• 2005 yapımı bir film.
    the chumscrubber, bir kaza sonucu kopmuş kafasını kah elinde taşıyan, kah sağa sola savurarak ortalığı dağıtan kült bir bilgisayar oyunu kahramanı. filmdeki "gerçek hayat" ise, bu absürd oyunla yer yer içiçe geçmekte: kendisini asarak intihar eden bir gencin etrafında dönüyor, bir nevi yaşayan ölülerin dünyası.

    başrolde billy elliott'lığını hiç çaktırmayan bir jamie bell var, ama başrol odaklı bir film değil sanki bu, bütün karakterlerin "arıza" olduğu, sakin başlayıp da gittikçe deliren, saçmalayan bir film. mesela glenn close, aynen stepford wives'daki gibi hüzünden kafayı yemiş, iç burkan bir ev kadını; bence filmin yıldızı olan ralph fiennes ise suratında, bakış açısına göre ebleh veya aydınlanmış denebilecek bir gülümsemeyle bütün film boyunca iyi niyet saçan bir new-age kurbanı balıkadam.
    filmi karakterlerin ve sembollerin neredeyse birebir eşleştirilebileceği derecede bir donnie darko havası var ayrıca, bir "bunalmış gençlik" filmi orası kesin. ama donnie kardeşi gibi, iyi kotarmış bu işi.
  • filmin soundtrack'inde pure morningde geçiyor.
  • iletişimsizlik üzerine aydınlık bir kara komedi. en temel haliyle american beauty'nin donnie darko ile karşılaşması olan the chumscrubber, her ne kadar %100 orjinal ol(a)masada vadettiği eğlenceyi sonuna kadar veren bir film.
    banliyö yaşamının rahatsız edici sakinliğinde ebeveyn-çocuk ilişkisine, aslında kim gerçekten yetişkin sorusuyla yaklaşan ve cevapları da izleyiciyi fazla yormadan veren bağımsız yapım sundance'da ki ilk gösteriminin ardından dikkatleri üstüne çekemesede, 2005'in en iyilerinden.
  • dozunu ayarlayamamış arie posin filmi.
  • kazara karşılaştırıldığı donnie darko gibi -ki kendisiyle ilişkisi sadece omuz vurup geçmek olabilir- yarısında ne yapacağını şaşırıp kendini karaya vurmamış leziz bir film.
  • carrie-anne moss'un yaşlandıkça güzelleştiği filmdir (http://img255.imageshack.us/…/7988/bscap0007fo3.jpg).
  • ben kara mizah filmlerini severim sevgili sinema aşığı kardeşim. in bruges olsun funny games olsun bunlar hep bu türün mikemmel örnekleridir benim kanaatimce. yeri gelir açar tekrar tekrar izlerim du bakem kaçırdığım ufak dokundurmalar, çılgın alt metin göndermeleri, denişik sinematografik mevzular var mı diyerekten. şimdi çumsıkrabır'a gelicem olayı bağlıcam dur iki dakika sakin ol. gelgelelim bu film ne bir alt metin bombardımanı, ne bir yardıran oyunculuk gösterisi, ne de bir havada manasızca uçan poşet görüntüsü gibi simgesel bir şenlik sunmuyor. bak şurada gelmiş az tirajlı, entel kesime hitap eden sinema dergilerindeki sinema yazarları gibi bol metaforlu, bayağı bi sinema terimli bir entry yazmaya çalışıyorum bu film için. neden? çünkü american beauty filmini izleyip ''aslında poşet bizi temsil ediyor''cu abilere kendimi beğendirmek istediydim. olmadı yapemedim. american beauty ne kadar kötüyse bu da ondan 2 kat daha kötü bir film. yalarım. sonlara doğru gerçek kimliğim ortaya çıkıyor. siktirip gideyim en iyisi.

    ha şunu söyleyeyim in bruges ve funny games'e laf yok. kelebek taşıyorum ben çorabımda. deşerim.
  • bol sosyal mesajlı, iç burkan ve aynı anda gülümsemenizi sağlayan sayko bir film. o ailelerin ve çocukların durumlarını izlerken saçımı başımı yolasım geldi.
hesabın var mı? giriş yap