• eski türkçede antoloji, ilk tezkire 15. yy'da yazılmış tezkire-i şiara'dır... (bkz: tezkire i siara)
  • divan edebiyatı nesir türlerinden olup, çeşitli meslek sahiplerinin hayatını ve eserlerini anlatır. tezkîretü'l-meşayih, tezkîretü'l-evliya, tezkiretül-meşayih, tezkiretüş-şuara, tezkiretül hattatin gibi..
    bir de divanı hümayunun tezkirecibaşı mertebesindeki kalem şefleri vardır ki, bunlar da dönemin en önemli tezkirecileridir.
  • belli bir meslekte tanınmış kişilerin özellikle şairlerin biyografilerinin toplandığı eserlerin genel adı.
  • ilk tezkire ali şir nevai tarafından yazılmıştır.
  • sosyal bilimler dergisidir, yazarlari cok muhterem insanlar.. takdir edilesi elinize saglik denilesi güzel calismadir.. bel kemigi degerli insan yasin aktay'dir..
  • son sayısı kamusal alan üzerinedir. bu dergide yurtdışında doktora yapan öğrencilerin yanısıra yurt içinden de yasin aktay gibi değerli akademisyenler yazmaktadırlar. islamcı olmakla birlikte, doğrudan islami tandanslı yazıların dışında, genel içerik, seçilen sayı konuları, akademik üslup vs. çok sağlamdır. hakemli bir dergidir bildiğim kadarıyla. sivil toplum dergisinin abisi, ablasıdır ayrıca.
  • saraybosna sevgilim özel sayısıyla onlarca yazarın kalplerinin ağırlıgının toplamı kadar ağır bir dergi olmuştur.
  • kelime anlamı; isteneni anma, hatıra getirmedir.
  • türk edebiyatında edebiyat tarihçiliği “tezkirecilik” geleneği ile başlar. tezkireler, elbette, bugün anladığımız anlamda bir edebiyat tarihi kitapları değillerdir.
    şuara tezkirelerinin genel içerikleri; şiire dayalı divan edebiyatının isimleri üzerine yoğunlaşmaktadır.
    tezkirelerde isimler ve eserler, sosyal ve kültürel yaşamla ilişkilendirilmeden, listeleme yöntemi ile verilmektedir. listeleme yöntemi, tezkirecinin tercihine göre değişebilmekteydi. bazı tezkireciler şairleri doğum yıllarına göre; bazıları, harf sırasına göre; bazıları, güçlü ve usta bulduğu şairden zayıf bulduğu şaire doğru; bazıları da sosyal yaşamdaki mevkilerine göre kendilerince bir sıralama yaparak kayda geçirmekteydiler.
    tezkirecilik anlayışına göre, tezkire yazarının temel amacı; şairleri unutulmaktan kurtarmaktır denilebilir. osmanlı toplumunun genel yapısı, divan edebiyatının seçkinler edebiyatı olması ve devlet yönetiminin genel tutumu düşünüldüğünde, tezkire yazarının yüzünü toplumun yaşayışına dönmesi ve şairi yaşadığı toplumun bir parçası olarak değerlendirmesi zaten beklenmemelidir.
    fakat yine de şuara tezkireleri yazılırken belli unsurlara dikkat edilmektedir. bilindiği gibi divan edebiyatı, islam dinin kabul edilmesi ile başlayan ve bu izlek üzere gelişen bir edebiyattır. sanattaki bu gelişim çizgisi, devletin gelişim çizgisiyle paralel ilerlemiştir.
    divan edebiyatına mensup şairlerden beklenen, geliştirilmiş bir sanat yeteneği ile ilahi ve manevi olanı söyleyebilmesi ve bunu yaparken de saray erkânının beklenti ve beğenisini göz önünde bulundurmasıdır. ondan, toplumun yaşayışını yansıtması ya da üyesi olduğu toplumun o anki duygu ve düşüncelerini sanatıyla yoğurması beklenmez. bu nedenle de tezkirelerde, şairlerin, yalnızca, kabul gören sanat anlayışı ile eserler vermesi ve sözü kullanabilme ustalıklarına bakılmaktaydı.
    görüldüğü gibi tezkireler, bugünkü edebiyat tarihi tanımına pek uymamaktadır. yine de eserleri ve isimleri kendine has bir yöntem ile kayda geçiren tezkireler, edebiyat tarihçiliğinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
    türk edebiyatında tezkirecilik geleneği ali şir nevayi ile başlar. “mecalisü’n-nefais”, türk edebiyatında varlığı ile bilinen ilk şuara tezkiresidir, 15. yüzyılda yazılmıştır. nevayi’ nin, şairleri tanıtırken bir eleştirmen edasında olması dikkat çekicidir. nevayi eserin başında o zamana kadarki türk edebiyatının tarihinden bahsetmiş ve bu özelliği ile eser, bugünkü edebiyat tarihçiliği anlayışına yakın bir mahiyet kazanmıştır. nevayi’ nin bu eseri 16. yüzyıldan itibaren anadolu sahasında yazılmaya başlayan şuara tezkirelerine de örnek olmuştur.
    anadolu sahasında yazıldığı bilinen ilk şuara tezkiresi ise sehi bey’ in “heşt behişt” idir. klasik tezkireciliğin son örneği ise fatin davut’ un 1852’ de yazdığı “hatimetü’l- eşar” tezkiresidir. bu tarihten sonra, değişen toplum yapısına paralel olarak, edebiyat tarihinden beklenenler, şuara tezkireleri tarafından karşılanamamıştır.
    tanzimat fermanı’ nın ilan edilmesinden sonraki yıllar, geleneksel osmanlı toplumun dayanağı olan pek çok kıymetin eleştirildiği bir düşünsel sürecin başlangıç yılları olur. yapılan yenileşme ve modernleşme çalışmalarının sonucu, sosyal ve kültürel yaşam değişir, gelişir. türk aydını beklenti ve eleştirilerini daha ziyade edebiyat türleri ve gazeteler yoluyla dile getirmeye başlar. batı’ dan alınan yeni edebiyat türleri ile yeni eserler yazarlar. artık, edebiyat tarihçiliğinden beklenen arşiv kaydı niteliğinde kitaplar oluşturulması değildir. bunun ilk göstergesi şinasi’nin, fatin tezkiresi’ni basıma hazırlaması sırasında, esere dair düzeltmeleri ve edebiyat tarihinde olması ve olmaması gerekenleri kaleme aldığı ve tasvir-i efkâr da “payitaht” adıyla yayımladığı yazısıdır.
hesabın var mı? giriş yap