• high hopes'un en guzel yeridir.
  • buna benzer yozlaşmışlık ve saflığın kaybediliişi ile ilgili her söylenişinde veya dinlenişinde acı vermeyi başaran başka bir pink floyd terimi için:

    (bkz: the child is grown the dream is gone)
  • çimen yeşildi dahi; tütünler ıslak

    pink anderson” ve “floyd council”, belki de “henry bergson” adını hiç duymadılar ya da “roger waters”, dureé’nin ne olduğunu bilmiyordu, önemi yok. high hopes’ın, division bell’in kapanış parçası olmasının, elbette ki sebebi (bir) imlenmeli; pink floyd’un dağılma dönemlerine yakın zamanlarda çıkardığı albümün son parçasında çimenin yeşil olduğuna özlemin dile getirilmesinin altında aranacak olan buzağının biliyorum ki kimseciklere (belki; hiç) faydası da izâfi.

    “çimen yeşildi…”

    devinim ve dönüşümün her türlüsü, bütün çağlar boyunca devam etti sevgili sözlükçü dahi; elde kalan yazılı bütün “şeyler” zamanın artık eskisi gibi olmadığından dem vurdu, şikayet etti ve belki de sözlükçü, ölümün bize bu kadar ağır gelmesinin tek sebebi işte budur: özlem… yani ki bir anlamda öleni değil, özlemi anıyoruz; kendimize ağlıyoruz…

    “çimen yeşildi… düşlerimiz umarsızca uçuyordu”

    endelüslü sufilerin bildiklerinden rahatsız olmalarının sebebi de bir anlamda bu olmalı, “bütün bildiklerimden sıyrıldığımda huzurlu olacağım” diyen ibn arabi’nin bize imlediği bu olmalıydı, geçmişin bilinirliği ve “ece ayhan”:

    “ancak tarihtir ki yeniden yazılır” demişti bana. peki; yeniden, yine ve illâ bir daha yazılıyorsa değişkenliği saptayabilecek ya da özde doğruyu bulmaya muştulayacak “şey” nedir? bundan mahrumuz ve değişimin:

    “çimen yeşil idi”

    değişimin bizi bu kadar acıtmasının sebebi, yine “benliğimizdir” sevgili sözlükçü.

    “düşüncelerimiz başıboştu,
    sürekli ve sınır tanımaz bir şekilde
    çimen yeşildi,
    su akıyordu
    sonsuz nehir”

    hâsılı biz bilgiye ulaştıkça, dünyanın tadı kaçtı sevgili sözlükçü, bunu büyümekle adlandıramadım.
  • “sana durulanmış kelimeler getireceğim
    pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler” *

    sular sarardı perde perde soluyor yüzü kentin ben ile. bunca bilginin üzerine devşirilen kentsoylu gerekçeleri kendine motto edinip jingle’lar düzen kutsal fahişe, yalavaçlığımın erliğinden dökülen oğullarımı ve tuleyha’yı dokuz ay rahminde taşıyan anne maria magdalena… “gırtlağımda bir harf büyüyor/buna dayanacağım” * bütün kelimeler kendini biliyor; tüketiyor; tükeniyor. “ufkun ötesinde, gençken yaşadığımız yerde” * bilene bilene tükeniyorum *

    “çimen daha yeşildi/ışık daha parlaktı/dostlar etrafında/mucize gecesinde” *

    ey ki sebepsiz seçişlerinde ciğerlerini kurutup kendi içine dökmeyi seçen,
    ey ki medcezir öfkelenmelerimin sebebi mecdelli,

    çan sesleri uğulduyor beynimde ve fondaki fabrikan dumanından kararan gökkubbenin önünde betonize heykellerin gözlerinde ılık soluyorsun… “high hopes division bell’de kaydettiğimiz son şarkıydı. tüm diğer şarkılar bittikten sonra bestelendi” * son’u mimledi. “her şey akar” *, bu uğultu midemi kaldırıyor kanırtıcı mavilikle. ciğerlerim eriyip mide asitlerime karışıyor, yazmak; acıyı ifade biçimim olmamalıydı:

    hak etmiyorsun durulanmış dizeleri, lağımlar anasında pörsümüş dünyanın yegane ışıltılı fahişesi olmayı istemekti seçimin, çimen yeşildi, “tütünler ıslak” * ve heves… söyle “alacanım, indi mi göğsüne heves?” *

    “benim mezarlarımda ölü yok” * senden özge, cenazeni itinayla kaldıracağım hayat… “vaiz zamanın sonunun geldiğini söylüyor” *

    “düşüncelerimiz başıboştu,
    sürekli ve sınır tanımaz bir şekilde
    çimen yeşildi,
    su akıyordu
    sonsuz nehir” *
  • black heart procession sever yeni nesil sözlük yazarı, hoşgelmiş. belli ki hayırlı olmuş gelişi.
  • gecenin bu saatinde hiç tanımadığı birine 2 albümlük bir güzellik yaparak mutlu etmiş yardımı ve uyarmayı sever, üşenmeyen yazar.. sağ olsun, var olsun. *
  • hayır hayır 3 albümlük.. dakika geçmiyor ki iyilik katsayısı artsın.. tekrar teşekkürlerimi borç bildim, selam ettim..
hesabın var mı? giriş yap