• tmo= toprak mahsulleri ofisi
    özet geç'çi ler için:
    köyümüzde gdo'suz tohumdan buğday yetiştiren bir abimizin yetiştirdiği buğdayı, toprak mahsulleri ofisi, yetiştirilen buğday alım listesinde olmadığı için geri çevirmiş.

    yediğimiz ekmek gdo'lu değil diyen arkadaşlar, buğdayı ayrı katkı maddesi ayrı gdo'lu

    olaya gelelim;
    bir süredir gdo'nun zararlarını araştırıyorum. ne gibi rahatsızlıklara neden olduğunu öğrenince şaşırıyorum.
    10 yıldır onlarca doktor tarafından teşhis edilemeyen bir alerjik rahatsızlıkla yaşamaya devam ediyorum. (bkz: multiple chemical sensivity)

    bir çok yerli ve yabancı makalede alerjinin, gdo'lu ya da koruyucu içeren gıdaların bağırsak florasını bozmasından kaynaklandığını okudum.

    bir önem sıralaması yaptım. en fazla tükettiğim şeyleri sırasıyla doğallarıyla değiştirmeye karar verdim.

    ilk olarak ekmekten başlamak istedim ve yaşadığım köye gidip en eski tohumları araştırdım. köylünün alyanak dediği bir buğday var. en az 50 yıldır ekiliyor ve tohumu dışardan gelmiyor. insanlar bi önceki senenin mahsulünden bi sonraki senenin tohumunu ayırıyor.

    bu buğdaydan un yapabilecek kadar yapmak için satın almak istedim. kime sorduysam biz o buğdayı ekmiyoruz artık, verimi az ya da devlet bu buğday için hiç bir teşvik ya da yardım yapmıyor dediler.

    buraya kadar ki kısım beni şaşırtmadı. 2007 yılında yürürlüğe giren tohumculuk yasasına göre sertifikasız(doğal) tohumların ekilmesi ya da dağıtılması yasaklandı. devlet sadece belirlediği bir kaç tohum için yardım ya da teşvik veriyor.
    sertifikalı tohumların gdo'suz olduğunu, hibrit olduğu bazı arkadaşlarca iddia edilmiş. bana ve bir çok uzamana göre sertifikalı tohum gdo'lu tohumdur.

    gdo'lu tohumların ortak noktası, aşırı sulama gerektiriyor, gübre de bol verildiği taktirde doğal tohumların 2 katı ile 7 katı arasında mahsul veriyor . bi de diabet, kanser, kabızlık, alerji, kısırlık, böbrek yetmezliği ve kalp hastalıkları gibi münferit(!) rahatsızlıklara neden oluyor. [kaynak alttaki belgesel]. ayrıca ekildiği toprağın vitamin dengesini bozduğu için sonraki senelerde dramatik verim kayıplarına neden oluyor.

    gdo'lu tohumun en önemli faydası ise sözde verimli olduğu için enflasyonu düşürmesi. ancak belki verim artıyor ama sulamazsanız ya da gübre atmazsanız ata tohumu kadar verim alamıyorsunuz.

    neyse başlığa gelelim.

    ısrarla ata tohumu eken bi köylüde alyanak* buğdayı buldum. hasat ettiği ürünü toprak mahsulleri ofisi alyanak buğday alım listesinde olmadığı için geri çevirmiş. şaşırdım. sözde verimli buğday ekiminin teşvik edilmesini anlarım ama bu hareket resmen doğal buğday üreticilerini cezalandırmaktır.

    doğal buğdayı binbir emekle yetiştirip, hasat ediyorsunuz ve çiftçinin kara gün dostu olan ofis, ürettiğiniz mahsul gdo'suz* diye almıyor.

    yaklaşık büyüklükte tarlalara sertifikalı esperia isimli gdo'lu bir tohumu eken bir çiftçi bir buçuk kamyon buğday satabiliyorken. atadan gelme tohumunu eken köylünün, aynı emekle ve masrafla elde ettiği bir traktör kasası buğday elinde kalıyor. inanılır gibi değil

    tohumculuk yasasından sonra bizim köydeki ve türkiye'deki tohum demografisinin değiştiğini düşünüyorum. arkadaşlar bu ülkede 10 yıl sonra kimse doğal buğday bulunamayacak. şimdi bile ülkenin yüzde 70'i doğal ürünlere arasa bile ulaşamıyor. amerika türkiyeden 10 yıl önce böyle bir üretimi teşvik etmiş, 10 yılda nerdeyse bütün rahatsızlıklar en az 3 katına çıkmış. son yıllarda artan sağlık sorunlarını başka yerde aramaya gerek yok. ayrıca artık sözde verimli buğdayı ithal eder hale geldiğimizde cabası.

    ben lisede okurken hiç şeker hastası arkadaşım olmamıştı. şimdi genç yaşta, beyin tümörü mü arasın, kalp hastası mı ararsın, şeker hastası mı ararsın, bronşit mi ararsın, alerji hastası mı ararsın. geçtim yaşlıları inanın gencecik çocuklarda bile sağlılı çocuk bulmak kolay olmuyor. 60 yaşın üstündeki her 3 kişiden bir tanesinde kalp, şeker yada kanser var.

    neyse grafiklere gelelim.
    abd'de gdo'lu gıda kullanımı sonrası kronik kabızlık artışı
    abd'de gdo'lu gıda kullanımı sonrası diyabetli artışı
    bu da konunun incelendiği bir belgesel

    ne olur ne olmaz tanımı: köyümüzde gdo'suz tohumdan buğday yetiştiren bir abimizin yetiştirdiği buğdayın toprak mahsulleri ofisi tarafından geri çevrilmesi olayı.

    edit: bir yazar kardeşimiz multiple chemical sensivity'nin paranoya olduğunu iddia etmiş. harvard universitesi bu paranoya için araştırma programı başlatmış bilin istedim. harvard uni- hoffman program.
  • gdo'lu ürünler yıllardır soframızda. olmaya da devam edecek. bunu önleyecek olan en başta ülkeyi yönetenler olacaktır. tabi şuan öyle bir şey görünmüyor gidişattan. baki dost dediğimiz bu ürünlerin genel dağıtıcıları. sen güçsüz olursan bunları almaya mecbur ederler ülkeni. çiftçi teşfik ediliyor gibi görünüyor. bu teşfik primleri de avrupa birliği fonundan gelen paralar. para onların olduğundan sana kendi istedikleri gibi harcatıyorlar bu paraları. geçen gittiğim bir köy düğününde çiftçi abimizin ağzından iletiyorum 'büyük baş için hibeye baş vurduk, gelip çatıya güneş enerjili su tankeri koydular bir sürü yere imza attırdılar yolladılar', bir diğeri de '30 binlira genç çiftçi hibesine başvurdum, bana para yerine 30 binliralık hayvan veririz dediler, gelen 4 hayvandan 3ü zayıf ve hastaydı, hayvanların ederi 12 bin lira' diyor. ve bunlar medyaya çok farklı yansıtılıyor. yanlış politika çok saymakla bitmez. başı büyük sabı küçük buğdaylar ithal ediliyor, un çok da ülkede yem kıtlığı yaşanıyor. bunları düşünemeyen kişiler mi o makamlarda acaba?
    işin siyasi boyutu tabiki çok su götürür ancak şunu diyecektim ben. belirli ahlak değerlerine sahip bilim insanları atom bombası üretmek etik midir diye tartışıyor yıllardır. bence şu yaşadığımız dönemde bizim yani bizden olan bilim insanları bunun üzerine konuşmalı. gdo ve kimyasallar, ambalajlı ürünler, şeker ve her türlü insan fıtratına aykırı katkı maddeleri.
  • aslında bu sıkıntıya sebep olan olay sertifika... tohumlarda sertifika olmazsa devlet o tohumu kabul etmiyor ve tahmin ettiğiniz gibi sertifikalı tohumlar genetiği değiştirilmiş oluyor hastalıklara (kendi belirledikleri hariç) karşı dirençli oluyor .

    edit: parantez içi tamamen kendi düşüncem ilaç firmalarının belirli hastalıklar için anlaşmış olabilir gerçi pek çok tohum şirketinin yan firması ilaçta satıyor.

    edit 2: genetiği değiştirmek , melezleme amaçlı oluyor. oda bir alttaki suserin dediği gibi verimli olanla dayanıklı olanı melezleniyor artan nüfus artışı için.
  • fazla açıklamaya girmeden şöyle söylemek isterim, devlet öyle her buğdayı almıyor maalesef buğdayın içeriğine bakarak alıyor. nasıl mı? örneğin köylünün getirdiği buğdaydan belirli oranlarda paçal alınır ve bunun üstünde analizler yapılır ve bakanlığın o yıl için belirlediği kaliteli buğday içeriği oranları vardır, mesela buğdayda olması gereken protein şu ve şu oranlar arasında olmalı v.s bir sürü içerik. bu analizlere göre getirilen buğdayda puan verilir ve geçer not alırsa devlet bunu alır, alamazsa özel işletmeler daha düşük fiyattan alır zaten.

    he bir de buğdayda gdo yok haberiniz olsun. bilmeden haber yapmayalım. buğdayda yapılan çalışmalar sadece melezleme çalışmalarıdır o da verimi arttırmak, artan nufüs ve bu nufüsa yetişmeyen gıda v.s içindir.
  • eger tmo bugday aliyorsa gdo'suz olmak zorunda cunku gdo'lu bugday henuz piyasada yok. tmo'nun bugday almamasi derseniz o olur bak.
  • multiple chemical sensitivity, acaba bugün hangi kanser türüne yakalansam diye düşünüp wiki karıştıran hassas kimselerin muzdarip olduğu bir hastalıktır. bunun dışında, genetik gdo'suyla oynanmış gıdaların yan etkilerini veya zararlarını kanıtlayan bir çalışma yok.

    abd'de üretilen mısırın 88%'i genetik olarak modifiye edilmiştir. tmo 'nun gdo'su ile oynanmamış mısır alma ihtimali, tarım ve hayvancılık bakanlığı'nın sağlıklı hayvan ithal edebilme ihtimalinden bile düşüktür.

    mcs gibi zırvalara takılıp keyfinizi kaçırmayın.
  • çiftçi kardeşimiz vazgeçmesin emeğinden biz alalım o buğdayı
  • hâlâ sertifikalı tohum ve gdo'lu tohumun ne olduğunu bilmediği halde biliyormuş gibi ahkam kesen yarı cahilleri barındıran başlıktır.

    her sertifikalı tohum gdo'lu değildir. bir örnek vermek gerekirse, sen köylüden organik diyerek domates alıyorsun diyelim. ancak bunun organikligi, eğer üzerinde yetkilendirilmiş kurum tarafından verilen bir organik sertifikası yoksa tamamen karşılıklı güvene dayalıdır. halbu ki o köylü, ya da çiftlik sahibi, gerekli yerlere müracaatını yapıp sertifikasını almış olsaydı, domatesin organik olduğu belgelenmiş olacaktı.

    başlıkta yazarın bahsettiği köylü kardeşimizin emeğine sağlık ancak devlet verimliliği belli olmayan, hiç bir belgesi olmayan bir tohumu alıp da kullanım için piyasaya sürmez. aksi halde o tohumu alanlar aylarca süren emeğini heba etmek durumunda kalabilirler.

    sertifikalı tohum, gelişmiş bir tarım için olmazsa olmazdır. ne yazık ki devletimiz yıllarca duygusal davranarak bu konuyu görmezden gelerek kalitesiz tohumları ambarlarina koymuş, ölçek ekonomisine varacak derecede büyük tarımsal üretim yapanlar için ise yabancı firmalar imdada yetişmiştir.

    lütfen gdo nedir, gdolu tohum nedir, sertifikalı tohum nedir öğrenelim.
  • bu başlık bana çok da yabancı gelmedi. food inc'in sonuna doğru değinilen konu ile birebir aynı. bir lobi var ve hatta gdo'lu alınması için üzerine para veriyorlar aynı otomobil firmalarının devlete para vermesi veya yol yapmaya teşvik etmesi gibi.

    söz konusu kısım için de burayı izleyebilirsiniz,

    https://youtu.be/c4ose1bjdpw?t=3824
  • daha önce yazdım tekrar hatırlatayım. gdo'lu hayvan yemi. açık açık yazıyor üstünde.

    #80895508
hesabın var mı? giriş yap