• [pre-edit: okuduğunuz entry, zamanında detaylıca yazılmış önceki entrynin ardından gelmekteydi, başlığın ikinci entrysiydi ve ilk entry oldukça detaylı olduğundan buraya deli-divane bilgi sunmamıştım. gel gelelim önceki entry silinmiş, bana da tutkunu olduğum bu albümle ilgili bilgi verme görevi düşmüş. o halde, yazacağım bir ara detaylıca.]

    pbs'in 2001'de yayınladığı on bölümlük jazz adlı belgeselin dokuzuncu bölümünde -the adventure'da- aynen şöyle der:

    "louis armstrong and duke ellington,
    charlie parker and dizzy gillespie,
    sonny rollins and miles davis,

    and john coltrane.

    and many individual statements.
    but working in established rhythm, harmony and sequences of course.

    one man rejected all of them

    jazz, he said: must be free.

    his name was ornette coleman."

    tam bu esnada eventually ile irkilir, cazın özgürlüğünün ne demek olduğunu çok daha iyi anlarım. çünkü ornette coleman o efsanevi quartetıyla bir kez daha derin huzurla tanıştırmaktadır bizleri.

    (bkz: free jazz/@ornette)
    (bkz: lonely woman/@ornette)
  • ornette coleman'ın harmolodic anlayışının başlangıcı diyebileceğimiz, 22 mayıs 1959'da atlantic recordings stüdyolarında kaydedilmiş ornette coleman quartet albümü. bu albümle birlikte hard bop dönemi avant-garde'dan da öte; ilk kez free jazz'in varlığından ciddi ölçüde haberdar olmuş, coleman'ın yıllardır küçümsenen "yeni şey"i dikkat çekmeye başlamış, henüz gelecek nesilleri etkileyeceği kestirilemese de yeni dünyada adeta "şok" etkisi yaratmıştır bu kudretli kayıt.

    bir önceki albümü something else the music of ornette coleman'ın yarattığı ufak çıtırtılar heyecan vermiş, coleman mu "farklı" şeyi icra etmektense biraz daha değiştirmek istemiş ve piyanist walter norris'i kadrodan çıkararak özgürlük tutkusuyla bütünleşmeyi bilmiştir. dikkat çekici olan, bu albümün hard-bop bir yana bütünüyle blues temelli oluşudur. dilerseniz lonely woman'daki aşırı hüzünlü plastik alto saksofon tonundan ya da eventually'deki fütürist mizaçtan fark edebilirsiniz; ancak şu bir gerçek, 1959'da çıkan olağanüstü albümler arasında tıpkı giant steps, mingus ah um ya da kind of blue gibi the shape of jazz to come'ın yeri apayrıdır. yine dikkat çekicidir, ornette'in dönem dönem ilerleyerek özgürleşen müziğine albüm adları renk katmaktadır. "cazın geldiği noktaya bakın sevgili cazseverler!" demiş büyük usta; yirmi üç yaşındaki gencecik trompetçi don cherry'nin her daim istediği ve diğer bandlerde izin verilmeyen cep trompetini kullanmasını rica ederek, yirmi birindeki iowa'lı charlie haden'a "tamam, chord progression işini sana bırakıyoruz. yeter ki istediklerini değil hissettiklerini çal!" diyerek çerçevesini çoktan oluşturmuştur.

    the shape of jazz to come günümüz gözüyle değerlendirildiğinde artık avant-garde blues olarak da adlandırılabilecek bir yapıda. ne de olsa ken vandermarklar, mats gustafssonlar, motoharu yoshizawalar, kaoru abeler, albert aylerlar bugün ornette coleman'dan çok daha özgür ve farklı yapıdalar; ancak -bu entrynin yazıldığı tarihten- elli üç yıl öncesine dönüp bakarsanız, ne denli farklı ve alışılmadık olduğunu fark edebilirsiniz. peşine gelen "yüzyılın değişimi"*, "bu bizim müziğimiz"* ve "özgür caz: kollektif bir doğaçlama"* ile adımlarını daha da sağlam basan coleman, bir süre sonra klasik dörtlüsüyle los angeles'ta konserlere başlamıştı bile! [eric dolphy'nin bu konserleri en önden izlediğini belirtmeme gerek var mı?]

    coleman'ın çaldıkları kendi deyimiyle "saf duygudan" ibaretti, [tamam, harmolodic için şunu da buyurmuştu: "the use of the physical and the mental of one's own logic made into an expression of sound to bring about the musical sensation of unison executed by a single person or with a group."] gel gelelim lonely woman'daki ikinci partisyonda don cherry'nin "auum!" ifadesiyle odaya dolan yarım saniyelik nidasında bunu hissetmemek elde değil. billy higgins'in sakince swing-vari takıldığı bu aziz eserin standartlaştığını söylememe gerek yok sanıyorum. old and new dreams, lester bowie, john zorn, jaki byard vs. hiç de fena yorumlamadılar ve orijinaline sadık olmak zorunda kalmaları [çünkü coleman saf duyguları çalıyordu!] etkileyici olmuştu.

    modern makineleşme, sanayi devrimi ve endüstrinin giderek hayatımız üzerindeki etkinliğini focus on sanity ve eventually'de nefis vurgular coleman. don cherry bir adım ardında, charlie haden yanında duruyor gibi gelse de aslında hep birden hareket ettiklerini duyumsayabiliriz. bluesy tonundan zerre ödün vermeden çalan coleman'dan öte don cherry'nin pocket trumpet'la hiçbir zaman olarak tam tonu verememesidir belki de bu satırların yazarını cezbeden. efsanevi albümle ilgili aklıma gelenlerden biri de şu: congeniality'nin ilk dakikasının ardından coleman'ın solosuyla charlie haden'ın ördüğü yolun tam olarak uyuşmadığı ancak birbirlerini bulmakta pek de zorlanmadıklarını belirtmek isterim. işte harmolodic tam olarak bu şekilde icra ediliyor. chronology'deki don cherry numaralarındansa bahsetmeyeceğim, dudak hareketlerinin tonunu nasıl da güzelleştirdiğini söylemeye gerek yok.

    tarihteki en iyi caz albümlerinden, daha ne denebilir ki?
  • caz tarihinin en güzel sürprizi.
hesabın var mı? giriş yap