• taptuk emre adını alması ile ilgili olarak anlatılan rivayet:hacı bektaş, rum diyarına geldiği sırada orada "seyyid mahmut hayrani, celaleddin-i rumi, hacı ibrahim sul­tan" gibi bir takım büyük mutasavvıflar arasında bir de "emre" adlı kuvvetli velayet sahibi bir şeyh vardı. hacı bektaş'ın daveti üzerine rum erenleri onun nezdine geldikleri halde, bu şeyh her nedense davete gelmedi, onun erenle­ri onun gelmediğini hacı bektaş'a haber verdiler. o da, sarı ismail adındaki dervişini gönderdi. emre'yi yanına ça­ğırttı. gelmemesindeki hikmeti sordu. emre, "perde arkasın­dan çıkan bir elin kendisine nasip verdiğini, hazır bulundu­ğunu o erenler bezminde hacı bektaş adlı hiç kimse görmediğini" söyledi. hacı bektaş "o elin bir işareti olup ol­madığını" sorunca, " ayasında yeşil bir ben" gördüğünü anlattı. o vakit hacı bektaş elini uzattı. ayasındaki yeşil beni hayretle gören emre, kendisine evvelce el veren mür­şit karsısında bulunduğunu anlayınca üç kere heyecanla "taptuk emre" dedi ve adı o zamandan sonra taptuk em­re oldu.
    kaynak için (bkz: http://www.esk-to.org.tr/sayi81/11.htm)
  • mezarında rahat bırakılmayan, dernekler tarafından sahip çıkılmayan kisi. bazı paragöz serefsizler, mezarlığın etrafını define bulmak için köstebek gibi çukurlar kazmıslar. halbuki biraz hayatını araştırsalardı daha yasarkan dünyevi şeylerden el etek çektiğini öğrenecek, boşa vakitlerini harcamıyacaklardı..
  • (bkz: ben olmusum)
  • altinci nesil bir adet yazar.
  • yunus emre divanı'ndan içinde taptuk geçen bir kaç beyit:

    yunus eydur er kuluyam taptuğumuz dost yüzüdür
    işbu söze inanmayan edebilsin etdiğini
    ---
    yunus hakk'a bilişeli can ü gönül verişeli
    şol taptuğ'a erişeli gözlerimi açar oldum
    ---
    yunus sen taptuğ'una kıl dualar
    deme kim ne kılar bu ışk elinden
  • sakaryada münzevi zat. aslen izmitlidir.
  • yunus emre'nin hiçbir şiirinde "taptuk emre" ya da "baba taptuk" veya başka bir şekilde geçmeyen sadece taptuk olarak anılan kişidir.

    belki de böyle bir kişi yoktur. taptuk kelimesinin arapçadaki mabud yani "tapılan nesne" anlamına geldiği ileri sürülmekte, taptuk'un bu anlama geldiği yunus'un şu beyitle de desteklenmektedir:

    "yunus hakk'a bilişeli, can ü* gönül verişeli
    şol taptuk'a erişeli, gözlerimi açar oldum"

    (bkz: taptuk)
  • "fakat bürokratik oligarşi, her çocuğu aynı tornaya sokup taptuk emre tekkesinin değnekleri gibi birörnek odunlar çıkarmak için direniyor." (engin ardıç, 31.05.2007, aksam.com.tr)
  • taptuk emre'nin saygin bir dergah şeyhi olarak taninmasi asilnda bir yönüyle cumhuriyet döneminin başarisidir. çünkü taptuklular dergahi uzun bir süre, sünni hanefi islam ulemasi tarafindan "oduna, tahtaya tapan" bir grup kafir olarak şüpheyle yan bakilan bir gruptur. hatta taptuk'un varliğin inkar etme çabasi, yunus'un şiirlerinde varolmadiği türü hikayeler uydurma gayreti de genellikle bu "ulema"lar tarafindan icra edilir ve yunus emre taptuklular'dan izole edilmeye çalisiir. bunda bektaşi topluluklara karşi ben diyeim safevi sen de kutalmişoğullari öbürü desin babai isyanindan bu yana süren öfekinin etkisi olduğu da muhakkak. ama taptuklular ve dergahin kurucusu taptuk emre horasan'dan anadolu'ya geçen, sakarya dolaylarina yerleşen ve pek sevdiğimiz pehlivan kivaminda gezen barak baba araciliğiyla haci bektaş'a bağlanan bir bektaşi yoludur dersek kimse itiraz etmez umarim.
    ha bir de şimdi odun tahta dergah falan dedik diye, cihan ünal'in dergaha düzgün odun taşima konusundaki beceriksizliğini ve tahtalari düşürüp durmasini, bir yandan da kafasini sağa eğip baygin baygin deyiş okumaya çalismasini hatirlayacaksiniz elbette.
    hem öyle tahta bulsam ben de taparim.. oy balam...
hesabın var mı? giriş yap