• sanayide emeği en çok yoğunlaştırılacak biçimde işçiyi çalıştırma.meyerhold adeta makinalaşmış bir düzende çalışan işçileri gözlemleyerek ünlü biyomekanik oyunculuk kuramını geliştirmiştir.
  • frederick winslow taylor tarafından geli$tirilen, i$çi emeğinden mümkün olduğu kadar fazla yararlanmayı hedef tutmu$ bir üretim yöntemidir.
    bu sistem, i$çiyi bir makine gibi ele aldığı ve insancıl olmadığı nedeniyle i$çi sendikalarından biüyük tepki görmü$tür.
  • bu yönteme adı verilen taylor duyduğumuza göre montaj hattında, atölyelerde elinde kronemetre ile gezermiş.
    acaba kronometre taylor ya da dümbük taylor derler miydi arkasından, bilemiyorum.
  • ardılı fordizm ile işçinin kendine yabancılaşması başlamıştır.
  • erken donem yonetim bilimi kuraminin en onemlisidir. taylor oncelikle var olan yonetim biciminin evrensel ve bilimsel olmadigi gibi bir tespit yapiyor. daha sonra birtakim varsayimlarini kendi dusuncesinin temelleri olarak ortaya koyuyor. bu varsayimlar (i) insan dedigimiz mahluk (daha dogrusu isciler) ozunde tembeldir, firsati buldugu anda herkes isten kaytarir; (ii) her isin dogru (en kisa zaman, en az hata ve en fazla uretim kriterleri cercevesinde) bir yapilis yontemi vardir; (iii) hali hazirdaki yoneticiler bu bilgilere sahip olmadiklarindan uretimi optimumda gerceklestirememektedirler. bu saptamalardan sonra, taylor bilimsel yonetimin prensiplerini formule etmeye girisir.

    deneylerinden birinde, bir isci amcaya bir kamyonete domuz yukletiyordu ve bu basit isi bile, bacaklarini kirarak yuklersen kac dakikada oluyor, efendim, sag kolunu havaya kaldir bakalim ne olacak gibi degisik varyasyonlarla gerceklestiriyordu.

    taylorizmin onemli sonuclarindan biri, ozunde tembel olan iscinin sadece ve sadece ucret ile motive edilebilecegi dusuncesini uretim bandina sokmasidir. isci, ne kadar uretirse uretsin ayni ucreti alacagini bildigi surece, ona gore, daha fazla uretmek icin calismaz. bunu engellemek icin uretemeyeni cezalandirilip, uretimin ustune cikani odullendirecegi bir sistem gelistirir. (parca basi ucret sistemi olarak adlandirabilizi bunu) kendi deneylerinde belirledigi bir gunluk uretim miktari vardir, ornegin bir isci bir gunde 60 parca ayakkabi uretebilir. bu standart uretim seviyesidir. buna gore, gunluk uretim miktari 60 parcanin altina dusenler cezalandirilir bu nedenle ucretlerinden kesilir. bu rakamin ustune cikanlar ise, ciktiklari parca sayisinin belli bir katsayiyla carpilmasi kadar ek ucret alir.

    bu yontem teorik olarak basarili gorunur, kisa vaadede uretimi arttirmistir. yalniz teknik acidan basarili oldugu kadar etik acidan sorunludur. isciler arasi kollektif yapiyi bozan, birbirleriyle rekabet icine girmelerine neden olan bir uygulamadir. isciyi bedenine hapseder, cevresinden soyutlar ve maksimum uretim sayisini hedefemesine neden olur. taylor'un etik kaygilari olmadigini dusunursek teknik sorunlarin neden ortaya ciktigindan bahsetmek gerekir. sonucta her ne kadar, iscileri birbirleriyle ve sistemle rekabete sokacagini dusunse de, grup psikolojisini goz ardi ettiginden sistemin sorunlarini ongoremez. nitekim, bir sure sonra, dusuk performansi olan isciler gunluk kotanin ustunde uretim yapanlara karsi tavir gelistirme yoluna gidiyorlar, bu iscileri dislamaya basliyorlar. isciler ve yoneticiler arasindaki dusmanlik artiyor. surekli bir hir gur... ne huzur kaliyor fabrikalarda ne uretim.

    kisa zaman icinde taylorizm, ruhsuz oldugu, insana yonelik yaklasimi mekanistik ve olumsuz bulundugu icin elestirilen bir kuram haline geliyor. bu nedenle de daha "insani" kuramlarin gelistirilmesi yonunde dusunceler ortaya cikiyor. (bkz: hawthorne calismalari) yine de taylorizm bir yonetim utopyasi olarak mesruiyetini hicbir zaman yitirmiyor. sonraki donemde gelistirilen her kuram da taylorizm prensiplerine sadik kaliyor ama bunlar celik elin uzerine kadife bir eldiven gecirme cabasindan oteye gecmiyor elbette.
  • 20. yy başlarında uygulanmaya başlamıştır. iş düzenine ve zaman denetimine önem verir. personel yönetimine otoriter bir kavrayış getirir. buna rağmen psikolojik faktörleri görmezlikten gelmez (!). taylor, sıkıcı işlerde çalışanların sık sık dinlenmek zorunda olduğunu ilk olarak düşünen ve savunan kişidir(!!!)
  • neo-klasik yönetim okulu****yla beraber insan** ilişkilerinin ve duygularının işe olan etkisinin çok daha ayrıntılı incelenmesi ve üretimden böylece daha fazla kar sağlanması da işin içine girince eleştirel bir açıdan gelişip harmanlanarak kapitalizmi daha şiddetli besleyen üretim yöntemi. ayrıca (ara: hawthorne)
  • modern times'daki yaklaşık 15 dakikalık bir bölümde (üretim hattı + yeni öğle yemeği makinası) sert bir şekilde eleştirilen üretim yöntemi.
  • (bkz: tyler durden)
    (bkz: durdenizm)
  • giderek ilkelleşerek kendisini değişen şartlara uydurmasını bilmiş ve küllerinden yeniden doğmuştur: (bkz: ilkel taylorizm)
hesabın var mı? giriş yap