the boys in the band

• ayrıca bir gentle giant şarkısı; octopus albümünden.
• aynı zamanda just shoot me! altıncı sezon yirmi ikinci bölümünün adı.
• the celluloid closet belgeselinde yanlış hatırımda kalmadıysa eşcinsellerin ilk kez bu denli sempatik ve mutlu çizildiği film gibisinden yargılara da konu olmuştur. friedkin yönetmeni keyifli bir dil tercih etmiştir. altmışların stereotip ve depresif homo tasvirlerini de hatırlayınca insan.
  bugünden bakan biriyse filmi şöyle özetleyebilir: amerika'ya hoş geldin cinsel devrim! ama ilerisi yine bombok bir yola çıkacak. kısa saadet günlerinin sefasını sürüver.
• jim parsons, zachary quinto ve matt bomer 'ın da yer alacağı uyarlama.
• i adore cheap sentiment demişsiniz ya filmde ama maalesef hayranlık duyulacak hiçbir tarafı yoktu.
• ultimate netftlix filmi.
  
  netflix: eşcinsellik üzerine eşcinsel aktörlerle bir film çekmek istiyorum, çünkü ben netflix'im
  - tamam kimleri çağıralım?
  netflix: herkesi
  - efendim?
  netflix: hepsini getir!
• king crimson'ın book of saturday şarkısında bahsi geçen kişiler; " we lay cards upon the table / the backs of our hands / and ı swear ı like your people / the boys in the band..."
• daha netflix tarafından vizyona sokulmadan homofobik kudurtan bir yapım olmuştur. yani daha vizyona teaser i bile düşmeden başarı kazanmıştır.
• 2 saatlik bir boşluk oldu hayatımda, öylesine sıkıcı öylesine gereksiz uzundu ki atlaya atlaya izledim. oyuncular, zaman, mekân, renkler falan hepsi güzel konuda fena değil ama bu kadar uzatmaya gerek varmıydı bu kadar içsel hesaplaşmalar geçmişe dönmeler vs vs... tek kelime ile sadece sıkıcı.
• bu kadar dar alanda bu kadar oyuncu ile çok iyi iş çıkartılmış.
  diyaloglarda ki göndermeler (anlayana) şu an için bile hala geçerli olan taşlamalar.
  renk ve müzikler çok iyi.
  lgbt sineması adına son zamanlarda yapılmış en iyi işlerden biri.
  ayrıca çok iyi bir re-make.