• su an yerinde yeller esen eski istanbul trakya otogari. kapisinda sürekli "abi tekirdağ malkara hayrabolu geç geç geç" diye bagiran çığırtkanların olduğu kümese benzer zarzor ayakta duran 2 katli yazihaneleriyle, 5 bin liralik lahmacunu, günlerce haşlanmaktan saydamlaşmış sosisiyle bombay'i aratmayan iğrenç bir yerdi.
  • mirasini e$deger olmasa da andirir olcude harem garajina birakmi$ tarih olmu$ yer.. hafizamda ne yazik ki aradaki yillar yuzunden sadece otobuslerin durdugu kaldirimdan daha yuksek bir platforma cikilan 3-5 merdiveni birakmi$ olan hayatimda sadece 2-3 kere gordugum otogar...
  • anadolu garaji, trakya garaji ve uluslararasi garaj seklinde uc ayri bolmeden olusan, esenlerdeki otogarin acilmasiyla orada yasadigimiz eziyetten bir nebze olsun kurtuldugumuz igrenc mekan. uluslarasi garaj ise asla yabana atilmamasi gereken, yurdumuzun o donem natasa ihtiyacini karsilayan bir muesseydi.
  • zamanında defalarca otobüse inip bindigim, zaman zaman hatırlayıp hüzünlenmeme neden olan mekan.
  • otobüs'ün kalkışıyla terminalden çıkışı arasında geçen süre gidilecek yolun süresinden daha fazla olan istanbul'un eski şehirlerarası otobüs terminali.. ayda bir yolumun düştüğü sekiz-dokuz yıl boyunca kocası hastanede olan ve bursa'ya dönmek için para dilenen teyzesiyle, yine aynı teyzenin topladığı bozuk paraları günde 5-6 kere büfeye getirip bütünleterek kazandığı parayı hesaplamama ve dudağımın uçuklamasına vesile olmasıyla, amansız rekabet nedeniyle insanın bavulunu elinden kapıp zorla kendi firmasının otobüsüne bindiren hatta zaman zaman insanların yanlış yerlere doğru seyahat etmesini sağlayan çığırtkanlarıyla, asla saatinde kalkmayan ve beş-on saatlik yola ayakta yolcu alan, eski püskü ve konfor sözcüğünün yanından bile geçmediği, yolculuk esnasında sigara içilebilen, ekserisi mercedes 302 marka otobüsleriyle, otobüste oturup kalkış saatini bekleyenlerden bir kalem alana yanında beş-on parça ıvır zıvırı hediye veren ya da mide bulantısına nane şekeri satan satıcılarıyla, otobüs daha hareket etmeden susadığınızda muavine çaktırmadan dolaptan araklamaya çalıştığınız kapağı sert alüminyum folyo olan şişe sularıyla, aynı koltuğa bilet satılan yolcuların birbirleriyle, muavinle ve şoförle yaptıkları kavgalarıyla, telefon jetonu satıcılarıyla birçok insanın hafızasına kazınmış bir mekandır..
  • saniyorum seyyar saticilarin en yogun bulundugu yerdi turkiye'de. benim icin ilgincligi de bundandi. saatlerce seyyar saticilarin arasinda dolasabilirdim. ozellikle de seyyar kaset saticilarinin. baska hic bir memleket kosesinde bulamayacaginiz kadar cok cesitli kaset bulunurdu. kiyafet konusunda da en hesapli sekilde giyinebileceginiz yerdi.
    arkasinda topkapi bit pazari vardi. onun yaninda da kurban bayramlarinda kurbanlik pazari kurulurdu. bayramlarda adim atacak yer olmazdi. kakafoninin, kaosun merkeziydi.
  • esenler sehirler arasi otogarindaki yogunlugu gorunce bu kadar otobus neresine sigiyordu diye dusundugum otogar.
  • her zaman önünden gecerken düsünüyorumda (su anda o alan istanbul'un avrupa yakasının belli bir bölümüne hizmet götüren minibuslere ayrılmıstır) nasıl şehirlerarası bir terminal o kadar kücük yere sığmıstır. aslında terminal tasındıktan sonra da uzun bir müddet orası aynı cehresiyle, karmasıklığıyla, seyyar satıcılarıyla, bağıranları cağıranları, ellerde bavul etrafa aval aval bakan yurdum insanıyla memlekete hizmet etti. türkiye'nin carpıklığının bir parcasıydı terminal. surların bes yüz metre ötesinde baska alemlerin insanlarının bulustuğu yerdi. topkapı bit pazarı hâlâ cumartesi-pazar günleri acılıyor merak edenleri için. tabi artık bit pazarından ziyade, cizik cdler, kasetler ve cöpten cıkan kullanılabilir esyalar var.
  • 302 model mercedes otobüslerin*, evrim geçirerek 302s ve 303 olduğunu gördüğüm *çocukken yoğunluğu nedeniyle girmekten ve çıkmaktan nefret gelen, ezilmeden tüm yolcuların otobüse nasıl binebildiğini hala çözemediğim, artık yerinde yeller esen mekan
  • istanbul'a yapılan en büyük göçlere, göçü başarmış insanların da köye gidiş gelişlerine ev sahipliği yapmış karman çorman bir mekandı burası. şehircilik anlayışından uzak, günü kurtaracak şekilde iş görürdü. tabela kirliliğini hatırlıyorum çocukluğuma dönüp baktığımda. sonra esenler şehirler arası otogarı girdi devreye; herşey daha güzel olacaktı. olmadı. yeni otogara bakınca insan yine topkapı'yı görüyor.
hesabın var mı? giriş yap