• robert redford'un en iyi filmlerinden biri. başrollerini jane fonda ile paylaşmıştır. sony steele (redford) çok ünlü bir rodeo oyuncusudur ve las vegas'ta bir mısır gevreği reklamı için şov yapmak üzere bir davet alır. peki bu delikanlılığına yakışır mı? bence yakışmaz. film bir yandan komiktir, öte yandan hüzünlüdür... kalıcı redford hayranlığı yaratır.
  • robert redford'un burcu* ile ilgili espri yapilan tum filmlerinden yalnizca birisi. gayet ho$.
  • uzun yelelerini savurarak bozkırın ortasında, dört nala özgürce koşan görkemli yarış atı rising star'ın görüntüleriyle açılan film, beş yıl boyunca rodeo şampiyonu olan sonny steele'in vücudunda kırılmadık kemik kalmamacasına mücadele ederek kazandığı şampiyonluk görüntüleriyle girişini tamamlar.
    görüntülerde iki efsane şampiyon vardır ve özgürce en iyi yapabildikleri işi yapmaktadırlar. fakat ikisi de popüler olmanın bedelini tüketim kültürünün bir ikonu olarak ödeyecek, karakter ve kimliklerini değersizleştirici imaja terk etmek durumunda kalacaklardır.

    safkan aygır, dev bir firmanın kurumsal sembolü haline gelmişken rodeocu kovboy da aynı firmanın mısır gevreği paketlerine reklam yüzü olmuştur. dönüştüğü şeyden iğrense de yaptığı sözleşme gereği firma adına ışıl ışıl parlayan kovboy kıyafetiyle halka açık gösterilere katılmak, mağaza açılışlarında veya fuarlarda görüntü vermek, reklam çekimleri ve basın toplantıları yapmak zorundadır.

    sonny steele, "simülasyon çağı"nı yaşadığımızı ileri süren jean baudrillard'ın, kuramında betimlediği gibi gerçekliğinden kopmuştur. hakiki olanla sentetik olan arasında yaptığı ayrım bulanıklaşmış, sonny steele'in kimliği sahte ve yapay bir simülasyonun altında kalıp yok olmuştur.
    ne de olsa gösteri toplumunda yaşıyoruz ve george ritzer'in deyimiyle "tüketim katedrallerinin dünyayı yeniden büyülemesi, daha da seyirlik hale gelmelerine bağlıdır."
    gösteri ve eğlence ile tüketim dünyası iç içe olmak zorundadır. işte sonny steele, bu mekanizmanın nesnesi konumuna düşmüştür. o, artık tüketicileri ürünü satın almaya teşvik edecek bir eğlence malzemesine indirgenmiştir. o da bir üründür yani.

    doğayı dize getirmek, vahşi hayvanlara boyun eğdirmek için ölüm kalım mücadelesi veren bir rodeo şampiyonu vahşi piyasa tarafından dizinin üstüne çökertilmiş ve simülatif bir evrende yapay bir karaktere dönüştürülmüştür. kimliğini ve kişiliğini yitirdiği, kendine yabancılaştığı bu yaşamda kendinden nefret eden sonny, depresyondadır ve mütemadiyen sarhoştur. gösterilere alkollü çıkar, basın toplantılarına geç kalır, kendinden vazgeçmiş bir halde sözleşmesini sürekli ihlal eder.

    sonny steele, kendisinin tamamen içi boş, anlamsız bir imaja dönüştürüldüğünü, bir gösteride kendisi yerine bir dublörün kullanıldığını gördüğünde tam olarak idrak edecektir. sürekli sarhoş olduğu için sonny'nin ışıklı kovboy kıyafeti o gece bir başkasına giydirilmiş ve kolayca manipüle edilmiş kitlenin alkışları eşliğinde gösteri tamamlanmıştır. sonny'nin şaşkınlıkla "ama bu ben değilim!" şeklindeki ifadesi organizatör tarafından "senin olmadığını anlamadılar" cevabıyla karşılanacaktır. imaj gerçeğin yerini almış, seyirci için de artık o imajın içindeki kişinin kim olduğunun bir önemi kalmamıştır. seyirci de tüketimin nesnesi değil midir zaten? sonuçta o da üretilmiş bir kovboy figürünün reklamını yaptığı bir ürünün tüketicisi konumunda olan ve kolayca manipüle edilebilen nesnedirler.

    filmin kırılma noktası ve sonny'nin dönüşümü firmanın bir etkinliğinin yapılacağı las vegas'da başlar. ağaçları, çalıları, çiçekleri gibi kör edici ışıklarla donatılmış binaları, gösterişli setleri, soluk kesici teknolojisi ve binbir çeşit kostümler giyen çalışanlarıyla çölün ortasında tamamen yapay olarak inşa edilmiş las vegas, ironik bir biçimde sonny'nin yapay evrenden kopuşuna mekan olacaktır.

    elektrikli süvarimiz, las vegas'daki tanıtım etkinliğinde yapılacak gösteride rising star adlı şampiyon ata binecektir. ancak renkli spotların altında, dans eden kızların arasında ürkmemesi için ata uyuşturucu, kaslı gözükmesi için steroid ilaçlar verilmiştir. yani uyuşturulan ve zehirlenen güzelim at yaralı ve perişan bir haldedir. yani olay şudur; gösteri toplumunun bir aparatı ve ticari bir meta haline getirilen iki şampiyonun biri alkolden diğeri de verilen uyuşturucudan dolayı eski görkemli günlerinin soluk bir gölgesi haline gelmişlerdir.

    atın perişan halini görünce aydınlanmasını tamamlayan sonny steele'in bu kötü muameleye karşı şiddet içermeyen isyanı, ışıklı kostümüyle ata binerek onu tüketim katedralinden kaçırmak ve çölün derinliklerine doğru mahmuzlamak olacaktır. sonny'nin niyeti 12 milyon dolar değerindeki muhteşem atı doğada vahşi ve özgür bir yaşam süren hemcinslerinin bölgesine götürüp orada serbest bırakmaktır.

    bu aşamadan itibaren yol hikayesine dönüşen filmde, şampiyon at ve rodeocu kovboya, onların haklı davasını halka duyurma mücadelesi verecek olan gazeteci jane fonda katılacaktır. böylece olaya aşk boyutu da eklenecektir fakat gerçek aşkın robert redford ile jane fonda arasında değil de aslında ortak bir kaderi paylaşan at ile kovboy arasında; sisteme karşı kimlik ve karakter mücadelesi verirlerken yaşanacaktır. o açıdan kadın karakter filmde hiç olmasa da çok büyük bir eksikliğe yol açmazdı. zira yönetmen sydney pollack, bu uzun ve netameli yolculukta atla birlikte kovboyun da rehabilite olmasını, her ikisinin de bu süreçte kendi özlerine dönebilmelerini, birlikte iyileşmelerini, arınmalarını ve özgürlüklerine birlikte kavuşmalarını arzulamış.
hesabın var mı? giriş yap