*

  • taşımak;
    i. bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek:
    "hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı."- s. f. abasıyanık.
    ii. üstünde bulundurmak:
    "boynunda asılmış gümüş bir köstek taşırdı."- y. k. beyatlı.
    iii. ((-i durum ekiyle kullanılan fiil)) (nesne için) ağırlığını yüklenmek:
    "değirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur."- s. birsel.
    iiii. (boru, kanal vb. için) sıvı maddeleri bir yerden başka bir yere aktarmak.
    v. giymek:
    "devlet üniforması taşıyordu."- h. taner.
    vi. sahip olmak, özellik olarak bulundurmak:
    "bir insanın çift uyruk taşımasını aklım almıyor benim."- n. cumalı.
    vii. (mecaz) katlanmak, üstlenmek, yüklenmek, çekmek.
    viii. (mecaz) duymak, hissetmek:
    "hepsi yüreklerinde ana, baba, kardeş, yurt saygısı taşıyan kimseler oldular."- m. ş. esendal.
    "içlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar."- t. dursun k..
    (tdk)
  • kimi çekimleri taşmak fiilinin çekimleriyle örtüşen fiil.
    mesela: taşıyor.
  • “gel, dedi, birlikte taşıyalım, dedi.
    taşıyabildiğin kadarını, dedim.
    taşıyabildiğin kadarını dedim, dedi.” ` : romeo ve romeo` ` : ahmet güntan`
  • (bkz: ta$iyomi)
  • göstermek, sergilemek.

    "ikizler burcuyum ve bütün özelliklerini taşıyorum."
  • bir izi, bir yarayı, bir hatırayı...

    evini, sılanı...

    hasretini, özlemini...

    hayallerini, umutlarını....

    aşkı ve ayrılığı...

    hepimiz kendi ömrümüzün hamalıyız aslında.
  • eğer hayatı yüklenmişsen zordur taşımak...
  • multiplayer oyunlarda takımın 1 elemanın win e çok büyük katkı sağlaması
  • insan taşır insanı.
    daha doğumda başlar ve bebekleri kucakta taşırız , ölümde de tabutu taşırız . sadece başlangıç ve sonda değil. hayatımızın her aşamasında taşırız birilerini. kah kabimizde, kah sırtımızda. bazen taşıdığımıza hayran oluruz bazen taşıdığımız bize yük verir, ağrılığı altında eziliriz.
    zor eden de kolay eden de biziz bu emaneti.
hesabın var mı? giriş yap