• sınıflandıran, ayıran kişi.
  • en az 1000 kanal önerisi yapan yazarların profillerine verilen yeni bir sıfat.
  • tam hanim dusurmelik bir etiquette. gidiyorum diyorum ki ya ben de nabiyim sozlukte tasn demeden ohoo neler yapiyo hanim neler numaralar biliyo.
  • benim de profilime yapıştırılmış bir tür kraliyet nişanesi. gerçi böyle kraliyet falan diyince sedet otomatikman kraliçe oluyor. kanzuk da prens charles olsun bari. lan bir masum entry daha kanzuk'la bitti, allah kahretsin hepinizi ya, dürümümü getirin bana!
  • kanalcı yetkisi verilen kişilerin en az 1000 kanal önermeleri sonucu profillerinde görünen etiket.

    faydası, sözlüğün gelişimine yardımcı olduğu hissiyatı veriyor.

    ek edit: tabi bu sistem için bir kontrol mekanizması şart. kontrolsüzce yapılan kanal önermeleri için ekstra bir kontrol gerekmektedir.
  • sözlüğün kanal "sistemine sıçmadan" da alınabilen rozet.

    (bkz: #49144147)
  • ilk önce kendi entrylerime kanal atayıp daha sonra başıboşlar sekmesini keşfetmem sonucu, birkaç günlük uğraş sonucu kazandığım sıfat.

    (bkz: sözlük bana sıfat ver lan allahsız)
  • hayatımda kanal önerisi filan yapmadım, kanal nedir, kavramın tam karşılığından da emin değilim, demin sonsuz sevgilerimle adlı sözlük yazarının profiline göz atarken fark ettim, böyle bir derecelendirme sıfatı var sözlüğün.

    kanal önermek...

    tasnifçilik. sınıflandırmaya bayılmak gibi bişiy heral. böyle sınıf sınıf...

    küme küme...

    öbek öbek...

    o değil de sözlük, sonar kuracaktım, çalıştıracaktım, dehşetengiz esrarengiz film müzikleri yapacaktım. film yapacaktım hani...

    meretin cdsini, meretin beraberinde gelen meretin kullanım kılavuzunu filan bulamıyorum bit kadar odada. bazan o kadar özenle saklıyorum bazı şeyleri ki, kendim bile bulamıyorum. kesin güvende olduğundan eminim. ama nerde?

    a4 ebadında olan naylon bir zarfın içindeydi sonar dvdsi ve sentezleyicinin kullanım kılavuzu... yıllardır kutu klasörler alıp içine kronolojik olarak gezdiğim yerlerin naylon zarflarını yerleştireyim istiyordum. bir ara hepsiburadadan mı ne, 6+6 adet karton katlanıp birleştirilir kutu klasör almıştım. üçünü monte etmişim. o üçün birindeydi elbet a4 şeffaf torba!

    geçen hafta üstünkörü bi taradım, yok. nuh var kullanım kılavuzu yok. bu haftasonu dünümü üç kutu klasörün içeriğini sıralamakla geçirdim. on numaralı yıl hakikaten on numara yılmış yalnız. uzun uzun yazılacak çizilecek. ufak ayrıntılar poşette... üç klasörün yanına altı klasör daha monte ettim. hepsinin içini doldurdum. üstlerindeki etiketleri güzelcene yazmak lazım, kesik harflerle...

    bir raf tamamen kutu klasör oldu. ikeadan aldığım tahta iki kutu klasör, a101den aldığım laylon kutu klasör de üstlerindeki açık rafa süper yakıştı. artık daha düzenli daha bir tasnifçi olacaktım.

    ama sözlük, len bu tasnifçilik ne zor işmiş! yani bir hafta ne işe gitsem ne yemek dışı ara versem hiç canım sıkılmaz. ne senaryolar çıkarırım. le fabuleux destin d'amelie poulain filminde dedikleri gibi, insanın çocukluğu bi kutunun içine sığabiliyormuş. izmir fuarından alınmış laylon cüzdan içinde sadece benim değil yeğenlerin de çocukluğu... sergi...

    müzik meselelerini ayrı cins kutu klasörlerde tutmalı insan.

    gezi zarflarının klasörü ayrı cins olmalı.

    taşınmazlarla ilgili dosyalar ayrı klasörlerde tutulmalı...

    derken kendimi closet düzenleyen sheldon cooper gibi hissettim. en küçük (yabancı bir şehre gidilmiş, kağıt bir otobüs bileti var) kağıdı bile küçük poşetlere yerleştirip kutuladım. bu işi daha sağlam yapmak için daha boş vakte ihtiyacım olduğunu düşündüm.

    çok çalışmak lazım çok!

    yapılacak o kadar çok şey varken, kim gidecek işe misal?

    tasnifçilik, acayip bir iş.

    de o sonar cdsi, halen bulunamadı iyi mi? daha film yapılacak beste yapılacak...

    o değil de sözlük, herkesin kutusu ayrı. misal ben kendi kutularımı tasnif edemezken, peder beyin tahta kutularından ne eşsiz malzeme çıkıyor bir bilsen. (bkz: üstüpü satış genel merkezi)
  • fitili eline verilmiş torpilli ...
hesabın var mı? giriş yap