• bir eric hoffer kitabı; türkçe ye "kesin inançlılar" adıyla bir kez im yayınevi tarafından, bir kez de -en son dost kitabevi nde gördüğüm üzere- plato tarafından çevrildi. kitle hareketlerinin sınırlarını, çok ayrı uçlardaki görüşlerin yarattığı kriz durumlarının ortak noktalarını saptayan ve dünyaca ünlü liderlerin liderlik özelliklerini objektif bir biçimde sorgulayan eserdir.
  • eric hofflerin kitle hareketleri üzerine yazdığı kitap.
    eser 13 yabancı dile çevrilmiş, aynı zamanda üniversitelerde siyasal bilgilere yardımcı kitap olarak okutulmuştur.
    (bkz: kesin inançlılar)
  • eserin öyküsü ilginçtir. profesyonel akademik kariyerden vareste olup tamamen amatör dürtülerle kendini yetiştiren taş işçisi, altın arayıcıs, amele erik hoffer'in dinlenme zamanlarından çalarak kaleme aldığı eserdir kesin inançlılar. eserin ayrıca amerikan üniversitelerindeki siyaset bilimi kürsülerinde en temel yardımcı kaynaklardan biri olarak belirlenmesi ise enteresan ve önemlidir. hoffer için her şey, gözleri henüz beş yaşındayken kör olup 15 yaşında birden bire açılması arasında geçen zaman aralığında babasının ona "budala, budala" demesiyle başlamıştır. gözleri açılan genç erik bir kitapçıda dostoyevski'nin budala ser-levhalı eserini görünce kendisini anlatan bu kitabı hemencecik almadan edemez. okuma serüveni böyle başlıyor erik hoffer'in. sonrasında okuduklarıyla gördükleriyle yaşadıklarıyla magnum opus'u olarak bilinen bu eseri kaleme alıyor.
  • hayatta karşı karşıya kalınabilecek her şeye; 'kime göre, neye göre' sorusunu sormayı öğretecek, enfes bir kitaptır
  • eric hoffer, kitle hareketlerinin anatomisi ele alıp incelediği ilk ve en ünlü bu kitabında, amerikan toplumunun yaşamından hareketle, toplumların ilerlemesi ve kendi yararına yönetilmesi için ünlü liderlere ihtiyaç bulunmadığını; ancak, şehirleşme, yoksulluk ve daha iyi bir yaşam için mücadele gibi dönem ve koşullarda insan aklı hırslı ve sinirli olmakta, buradan beslenen kitle hareketleri, kesin inançları beslemekte; bu da, bunları manüpile etmek isteyen lider ve diktatörlerin işine geldiğine işaret etmektedir.
    yazar bu kitabında, kitabın yayınlandığı dönemde kesin inançlıları en fazla yönlendirdiğini gördüğü ve karşı çıktığı stalin’i de epey eleştirmektedir.
    kitap türkçe’ye erkıl günur tarafından çevrilmiş ve ilk baskısı 1998'de im yayıncılık tarafından, ikinci baskısı 2007'de plato yayınları tarafından basılmıştır.
  • sadece kesin inançlıların düşünmeye ihtiyaçları yoktur...

    brecht usta ne diyor:

    (....)
    insan neler yapar neler yapar
    bilir uçmasını öldürmesini
    ama bir kusurcuğu var
    bilir düşünmesini de...
  • ...
    "güneş doğduğundan güneş batıncaya kadar sadece kendilerini hayatta tutacak şeyleri sağlamak için didinen insanlar keder beslemezler hayal kurmazlar. sefalet otomatik olarak hoşnutsuzluk yaratmadığı gibi hoşnutsuzluğun şiddeti sefaletin derecesiyle doğru orantılı değildir. sefalet dayanılabilir düzeye geldiği zaman, yani özlenir bir durum ulaşılabilecek bir mesafede görünecek kadar koşullar düzeldiği zaman hoşnutsuzluk en yüksek düzeyine ulaşır. bir şikayetin en şiddetli olduğu zaman şikayet konusunun ortadan kalkma ihtimali belirdiği zamandır."
    ...
    kitaptan bir alıntı...
  • güzel bir kitap. kitle hareketlerinin (devrimci, dinci veya milliyetçi fark etmez) genel olarak aynı özelliklere sahip olduğunu savunur hoffer.

    kısa kısa;

    kitle hareketleri "umut" sayesinde varlığını sürdürür, bu yüzden kitle hareketlerinde "şimdi" küçümsenir, aşağılanır, gelecek kutsanır.

    kitle hareketleri; bireysel özelliklerinden hicap duyanlar, kendi eksikliklerinden kaçmak isteyenler, bireysel sorumluluğu kaldıramayanlar için mükemmel bir sığınma yeridir. kitlelere katılan birey, artık birey olmaktan çıkmıştır. o, artık kendini grubuyla tanımlar. özellikleri bireysel özellikleri değil grubunun özellikleridir. sorumluluğu da artık kendi grubuna karşıdır.

    birey olarak hayatta bir anlam bulamayanlar, kendi kendine yetemeyenler kendilerini bir grubun güvenli kollarına bırakır. grubunun amacı, yaşam amacı olur. grubun kutsalı kendi kutsalıdır.

    kitle hareketleri tam bir umutsuzluğun olduğu ortamlarda değil, geleceğe dair ufacık da olsa bir umudun göründüğü yerde kendini gösterir. dipte olan, geleceğe dair bir ışık göremeyen, baskı altındaki kitleler hareket etmek için isteksizdir.

    propogandalar ne kadar yoğun olursa olsun, baskıyla (silahla) beslenmezse etkisini kaybeder. silahla da kaybeder aslında. kuzey kore'de tüm baskıyla desteklenmiş propogandaya rağmen insanlar rejimden şüphe eder hale geldi misal.

    ----
    kitleleri anlamak için idealdir hoffer. okuyalım okutalım dünya kimseye kalmaz.
  • (bkz: inandığı şey uğruna muhteşem hatalar yapan insan)

    turkiye insaninin 90% a yakini kesin inanclidir desem cok ahkam kesmis olacagim ama bir dinleyin once;

    - 50% civarinda bir secmen her ne yaparsa yapsin iktidardaki partiyi ve insanlari desteklemekten geri durmayacaklarini son bir kac secimde ispatladilar. kendine islami degerleri on plana cikaran bir parti nazariyla bakan akp aslinda dinde en buyuk suclardan olan ve allah'in kendisinin bile affetmeyecegini soyledigi "kul hakki yemek" -cunku bu hak kula aittir ve once kulun affetmesi gerekir- konusunda oldukca basarili olmasina ragmen halktaki "yiyor ama calisiyor" dusuncesinin yaygin olmasi bu insanlarin aslinda dusunen bir birey degil sadece birer "kesin inancli" oldugunu gosteriyor.

    - 20-25% kadar bir insan grubu -ki bunlar gelenekten cumhutiyetci olan kisim- yillardir kendi zihniyetlerinin devlete yaptigini bugun baskasinin yapmasi karsisinda gecmisine yonelik hic bir oz elestiri yapmadan sadece "servet dusmanligi" olarak niteleyebilecegim, gucu elinde bulunduran gruba kin guduyorlar. ve isin asli bu kin, yoneten partinin son yillarda iyice azmasindan daha oncelere dayanmaktaydi. "cobanin oyu ile akademisyenin oyu nasil bir olur?", "bunlarin hepsi damacana kafali" diyen kitle aslinda dunya'da sadece dikta ile yonetilen ulkelerdeki -oligarsik brokrasi de diyebilecegimiz ve ozellile eski roma'da orneklerine sikca rastlanan- "yonetenlerin ustunlugu" kavramina dayanmaktadir ki bu insanlar kendilerinin ustun olduguna "kesin inanmislar" ve bu ustunlugun hic bir sekilde baska bir gruba ait olabilecegi dusuncesini hazmedememislerdir. hatta roma hristiyanligi kabul ettiginde, romali olmayanlar da hristiyanligi kabul ettikler fakat "simdi biz de sizinle esit miyiz?" dediklerinde, "hayir siz bizimle esit olamazsiniz ancak ruhunuzu kurtarabilirsiniz" cevabini almislardir.

    - 10% lik bir kisim ise kurt destekcisi olan kisim. -"turk" milliyetcisi ve destekcisi olmanin mesru oldu yerde "kurt" milliyetcisi ve destekcisi olmanin da gayet makul olmasi gerektigine inanarak yola cikarsak, ki bence boyle olmalidir- bu kesim aslinda islam dinini yasayan bir kesim olarak taninirlar. guney dogu'da bir cok medresede yetismis sayisiz islam alimi vardir ve bu insanlar sadece birer dini oge olmaktan ote bolgede kanaat onderligi rolu olan insanlardir. buna ragmen bu 10%'luk kitle kendi "kurt milliyetciligini" bir teror orgutu vasitasiyla veyahut bu teror orgutunun sivil kanadiyla temsil ettirmektelerdir. aslen marksist-ateist degerleri kendine oncu olarak belirlemis ve yillardir iclerinde bir cok masum insaninda yer aldigi katliamlari yapmis olan bir teror orgutu, boyle bir tabani nasil temsil ediyor, bunun cevabi da; sorgulamadan "kesin inanmis" kitledir.

    siyasal ideolojik acidan turkiye insanina baktigimda -dikkat ederseniz bunlarin subjektif oldugunu kabul ederek konusuyorum, kimse benimle ayni fikirde olmak zorunda degil- boylesine buyuk bir cogunlugun "kesin inancli" veya eric hoffer'in terminolojisiyle "true believer" olduguna kanaat getiriyorum.

    son olarak; boylesine bir toplumdan akli selim inanlar cikip turkiye'yi demokratik degerler tabaninda yonetecegine inanmadigimdan, turkiye'nin yakin geleceginin cok daha karanlik olacagini ve bu gunlerin -goreceli olarak- guzel gunler oldugunu dusunuyorum.
hesabın var mı? giriş yap