• tatli su sosyalisti lafinin islama uyarlanmis hali.
  • lafın aslı tatlısu frengi olup, yanılmıyorsam tevfik fikret'e aittir.
    (bkz: frenk)
    (bkz: müslüman)
  • ilhan selçuk'un bugünkü yazısında kullandığı tamlama. yazısından aynen:

    "siz bugün türkiye'yi yöneten akp önde gelenlerinin müslümanlık afrasına tafrasına bakmayın!.. bunlar tatlı su müslümanı!.. iktidar koltuğuna amerikan desteğiyle oturmak için müslümanlığı kullanan politikacıların vicdanında ne gerçek din var, ne iman, ne de insanlık...

    ırak'taki devletler hukukuna tümüyle ters düşen gayrimeşru işgale bile ses çıkaramayan müslümanın müslümanlığına ben ne diyeyim?.. ayakkabıyla girilmeyen camiye postallarıyla girip kutsal mekanı çiğneyen emperyaliste karşı ağzını açıp iki laf edemeyen bizim islamcı iktidarın islamcı bile olamayacağını görmek için fal bakmaya gerek yok!.. bunlar müslüman coğrafyasında amerika'ya yamanıp içerdeki mazlumları, yoksulları aldatmak için örgütlenmiş takiyye tayfasıdır."

    ayrıca, (bkz: tatlısu islamcıları)
  • söylenenler üzerinde düşünmeyip de söyleyenler üzerine yoğunlaşanların şirazelerinin kaymasına sebep olmuş müslüman.

    bir kaç söze temas edip devam edelim:

    ad hominem : ne olduğunu nasıl yapıldığını öğrenmek için abdullah muhammed otisabi hazretleri'nin dizinin dibine çöküp feyiz alabilir ihtiyaç duyanlar.

    söyleyene değil söylenene bak: bir arap atasözü.

    haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır: hz. muhammed.

    efendim ilhan selçuk bir yazı yazmış; rte ve şürekasının samimiyetsizliğine, takiyyenin bu güruhun alamet i farikası olduğuna temas etmiş. hadisenin özü bu. beklenen yazının içeriğinin tartışılması iken, hemen ilhan selçuk'un şahsında ad hominemlere girişenleri görmek de trajikomik olmuştur. ilhan selçuk'un bir şey istediği yok. sadece "doğru olun" diyor o kadar. önce ne olduğunuzu bilelim. amerikancı mı islamcı mı? ikisi bir arada olmaz. ihanet ettikleri hocalarının* deyimi ile "ters mıknatıslanma yapar". yoksa kimsenin kimseye "müslüman isen git el kaide'nin cihat ordusuna yazıl" dediği yok. ama öyle anlayıp ahkam kesmek işlerine gelebilir orası ayrı. iş meydanlara çıkmaya, lafa* gelince mangalda kül bırakmadıkları müslümanlığı, islamı bir tarafa bırakın, öncelikle insan olmak, onurlu bir duruşu gerektirir. stratejik ortak abd'nin bombaları felluce'nin altını üstüne getirip çoluk çocuk demeden insanları katlederken ve onun en büyük destekçilerinden olduğunuz aşikarken bayramda çıkıp da timsah gözyaşları içinde felluce için üzüldüğünüzü söyleyemezsiniz. lugatlar buna tek isim veriyorlar: takiyye.

    bu riyakar arkadaşların adını ağızlarından düşürmedikleri salavatla andıkları hz. muhammed yukarıda da bahsettiğimiz gibi "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" demiştir. peki haksızlığın, zulmün baş aktörünün yanaşması olmak ne demektir? reelpolitik mi? reelpolitik lafı da artık takiyyenin ve amaca ulaşmak için her yol mübahtır sözünün başka bir versiyonu oldu. hatta ikisini de içinde barındıran bir sözcük. yine inandıkları dinin peygamberi "bir insanı haksız yere öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir" demişken reelpolitik icabı amerikan politikalarının stepnesi olmaları nedeniyle katline ortak oldukları yüzbinlerce masum ıraklının hesabını tutsunlar bakalım.

    bu sayın iktidar güruhu ve yandaşları muhafazakar demokrat (ne demekse) kendi ifadeleri ile. kendilerinden önce ise solcu (ne menem solsa o da) ecevit'in başını çektiği bir koalisyon vardı. bakın 30.11.2001 tarihinde cengiz çandar ne diyor ","eğer, afganistan'daki taliban rejimine yönelik olarak başlatılan 'terörü ve terörist barındıran ve üreten rejimler'i hedef alan 'kampanya'nın, içine -her ne pahasına olursa olsun- irak'ı alarak genişlemesi bir 'amerikan politikası' halini alırsa; o gün geldiğinde bülent ecevit, türkiye'de başbakan olarak bırakılmayacaktır" henüz ortada erken seçim yok, ecevit hastalanmamış, akape bir kaç aylık parti. ve tam bir yıl sonra akape tayfası iktidar. bir kaç ay sonra da abd ordusu ırak'ta. cengiz çandar bir evliya değil herhalde. ve ecevit bu muhteremler gibi mümin olduğunu bağıran biri olmamasına karşın abd politikaları için en büyük engel olarak duruyor. burada dar perspektiften allah için din için sandığa atılan oylarla iktidara gelen rte ise bir reelpolitik dehası(!). bu mümin politikacımızla, ecevit'in emperyalist amerika karşısındaki duruşlarının kıyaslamasını buyrun yapın. müslümanlıkmış. müslümanlık, bunların elinde kullanılan bir araç. boşuna dini siyasete alet etmek diye bir kavram yok.

    evet bir kararımız var. bunlar samimiyetsiz, riyakar bir dedikleri bir dediklerini tutmayan ama ne yazık ki "nasılsanız öyle yönetilirsiniz" sosyolojik kaidesinin izdüşümü olarak ülkenin kaderine hakim olan kişiler. aklıma birden islami bir kavram olan münafık sözcüğü geldi. nedendir bilemem ama sanırım şu başlıkta bir açıklaması vardı; (bkz: tck tasarisi nin komisyona geri cekilmesi/1) ve yine takiyye bağlamında bir başlık daha. serbest çağrışıma hudut çizilmiyor mihriban... (bkz: rte'nin islamcılara takiyyesi)

    efendim sonuç olarak tatlı su müslümanı diye bir tür vardır. ve herbiri bulunduğu ortamda kendini ortaya koyar. türdeşlerinden birine laf geldimiydi huzursuzlanır ve önce biraz sap taam edip başlar saman istihsal etmeye. yerine göre demokrattır, yerine göre despot. elini kuvvetsiz hissettiğinde "demokrasi hak hukuk gak guguk" diye bik bik eder, elini kuvvetli hissettiğinde ise demokrasi memokrasi dinlemez. bu bağlamda, (bkz: hristiyan oldugu icin spor salonundan kovulmak) demagogtur, (bkz: dincilerin demagojideki profesyonelligi) bu konuda da gördüğümüz gibi gerekirse söylenenleri bırakır, söyleyen üzerinden saman üretmeye davranır. ya da anlamak istediği gibi anlayıp onu üzerinden ahkam keser. hasılı kelam ilginç bir türdür bu tatlı su müslümanı.

    unutmadan bir de okuma verelim ve bahsi kapatalım: http://www.yenisafak.com.tr/…/kasim/30/ccandar.html
  • benim tanıdığım birçok örneği olan müslüman çeşididir. mesela bu adamlar 30'da 30 oruç tutarlar ama teravih namazına gitmezler. bu ramazan ayında bizzat bir örneğine rastladım. bir aile ortamında, oruç tutan ama teravih namazına gitmeyen bir tanıdığa neden teravih namazına gitmediği soruldu. tahmin edilebileceği üzere adamın cevabı "yaa iştee, işte şey olmuyo ya ehe"den öteye gidemedi. yahu arkadaşım her fırsatta müslümanım diyorsun, ortamını bulunca veriyorsun dini mesajları peki ama kendi içindeki bu çelişki neden? sonra biz lafınızı edince "yaa bunlar zaten atayiz allahsız" oluyoruz. yanlış birşey mi söylüyorum?

    yapıyorsan tam yap, işine geleni yapıp işine gelmeyeni yapmamazlık etme. çünkü dışardan bakıldığında ortama göre şerbet veren orospu çocuğu gibi duruyorsunuz. hatta "gibi" değil direk öylesiniz. dürüst olun lan.
hesabın var mı? giriş yap