• giderken biraktiginiz herseyin biraktiginiz yerde durdugunu fark ettiginiz zaman.
  • en az bir hafta boyunca işe ortalama 1 saat geç gitmek gayet olağandır bu durumda. tatildeyken "işte hayat bu, ben bu hayatı yaşamalıyım" diye kanınıza giren ve çalışmadan da yaşayabileceğinize sizi ikna eden gündür ayrıca.

    gaza gelip işten ayrılan tipler biliyoruz. hala iş bulamıyorlar...
    sakın kanmayın!...
  • yaşadığınız olayları ve çektiğiniz sonsuz fotoları, sizinle olmayan sevdiklerinizle paylaşmak için beklenilen eylem...
  • cekilen ama farkinda olunmayan yorgunlugun kendini gostermesi yanisira, bir de bavul bosaltma ve esyalari yerine yerlestirme mecburiyeti kabusunu yasatan, huzunlu bir geri donustur.
  • giderken hiç bir sorun çıkarmamış, efendi efendi bavula dizilmiş kıyafetlerin bile isyan ettiği, çantalara sığmadığı durumdur.

    tatilin verdiği huzurlu yorgunluğun yanında, dağınık bir bavul, mola yerinden alınmış zerzevat, bolu varan'dan örgü peynir, berceste'den cevizli sucuk veya cezerye, trabzon'dan ekmek, afyon ikbal'den sucuk, kaymak veya lokum... sözkonusu muhteviyat bir de hep ayrık torbalar için de gelir ya, bitmişlik daha belli olur...

    eve giriş anı bir gariptir. terkedilmişlik hissini yaşayan bir çatının altına girilir. eşyalar bırakıldığı gibidir, ama içerisi biraz havasız olur. hafiften nemlidir sanki ortalık, küflenme başlangıcı hissedilir inceden. bünye tatilin sonuyla biraz burulmuş olsa da, evin tanıdık aurasını yeniden solumak rahatlatıcıdır. alışkın olunan sesler yoktur. her taraf sessizdir. ne ocakta su kaynar, ne televizyon bağırır, ne makina çalışır. elde kolda çantalar, torbalar dalınır içeriye. "lönkt" diye yere bırakılır tatil muhteviyatı. sessizlik devam eder.

    işte tam o anda 2-3 saniye kıpırdanmamalı, sessizlik dinlenmelidir. gözler kapatılır. bilgisayar başında geçen saatler, uykusuzuz geceler ve bekleyen faturaların toprağa gömülüp üstünde güneşlenildiği o güzide 1 hafta düşünülür. güneşin, tuzun, muhabbetin, şemsiyeli içkilerin, çilingir sofralarının, yeşil çayırların, sahilde oynanan futbol topunun bıraktığı izler sindirilir ve gözler tekrardan açılır.

    rüya bitmiştir, gerçek dünyaya hoş gelinir...
  • soguk bir kente sort ve sandaletlerle adim atmadan tadina varilmayan durum.
  • mümkün mertebe geciktirilmeye çalışılsa da kaçınılmaz sondur.tatil köyünün kapısında bekleşmiş, ukrayna, almanya ve rusya kökenli hatun kişilerin arkanızdan su dökme enstantanesidir. dönüşte tatil köyü dj ine makul bir ücretle doldurtulan rusça şarkı dolu cd dinlenir. dönüşte herkes öğrendiği kelimeleri birbiriyle paylaşır ve kelime dağarcıkları genişletilir(okunuş itibarı ile, sonişka maya:güneşim benim, zayka maya:tavşanım benim). yararlıdır, bir sonraki seneye işe yarar.
  • tatil denilen hadise öğrenciyken ve cepte üç kuruş ile gerçekleştirilen bir organizasyonsa kabusla neticelenmesi muhtemel dönüştür.

    yıl 1994: arkadaşın yazlığında sabah akşam menüsü makarna ve patates kızartması olan öğünler ile geçiştirilen tatilin, king, batak, yanık, 51 e karışmış gecelerin sonunda, kaybedilen oyunların diyeti olarak ısmarlanan biralar ile cepte metelik kalmaz. bir öğrenci bileti yirmibin liradır. cepte yirmibin lira vardır. en yakın arkadaşa;
    +kanka bana para versene. istanbula dönünce eve giderim gitmesine de, ne olur ne olmaz cepte bulunsun.

    arkadaş sizinle dalga geçer ve beşbin liralık madeni bir parayı size atar:
    -oğlum ben sana dedim bilmediğin oyunu oynama diye. al bu parayı harçlık olsun.

    siz parayı ayağınızla tekmelersiniz ve arkadaşınıza gülersiniz:
    +de get len senin parana kalmadık....

    istanbula inilmiştir. her tatil dönüşü olduğu gibi sizde şort, tshirt vardır ve istanbul da yağmur yağmaktadır. tek biletle eve gitmek için bilet gişesine gidilir ve cepteki yirmibin lira gişeye uzatılır. gişe görevlisi cevabı yapıştırır:

    +genç, bilete zam geldi, öğrenci 25 oldu.
    -hönkkkk....

    tatil biter ve kabus başlar..........
  • geri donulen sehrin ankara olmasi nedeniyle iyice buyuk bir kabusa donusebilir..
hesabın var mı? giriş yap