• gümüşhane nin şiran ilçesinde bulunan şelale.
  • gürcü bir tanıdığım buradan bahsetmişti, zamanında tamara adında bir prenseslerinden almış adını, ablamız şu:

    https://tr.wikipedia.org/wiki/tamar
  • iki-üç yıl önce gördüğüm yerdir. böyle bir güzelliğin görülmeden geçilmemesi gerekir. yaklaşık 2,5 saatte varmıştık biz de.

    ancak yolun acemisi olduğumuz için çarşı yolundan değil, dağ yamacından gitmemiz yüzünden bu kadar uzun sürmüştü. o kocaman dğın yamacındaki yoldan gittik, doğrusu biraz gözümüz korktu çünkü bu inen yolda en ufak yanlış bir direksiyon hareketi şarampole yuvarlanmak için yeter de artar bile. yol üzerinde dağların üzerine oyulmuş mağaralar gördük. aynı zamanda jandarma özel harekat'ın yol çevirmesine de denk geldik, biz giderken oralar biraz karışıkmış. zahmetli yolculuğumuzun sonunda şelalenin oluşturduğu nehri görmemizle yerimizde duramaz olmuştuk. köye bağlantı sağlayan köprü ile şelale arasında en az 500 m'lik bir mesafe olmasına rağmen oraya kadar su bulanık akıyordu.

    şelaleye giden yol yokuş ve patikalardan oluşuyordu. dengemizi kaybetmemeye çalışarak şelaleye vardık. aksi halde uçuruma düşmek işten bile değildi. sonunda şelaleye varmıştık. oldukça geniş bir kısımdan su çıkıyordu. çıplak ayakla suyun ortasına doğru geldim ben ama kayalar kaygan olduğundan buna da dikkat etmek gerekiyordu. şelalenin bulunduğu yerin arkası tamamen kuru ve çorak olmasına rağmen (oradakilerin ifadesine göre) bu şelale mucizevi birşeydi.

    avuçlayarak suyunu içiyorduk ki farkettik suyu son derece ağır, herhalde suyun taşıdığı maddeler vardı. kireçli ya da başka bir takım madenler taşıyor olabilir suyu.

    tomara şelalesi tabii ki erzurum'daki tortum şelalesi ya da antalya'daki düden şelalesi gibi değil, eğimi biraz daha az yani tam dik değil. ancak yine de bu güzelliği görmek herşeye değdi.

    dönüşte çarşı yolunu tercih ettik. geldiğimiz yol kadar dik olmasa da inişli çıkışlı bir yoldu. ancak hava hafiften bozup çiselemeye başladı. hiç istifimizi bozmadan aheste aheste sürmeye devam ettik derken bir kaçyüz metre gitmiştik ki bir su taşkını bizi karşıladı. ilk defa canlı canlı sel izliyorduk, ne yazık ki tam içindeydik. derken saniyeler içinde su yolu 10-15 metre kadar kapladı. akıntısının şiddetli olduğunu arabanın yönünü değiştirmesinden anladık.güç bela suyun yolu işgal ettiği yeri geçtik ancak yol kenarından taşkın yola paralel şekilde devam ediyordu. gelirken gördüğümüz akarsu yatağını geçtikten sonra rahat bir nefes aldık.

    heyecanlı bir yolculuk olmuştu. ancak yine de şelaleye gittiğimiz için pişman olmadık. biz şelaleye varmak için mücadele vermişken sonradan bu şelaleye giden patika yollar ve kanallar yeniden düzenlenip insanların ulaşımı için daha rahat bir şeyler yapılmış.

    benim ilk ve son gidişim olmasına rağmen bizimkiler her sene gitmeye devam ediyorlar. e böyle fırsat kaçar mı? antalya'nın düden'i varsa gümüşhane'nin tomara'sı var.
  • tomara şelale değil yüksekten çıkan ve kayalardan dökülen çok yüksek debili bir kaynak suyudur. debisi haziran ve temmuzda maksimuma ulaşır, kış aylarında debisi çok azalır. suyun kaynağı eteğinden çıktığı çimen dağının zirvesindeki kar-buzul çukurlarıdır. seydibaba köyü sınırlarındadır. türkiyenin her yerinden görmeye gelinecek nefes kesici bir güzelliktir. kendinizi test etmek isterseniz öğlen 11-12 civarında suyun altına girebilirsiniz. bağırmanın keyfini yaşarsınız ve suyun sesinden dolayı da sesinizi kimse duyamaz.
  • henüz instagram'ın meşhur edemediği şelale.
  • (bkz: 40 gözeler) rivayet odur ki zamanın behlinde bir çoban hayvanları kurak bir araziye otlatmaya götürürmüş, köylüler de o bölgenin çorak ve susuz olduğunu bildiğinden çobandan şikayetçilerdir. birgün köy halkı çobanı takip eder ve çobanın asasıyla yere vurup su çıkardığına ve hayvanları doyurduğuna şahit olurlar. bu duruma kızan çoban asasını köylüye doğru fırlatır. böylece 40 ayrı gözeden su fışkırır.
    suyu soğuktur, içinde uzun süre durulamaz. doğası muhteşem.
hesabın var mı? giriş yap