• nisan ayında canlı izleme şerefine erişeceğimiz, çok çok değerli müzisyenlerden oluşan grup. ne yaptıklarını kendileri şöyle anlatmış:

    "1960'ların free jazz'ı ve 2013'ün istanbul'u kozmik rastlantılarla bir araya geliyor ve tam da bu esnada taranta babu ! rengarenk bir kara komedi filminde, araba takip ve sevişme sahnelerinin elektrikli, eterik ve delirtici müziklerini çalıyor."
  • tamburada, dandadadan, kara orkestra'dan sonra yeni bir korhan futacı oluşumu. henüz tam idrak edemedim, dinlemeye devam
  • yaşamak.
    ne acayip iştir ki
    bu ne mene gidiştir ki taranta - babu
    bugün bu
    bu inanılmıyacak kadar güzel
    bu anlatılamıyacak kadar sevinçli şey:
    böyle zor
    bu kadar
    dar
    böyle kanlı
    bu denlü kepaze...
  • “bu seyirlik, henri barbusse'ün hatırasına…
    kendi ülkesinde kendi dilini istediği gibi kullanamadığı için, asya ve afrika dillerine merak saran bir italyan arkadaştan, geçenlerde bir paketle bir mektup aldık. arkadaşın adını söylemek istemiyoruz. başı belaya girer. fakat mektubunu olduğu gibi size aktarıyoruz... “

    ve başlıyor şairane bir anlatımla faşizmin şanlı(!) tarihi!

    sanki belirgin bir çizgiyle şehirler ikiye bölünmüş ve ne olmuş, nasıl olmuşsa birileri çizginin karanlık tarafına düşmüş. insanın açgözlülüğünden beslenen kötü bir ruh, sezar olarak ölmüş de mussolini'de reenkarne olmuş gibi... ama şaşırmamalı. ne de olsa kimisi derdest edilip ölüme götürülen habeşli bir spartacus'ü yaşatır; kimisi kartpostallara konu heybetli yapılardaki diktatörleri hortlatır.

    hoca orada da verir talkını, kendi yutar salkımı! yaptığı faşizm tarifiyle başkalarından beklediği öz disiplini nedense kendisi gerçekleştirmez. ama güç ondadır maalesef ve kendini, bağlı bulunduğu kapitalist zümreyle beraber çoktan koruma altına almıştır. üstelik doymak bilmez iştahları yüzünden vergi adı altında topladıkları haraç yetmezmiş gibi, kanunlarının uzanamadığı diyarlara da yağmacılığa gönderir insanını.

    oldu mu sana emperyalizm!

    zaten eski roma'da gladyatörlerin arenadaki ölümcül dövüşleri, biraz da halk arasında kahramanlık duygularını gıdıklamak için organize edilirmiş. canını ortaya koyan kölelerin üzerinden, hem bahis yoluyla paraların kazanıldığı; hem de sömürge listesine eklenecek yeni yerler için kanı kaynayan delikanlıların gaza getirildiği kanlı bir tezgah... bir taşla iki kuş! ama savaşacak ordular yaratmak üzere dinin tahakküm gücü keşfedildiğinden beri bu dövüşler demode olmuş. ilaveten nasıl ki gladyatörün ölümcül dövüşünden para kazandıysa sahibi, yine bedenini ortaya koyan bir hayat kadını da kazancının bir kısmını günah çıkarma karşılığında din adamına kaptırır olmuş.

    korunan çok taraflı sömürü düzeni: check!

    "kendi ülkesinde kendi ......... istediği gibi ..." boşluğa dilediğini koy, çünkü kilit kısım burası. benim gibi başkaları da var mı diye düşünüp gözünü farklı diyarlara çevirdiğinde, yahut tarih sayfalarını karıştırdığında yalnız olmadığını öğrenen birinin hikayesi bu. ve öyle bir sinerji oluşturuyor ki icat ettiğin zaman kavramını gözardı edersen, devraldığın bir bayrak yarışını hatırlatıyor sana. sanki beraber düşünmüş, beraber dövüşmüş gibi.

    oyun, nazım hikmet'in taranta babu'ya mektuplar eserinden sahneye uyarlanmış. oyuncu, cansu fırıncı. tek kişilik gösteri ama çok kişi var. karakter geçişleri çok iyi. tek perde ve yaklaşık 1,5 saat. faşist topraklarda el konmaması için sır kalması gereken mektupları "güvenilir" gördükleriyle paylaşma olayı çok etkileyiciydi. gerçi ben o güveni veremedim herhalde ama alanlardan birinin tavrını gördüm. gözü gibi bakacağına eminim.

    çok konuşuyor

    ve kapanış müziğini de şuraya ekleyelim.
  • inanılmaz keyifli müzik grubu. birkaç parça dışında kayıtlarını bulamadım. umarım alttan alta devam edip albüm hazırlıkları falan yapıyorlardır. ayrıca tamburadayı kuran adamın başını çektiği grupmuş. anladığım kadarıyla "ağam bizimle eğleniğ". harika gruplar kurup, tadımlık parçalar yapıp kayıplara karışıyor eleman. işkence gibi resmen.
  • durup dururken
    gecenin bir vakti,
    şu an,
    tam da şu an
    taranta babu
    düşüyor aklıma.
    usta'ya sevgimden mi
    yoksa etiyopya diyarında
    kalan sevdiceğe hasretin
    yaman yangını mektuplardan mı bilmiyorum ama durup dururken
    gecenin bir vakti,
    şu an,
    tam da şu an
    taranta babu
    düşüyor aklıma. herkes kavuşmak ister sevdiğine. mektupların sahibi de ister işte öyle taranta'sını, babu'sunu. öyle ya, kim istemez ki yaşamayı.
  • başlangıçta anlaşılması zor gelse de bir süre sonra cansu fırıncı'nın muhteşem performansıyla avcunun içine aldığı seyirciyi, içine ruh üfleyip göğe saldığı muhteşem oyundur.
hesabın var mı? giriş yap