• samuel fuller yönetmenliğindeki '64 yapımlı amerikan filmi. neo-noir kategorisindeki spesifik filmlerden biridir. burada beni en başta etkileyen şey constance towers'ın gençliğinin eva green'in ikizi formatında olması.

    film mühim bir yere sahip sinema tarihinde; çünkü pedofili gibi son derece hassas bir konuyu 1960'larda konu edinebilmiş ve bunu abd gibi muhafazakar bir toplumda yapmıştır.
  • bir samuel fuller filmi. konu ve karakter seçiminden zaten onun filmi olduğu belli oluyor. ayrıksı, farklı bir yönetmen fuller. dönemine göre cesur filmler seçip mainstream dışı konular ve karakterlerle ilgilenmiş. mesela kore'de geçen savaş filmi de çekmişliği var, japonya'da geçen gangster filmi de (üstelik o ülkelerin kültürüne saygı göstererek kotardı filmleri). ticari filmler de yaptı ama misal ırkçılığı bir köpek üzerinden işleyen white dog, hem bir katili yakalatmak hem de bu sayede pulitzer ödülünü kapmak için akıl hastanesine yatan bir adamı konu alan shock corridor, the naked kiss gibi farklı filmlere imzasını da attı. white dog'ta ırkçılığı, shock corridor'da ensesti işleyen fuller the naked kiss'teyse pedofili ve seks işçiliğini işlemiş. kendisinden önce işlenmemiş konular değil bunlar tabii ki ama fuller gene de kariyeri boyunca "zor" konulara el atmış birisi. abd'yi ötekilerin gözünden anlatmış birisi. the naked kiss'in merkezine seks işçiliğini bırakmış bir kadını, white dog'ın merkezine ırkçı bir köpekle onu eğitmeye çalışan bir siyahiyi, shock corridor'ın yan rollerine savaş gazilerini, akıl hastalarını, pickup on south street'in merkezine yankesiciyi koyup onlarla ilgili hikâyeler anlattı kariyeri boyunca.

    bu filmine dönersek... kimilerine göre en iyi filmlerinden. bense hem sorunlu buldum hem de o denli başarılı bulmadım. fuller gene farklı bir konu ve karakterler seçmiş ama 1,5 saatlik standart süresinden midir nedir karakterlerin birbirleriyle ilişkileri, olaylar çok hızlı cereyan ediyor. fuller'ın izlediğim tüm filmlerinin süresi maksimum 1,5 saat. fuller filmlerini daha uzun tutmuyor niyeyse. gangster öyküsünü de, kapkaççılık öyküsünü de, pedofilliği de, savaşı da, katilin izini sürmeyi de hep 1,5 saatte anlatıp bitiriyor. bu yüzden olsa gerek the naked kiss'te her şey birden gelişiyor, bu da inandırıcılığı biraz zedeliyor. fakat asıl sorun finalde gerçekleşiyor. onu da spoiler'da anlatalım.

    spoiler (yönetmenin diğer filmleriyle ilgili de spoiler içerir; bunu yazmayınca kızıyorlar "sen nasıl olur da yönetmenin diğer filmleriyle ilgili de spoiler verirsin?" diye)

    finale doğru kelly büyük bir heyecanla evlenmeye hazırlandığı zengin grant'in pedofil olduğunu öğrenince şoka girip grant'i öldürüyor. yukarıda da izah edilmiş. grant'in öldürülmesi sorunlu ama asıl sorun, kelly'nin yargılanmaması, davanın düşmesi, karakoldan bir kahraman gibi çıkıp başka bir eyalete doğru yürümeye başlaması, bundan önce sevdiği kişilerle sıkı sıkı sarılması... halbuki kelly cinayet işlemiş birisi. ama öldürdüğü kişi pedofil olduğundan kelly ceza almıyor, yargılanmıyor bile. fuller karakteri yargılatmak istememiş besbelli. halbuki öyküyü şu şekilde ilerletebilirdi: kelly, grant'in pedofil olduğunu öğrenir, polise ihbar eder, bir şekilde kanıtlamaya çalışır, en nihayetinde grant hapse atılır veya tedavi altına alınır. ya da kelly, grant'i öldürür ama hapse girer. illa mutlu son isteniyorsa hapisten çıktığı güne flashforward yapılır. ama bunlar pek fuller'lık finaller değil. gene de birisini öldürüp yargılanmamak üzerine kurulu bir final sorunlu; o kişi, pedofil olsa da. yani hukuken de realist değil. "adamı öldürdüm, çünkü sapıktı" deyince dava düşmez nefsi müdafaa ya da savunma vs yoksa. sonuçta cinayet işlenmiş.

    öyle işte... fuller buradaki tutumunu white dog'ta da korumuştu. burada pedofile ölüm dışında bir seçenek sunmamıştı (tedavi ettirebilir veya hapse attırabilirdi karakteri -ama tedavi işe yarıyor mu bilemiyorum-). white dog'ta da köpeğe ölüm dışında bir gelecek sunmamıştı. aynı şey diğer filmlerinde de mevcut.

    spoiler
hesabın var mı? giriş yap