• (bkz: the office)
  • bu bir sitcomdur güya. gelgelelim, son bölümün (yani ilaveten çekilen christmas specials bölümünün ikincisinin) bir son on dakikası vardır ki... açıp açıp sadece o kısmı izler ağlarım...

    şöyle başlar:

    --- spoiler ---

    the people you work with are people you were just thrown together with. you know, you don't know them, it wasn't your choice, and yet you spend more time with them then you do your friends or your family. but probably all you've got in common is the fact that you walk around on the same bit of carpet for 8 hours a day. and so, obviously, when someone comes in who you... you have a connection with... yeah. and dawn was a ray of sunshine in my life and it meant a lot. but, if i'm really being honest i never really thought it would have a happy ending. i don't know what a happy ending is. life isn't about endings, is it? it's a series of moments. and umm... it's not if, you know, if you turn the camera off it's not an ending, is it. i'm still here, my life's not over. come back, come back here in 10 years, see how i'm doing then. cause i could be married with kids, you don't know. life just goes on.

    --- spoiler ---

    şöyle devam eder:

    --- spoiler ---

    neil godwin: no dog with you today david?

    chris finch: didn't you see her? she just left.

    david brent: chris, why don't you fuck off?

    --- spoiler ---

    ve şöyle son bulur:

    --- spoiler ---

    gareth keenan: careful, she's got a fiancé.
    dawn tinsley: i haven't. not anymore.

    --- spoiler ---

    ...ve bir sitcom bir insanın ancak bu kadar .mına koyar...
  • the office us izledikten sonra izleyip sadeliğine şaşırdığım dizi.
    ama amerikan versiyonunun kastı yapılırken uk karakterleri çok incelenmiş.
    uk versiyondaki tim us versiyondaki jim'de bunu net şekilde anlıyoruz.
    resepsiyonist uk versiyonunda çok seksi bir kız. us versiyonunda daha hanım hanım bir kızcağız.
    izlemeye değer.
  • --- spoiler ---
    final sahnesinde brent "hayatta üç şey vardır" diye anlatmaktayken, son beş dakikada yaşananları (tim-dawn kavuşması, brent'in 'düzgün' bir manita yapışı) referans alan beynimiz artık ne hormonu salgılıyorsa uhrevi bir ruh haline sokuyor bizi. oysa, tekrar izleyince bu tiradın, tüm bölümlerdeki brent saçmalamalarından daha farklı olmadığını anlıyoruz. yani, mizahı üreten de, onu dramadan ayıran da başımıza gelenler değil, ne zaman geldikleridir.
    --- spoiler ---
  • öncelikle 9 sezonluk us versiyonunu bitirdikten sonra izlediğim ve daha pesimist bulduğum versiyonudur, her ne kadar türü komedi olsa da.dizide gözüme çarpan en büyük farklardan biri çalışanların karamsarlığı idi, özellikle tim ve david için söylüyorum bunu.tim'i dinlediğimizde artık 30 yaşına geldiğini burada hayatını sürdürmek istemediğini üniversiteye gitmek istediğini her fırsatta belirtmektedir.tabi ki dawn yüzünden gidemez ve bunu kabullenir.bu seçim uk versiyonunda bana daha zorlayıcı ve karamsar gelmiştir,tim her şeyi bırakıp gidebilecek gibidir,ama us versiyonundaki jim ve pam e baktığımızda,jim için sadece pam varmış gibi bir görüntü oluşturulduğunu düşünüyorum.her ne kadar jim başlarda ofisten ayrılmış olsa da bunu kariyeri için değil de pam için yapmıştır.gareth'a gelirsek karakter dwight gibi azimli ve hırslı ama bizim dwight biraz daha nerd kalmaktadır onun yanında, ve tabi ki de rainn wilson'un birkaç gömlek üstün olan oyunculuğu da unutulmamalıdır.son olarak david'e de baktığımızda micheal scott ile pek bir farkını göremeyebiliriz.ikisi de yalnızdır ve çalışanların mutluluğunu istemektedir.gözüme çarpan tek detay bu büyük ihtimalle uk versiyonun kısa olmasından kaynaklı olabilir,david'in micheal kadar detaylandırılmadığını düşünüyorum.micheal'ın yalnız kalmaktan korktuğunu ve geçmişte arkadaşlık kurmada başarısız olduğu için insanlara yaklaşımındaki sebepleri öğrenmiştik.david de ise bu tarz bir geçmiş belirtilmemişti.sonuçta iki dizi de izlenesi dizilerdendir.
  • zaten boğazına kadar amerikan komedisine batmış kitleye, us versiyonunun ardından izlendiğinde hiç hiçbir şey ifade etmeyecek muhteşem dizi. 2000in başlarına ait olmasının da işleri kolaylaştırdığı söylenemez.
    ama eğer benim gibi, 70ler-90lar arası ingiliz komedisine kafayı takmış biriyseniz, çok seveceksiniz. amerikanını "cılk" bulacaksınız. hipster olmayı göze alıp mainstream diyeceksiniz.

    ricky gervais'in amerikan ve ingiliz komedisi hakkındaki yazısı da:
    http://ideas.time.com/…american-and-british-humour/
  • türkçe altyazısıyla nerden bulabileceğimi bilen biri varsa yeşillendirdiğinde çok mutlu olacağım dizi.

    edit: bs player la açarsam türkçe altyazı seçeneğinin olduğunu söyledi lizarazu nickli arkadaşım. teşekkürler.
  • izlemeye yeni başlayacağım dizidir. ingilizce öğrenmeye yardım olması açısından ve ingiliz aksanını çok sevdiğim için (ve martin freeman'ı da sevdiğim için) bu diziyi seçtim. internette birkaç videosuna rastlayıp çok sevmiştim, umarım tüm bölümleri böyledir.
hesabın var mı? giriş yap