    2) yeterlilik ve yetkesiyle olgunluk
    3) kendi ölümüne hazırlanan sevgi veya hınçla geriye, solan dünyaya bakan yaşlılık
    insan biyografisinin oluşumundaki bu aşamalarda kendini gösteren arketipler ilk bebeklik evresinden itibaren kendini göstermeye başlar. silinmeyen ilk etki, doğum travmasıdır. bu travma güvenliğin yitirildiği ve kökten bir değişikliğe eşlik eden ölüm tehdidiyle kendini gösterir. eşikler, geçişler hep doğumla ilgili duyguları hatırlatan hadiselerdir. rahime dönüş ve su imgesi de yaşam verici özellikleriyle hatırlanır. bebeğin emme dönemi, annesinden ayrı bir varlık olduğunu kavraması, cinsler arasındaki farkları sezinlemesi ve kendi cinsiyetini farketmesi gibi durumlarda mitolojik motiflerle ortaklaşa bilinç dışında kendini gösteren arketiplerle karşılanırlar. insanlar bir mitosla özdeşleşerek fiziksel olarak gözle görülebilen rol ve biçimlerle yetişkin rolüne bağlanabilirler. mitos imgeleri doğrudan insan türünün toplumsal düzene dahil olmasını açıklayamaz ama bir yaklaşımın işlevi bir anlayışın kaynağı olarak yol gösterici olabilirler. dünyada ölümün başlaması, özellikle bir cinayetle başlaması, ölünün gömülmesi ve bitkilerin bu topraktan beslenmesi, yine insanın bu bitkileri yiyerek canlı kalması da mitolojik olayın önde gelen konusudur. öyleyse mitoloji yaşama anlam veren imgelerin örgütlenişi olarak kavranılması gerektiği açıktır. mitoloji düşünce ve deneyim yoluyla anlamlandırılır. mitoloji bilime doğru atılan ilk adımdır. deneyim olarak ise kendini sanatta ifade eder.

    çağdaş bilim mitolojiyi pratikte çürütmüş olsa da evrensel yasaların işleyişi ve anlamlandırma çabası sürdükçe varolur. campbell’e göre insanın felsefi olarak ana sorunlarından biri duygu olduğu kadar düşünce olarak da dünyanın canavarlığıyla uzlaşmaktır. mitoloji bu canavarın ve geçerliliğinin kabulüdür. bu yüzden mitler canlı tutulmalıdır bu görev ise sanatçıya düşer. mitoloji belirli kültür ve zaman dilimlerini içeren yaşam bilgeliği mesajları içerir. bireyi yaşamla ve toplumla bütünleştirir. insanın kişisel yaşam yolculuğunda keşfetmeye uğraştığı gizleri açmasına yardımcı olur.
    son yüzyılda ortaya çıkan arkeolojik ilerleme ve değişen etnografya bilgisi eski dünya uygarlıklarında köken ortaklığı olduğunu ve bu ortaklığın mitolojik yapıların benzerliğini açıkladığı düşünülebilir. yine de köken birliği olmayan uzak coğrafyaların birbirine benzeyen mitolojik hikâyelerinde bir yayılma etkisi aranabileceği gibi evrensel değerlerle ilgili olmalarından kaynaklandıkları da söylenebilir. mitoloji tüm dünyaya ait bir ortaklıktır. joseph campbell tanrı’nın maskeleri çalışmasında bu ortaklığın izini ilk çağlardan başlayarak aramaktadır. söylenceler arasında karşılık ilişkileri kurarak farklı coğrafyalar arasında köprüler kurmuştur. campbell’e göre mitler “çağın ne olup olmadığını ortaya koyan bir ayna” niteliği taşırlar. bu yüzden mitoslar derinlemesine incelenmelidir. bütün dünya mitlerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi, insanlığın ortak kültürel tarihini bir bütün olarak ele almayı gerektirir. campbell bu ortaklığı “ateşin çalınışı, tufan, ölüler ülkesi, bakirenin doğurması ve dirilen kahraman gibi temalar bütün dünyaya yayılmıştır ve her yerde yeni yeni bileşimler içinde görünürler; oysa ki kaleydeskop içindeki parçalar gibi, yalnızca belli sayıda ve hep aynıdırlar.” şeklinde ifade eder.
    campbell ilkel avcıların mitolojisi bölümünde şaman ve rahipler bahsini açar. kuzey amerika yerlileri arasında avcı topluluklar arasında oruç ritüelinde kişinin şamana dönüşebileceğine inanılır. on üç yaşında erkek çocuklar ıssız bir yere bırakılır ve çocuk üç veya daha fazla gün aç kalarak ruhsal ziyaretçiyi bekler. gelen ruh ona şamanlık, savaşçılık, sağaltıcılık gibi yetenekler getirir. rahipler kabul edilmiş dinsel bir örgütün temsilcisi olarak, kendinden öncekiler tarafından işe alınan bir kimse gibişyken şaman kişisel psikolojik bir mücadele sonunda bir takım güçler kazandığına inanılan kişidir. şaman hekim, din adamı, haberci, sözcü olarak pek çok görev üstlenir. şaman ritlerinin motifleriyle ayrıntılı bilgilere sibirya bölgesinin buryat, yakut, ostyak, vogul ve tunguz şamanlarının biyografilerinde ulaşılabilir.

    “nihai gerçek sıfatları olmadığından zihin tarafından kavranılamaz.”
hesabın var mı? giriş yap