*

  • 1972 doğumlu dokuzuncu afm uluslararası bağımsız film festivali* kapsamında türkiye'ye gelen mısır&isveçli yönetmen. önceleri isveç'te ünlü bir grafiti sanatçısıymış. festivalde gösterilen filminden* önce, perde önünden seyircilerin fotoğrafını çekmesi ve içten söyleşisiyle en az filmi kadar büyüleyen, filminin yarattığı etkiyi perçinleyen yönetmenin filmogarafisi ise şöyle imiş:
    sacrificio; who betrayed che guevara (2001) [belgesel]
    gitmo - the new rules of war (2005) [belgesel]
    metropia (2009) [animasyon]
  • yalnız metropia gibi enfes bir distopia filmi cekip, beni kendisine hayran bıraktıktan tam ama tam 5dakika sonra, sorulan bir soruya 'eh ben optimistim kesinlike gelecek guzel olacak hatta kuresel ısınma fln da geyık hem fılmın sonunda kızla erkek de sarılıyor mutlu son' dedigi anda kendisinin tüm mü karizmasi, filmin butun mu etkisi ucar gider yahu. eh be adam. distopia cekiyosan tamam optimist yasa da film soylesinde de deme be yahu.
  • trt'nin "ve sinema" programında dün akşam söyleşisini izledim. filmini daha önce duymadığım halde röportajda öyle aklı başında laflar etmiş, güzel tespitlerini paylaşmıştır ki filmi bulup izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum. filmi george orwell'in 1984'ü ile kıyasladılar ve insanların artık hükümet / big brother baskı yapmadığı halde kendileri hakkında her tür şeyi anlatmak istemelerinden, bunun için blog, feysbuk, twit vs. açmalarından bahsetti.

    "bizi artık hükümetler değil şirketler izliyor".

    naçizane fikrim: bizi gerçekten korkutan büyük sırları anlatamadığımız için mi acaba sevdiğimiz film ya da şu an yediğimiz yemek gibi basit şeyleri paylaşmak istiyoruz, o geçmeyecek büyük boşluğu doldurmak için küçük şeyleri sayıp döküyoruz? sanki o filmi 345242 kişi sevmese film kendinden bir şey kaybedecek ya da bizim sorunlu olduğumuzu gösterecekmiş gibi...

    tabii filmde bunlardan bahsediliyor mu bilmiyorum da yönetmen bir ara "ailemle akşam yemeğindeyim yazmak ne saçma bir şey" gibi bişi dedi, oradan aklıma geldi...
  • izlediğim iki (bkz: lykke li) klibini de çeken adam. kafasını yanıma vermesini isteyeceğim türe dahil insan.

    klip 1: http://www.youtube.com/…elivideos#p/u/7/vzybel06leu
    klip 2: http://www.youtube.com/…elivideos#p/u/0/xu-b3u5jdiu
  • metropia' daki hikayesini ( dört senarist birlikte yazmışlar) klişelerine rağmen beğendiğim, sonu hakkında kendimce alterntifler düşündüğüm, ancak animasyon tarzı ile gözümü ve gönlümü doldurmuş yönetmen.
  • metropia'si muhtesem. hakkini her zaman teslim ederim. edecegim de. ama ama ben hala ve hala i follow rivers'a cektigi videonun sadece son sahnesi ile yarattigi etkinin altindayim. nasil yapti, etti bilmiyorum ancak o son sahne, o bakis, o bakisa bakisi... sahane bir yonetmendir. bu konuda tartismayalim bile derim. uzun zamandir boylesi bir heyecana gark olmamistim. buna sebep oldugu icin bile operim gozlerinden.
  • lykke li'nin no rest for the wicked isimli son şarkısının klibini yönetmiştir.
  • i follow rivers için bin tane klip daha çekseler, bir tane bu klipten etmez. parçanın sözlerini hissettiren nadir kliplerden birini başarmıştır, tarık saleh. sanki klip parça için değil de, parça klip içi hazırlansa bu kadar olurdu.
  • violence of action ve charlie johnson in the flames, yönetmenin yeni projelerinden.
  • yeni filmi boy from heaven; 75. cannes film festivali'nde dünya premiere'ini yaptı.

    --- spoiler ---

    the nominal star of the film is adam (tawfeek barhom), the son of a poor egyptian fisherman who lives with his widowed father and two brothers in a tiny seaside village.

    without telling his domineering father, adam has been studying privately, resulting in the offer of a scholarship to the prestigious al-azhar university in cairo, a power base of sunni ıslam. to adam’s surprise, his father encourages him, seeing the opportunity as a gift from god.

    but when adam arrives, his good fortune soon turns sour: the grand ımam falls fatally ill, creating a sensitive vacuum in egyptian fragile power structure.

    which is where fares’ secret serviceman colonel ıbrahim comes in. the authorities favor a moderate candidate, one without ties to the outlawed muslim brotherhood. ıbrahim is ordered to infiltrate and manipulate the selection process, but his mole at the university, zizo (mehdi dehbi), has blown his cover. zizo is tasked with finding a replacement, so he settles on the naïve adam to take over.

    adam is flattered by zizo’s attention, and they spend an evening swigging red bull and dancing to hip-hop in a downtown bar, but when zizo is viciously murdered, adam soon works out that two mysterious sides are very much at war — and he’s in the middle. summoning adam to undercover meetings, ıbrahim puts adam into increasingly dangerous situations with little regard for his safety, pushing the quick-witted adam to think on his feet.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap