• müdaheleci bir ahlâk anlayışıdır. genel ahlâk gibi kavırları da vardır. illa ahlâk diye bir kavram olacaksa öz/bireysel olmalıdr. gerisi toplumun bok yemesidir.
  • sığ bir bakış açısı ve sadece cinselliğin görüldüğü, irdelendiği ve baz alındığı bir ahlaksızlık. siyaset ahlakı, ticaret ahlakı, insani ilişkilerin olmadığı ve tamamen cinselliği kıstas kabul eden bir ahlak anlayışı, ahlaksızlığın nirvanasıdır. ahlak insani vasıfların ve ilişkilerin genelidir. zulmü örten bir ahlak anlayışı, ayıp olanı göstermeyen onursuz bir örtü ve paranın cani bir ahlak muştusu olması gibi.

    doğu toplumlarında ve ülkemizde ahlak anlayışı, cinsellik ve beden üzerindeki despot tasarrufundan öteye gidememiştir. savaş çığlıkları, ahlaksızlık olarak değil, bir erdem, fitne ve fesat, duyarlılık ve milliyetçilik, toplum içindeki hak ve adalet uçurumları kader olarak el pençe karşılanır. hırsızlığın görülmediği, zulmün işitilmediği, hak ve adaletin ayaklar altına alındığı, kanunların dayatmacı bir silaha döndüğü, emre riayet etmesi gerekenlerin "emir kulu" olarak altının çizildiği bir toplumda ahlak bakışının gözden geçirilmesi gerekir.

    ahlak ve ahlaksızlık, at gözlüğü ile bakılacak bir değer değildir. ticaret ahlakı, siyaset ahlakı ve yönetenler ile yönetilenlerin ahlakı toplumu dizayn eden bir gerekliliktir.

    madem cinsellik anlaşılıyor ahlak denildiğinde, o zaman son kelâmı bu bakış açısına ve sözü deniz kaptanı kudret baba'ya bırakıyorum:

    - zenginin kızı biriyle olursa gençtir, normaldir ve olsundur. fakirin kızı mı? o da orospudur!

    ahlak anlayışımızı özetler nitelikte. ki ne demiştik, para namusuzluğu örten kahpe bir perdedir.
  • zamanında sırf yaşadığım coğrafyanın dayattığı doktrinler yüzünden kendi esas görüşlerim ile çelişmelerim olurdu. tavrım net lakin evdeki hesabın çarşıya uymadığı durumlar olabilir. ahlak sınırları nedir? kim belirler ve neye göre bu sınırlamalar. kanımca değişiklik gösterir, size göre ahlak dışı olan bir husus başka bir toplumda sıradandır. bizim en büyük ahlaki tabularımızın başında kızların bekareti geliyor sanırım. bekaret kesinlikle namusu belirleyen bir etken değildir ve olamaz. kadınlar iki bacak arasındaki doğum lekesinden daha da fazlası.
  • bazı kuralları çok eskilerden gelen, belli bir tecrübeye dayanan kurallar olup, yaşam serüveninde uygulanıp, ders çıkarılmalıdır. ama bir bütün olarak incelendiğinde, bireysel ahlak ve vicdan'a yerini bırakmalıdır, ideal bir gelecekte yeri olmamalıdır. ne kadar iyi niyetli olursa olsun, toplumsal ahlak kuralları, bireyi elbet bir yerde kısıtlayacaktır ve varoluş mücadelesine engeldir.
  • bugun linkedin profilimin ekraninda belirdi. bir arkadasim begenmis. ben de alintiyi asagiya birakiyorum.

    ---

    "

    sabah markette alışveriş yaparken portakal almaya gittiğimde biri 1.99 tl, diğeri 3.99 tl olan iki farklı cins portakal gördüm.
    biraz daha kaliteli olduğu için 3.99 olana gittim.
    yanımda benimle birlikte aynı portakaldan alan bir adam daha vardı.

    ben bir şey demeden "içine ettiler memleketin" diye laf attı, cevap vermedim.

    "tarımı bitirdiler, şu fiyatlara bak." dedi, yine cevap vermedim.

    "marketler de şerefsiz, belediye satış yapmaya başlayınca hemen fiyatları düşürdüler" dedi, tebessüm ettim sadece.

    sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. kasadaki hanım, portakalı tartarken 1.99'luk olandan mı yoksa 3.99'luk olandan mı aldığını sordu. adam pahalı olandan almasına rağmen 1.99 olandan aldım dedi.

    belki yanlışlıkla söylemiştir diye bekledim ama düzeltmedi

    beyefendi yanlış hatırlıyor herhalde, 3.99 olandan aldı, dedim. kıpkırmızı oldu.

    aldığı alacağı 2 kilo portakalda yapacağı sahtekarlıkla edeceği en fazla 4 lirayı kâr saydı zavallı. belki de ne zorluklarla kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı

    daha sonra otobüse bindim, adamın biri akbil bastı, yetersiz bakiye ikazı verdi. hiçbir şey demeden cüzdanından 5 lira çıkardı, şoföre verdi. o da hiçbir şey demeden para üstünü verdi. şoförün kendi akbilini çıkarıp basmasını bekledim, yapmadı.

    belki unutmuştur diye 2-3 dakika sonra hatırlatmak için "akbil basmadınız" dedim. şaşkın şaşkın yüzüme bakıp:

    “niye?” dedi.

    "otobüs ücreti aldınız az önce" dedim,

    "eee?" dedi.

    "onun içinde belediyenin alması gereken pay da var" dedim,

    akşama kadar direksiyon sallıyorum ben burda, birde senle uğraşmayayım git işine dedi

    3 kuruş paraya milyonlarca kişinin hakkına girme pahasına tamah etti zavallı. akşama kadar istanbul trafiğinde debelenerek kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

    hakka girmek illa maddi bir şeyi çalmakla olmuyor.

    metrodayım, yanımda ayakta duran hanımın hemen önündeki koltuk boşaldı. kadın oturmak için yere koyduğu poşetleri alırken 2-3 metre ötedeki bir adam fırladı ve koltuğa oturdu. kadıncağız elinde poşetle kalakaldı.

    dayanamayıp "hanımefendi oturacaktı oraya" diye müdahale ettim.

    -"e oturmadı" dedi.

    -"fırsat vermediniz ki" deyince kadın uzatmamak için

    -"tamam oturmayacağım, mühim değil" dedi

    belki de 10 dakika sonra kalkacağı koltuğa, sırf facebook'taki komik videoları daha rahat seyretmek için tamah etti zavallı.

    bu hadiseleri gördükçe sebze meyve fiyatlarını manipüle eden komisyoncuları, stokçuları; 5 katlık ruhsat alıp 8 kat bina yapan müteahhiti; binanın kolonları kesildiği halde avantasını aldığı için göz yuman yetkili denetçiyi garipsemiyorum.

    herkes kendi imkânınca bir şeylere tamah ediyor. herkes imkânı elverdiğince zavallı…!

    tepeden tırnağa her kademede, dünyalık şeylere tamah eden bir yozlaşma var. hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevi menfaat odaklı bir anlayış hakim.

    "

    alintidir!
  • toplumsal ahlak, toplumun içerisinde yer alan tüm bireylerin uyması gereken ahlak kurallarıdır. bunun varlığını savunanlara göre toplumun değer yargıları toplum için hayati öneme sahiptir ve bütün bireyler bu yargılara uygun olarak hareket etmek zorundadır.

    örnek vermek gerekirse konya bu konuda oldukça iddialı bir şehirdir. birtakım değer yargılarına şehirdeki herkesin uyması gerektiği düşünülür. mesela "ramazanda içki içilmez" şeklinde bir değer yargıları vardır ve uymayanı döverler. buna karşılık izmir bu konuda oldukça rahat bir şehirdir, bu şehrin insanları genelde toplumsal ahlakın varlığını kabul etmezler. bu sebeple izmir'de herkesin uyması gereken değer yargıları yoktur ve insanlar daha özgürce hareket eder (göreceli olarak kurdum bu cümleyi, yoksa değer yargısı olmayan toplum yoktur).

    bu konuda temel çatışma, toplumsal ahlakın mı yoksa bireysel ahlakın mı üstün olduğu meselesidir. bu ayrım da esasen birey ve toplum ayrımına dayanır. örneğin antik atina'da insanlar birey ve toplumu birbirinden ayırmazdı. mesela aristo'ya göre bireyin davranışlarını düzenleyen etik ve toplumun davranışlarını düzen politika birdir. yine aristo insan için en yüksek erdemin topluma en yararlı hali olduğunu savunmuştur. böyle olunca tabi ki toplumdan ayrı bir bireysel ahlak söz konusu olamaz. benzer bir durum antik roma için de geçerlidir.

    aydınlanmanın getirdiği en önemli yeniliklerden biri olan bireyselleşme ile bireysel ahlak kavramı da ortaya çıkmıştır. buna göre toplumun ahlakı yoktur, ancak tek tek insanların ahlakı olabilir. toplum ancak hukuk kurallarıyla yönetilebilir. bu görüş bugünkü batı toplumlarına hakimdir ve belki de bizden ileride olmalarının temelinde yatar.

    şahsen toplumsal ahlakı kabul etmem, toplumun değer yargılarını da bir kül halinde reddederim. kendi aklıyla kendi ahlak kurallarını belirlemiş, kendi prensiplerini koymuş ve bu ahlak ve prensiplere uygun yaşayan bir insan bana göre en güvenilir insandır.
  • toplumsal ahlak yoktur, bireysel ahlak vardır...
  • ahlak kavramı nesnel değildir , bir kültürün ürünü de değildir. bireyseldir, görecelidir.o yüzden toplumsal ahlaktan söz edemeyiz.
  • "bir hamam böceği öldürürsen kahramansın, bir kelebeği öldürürsen şeytansın. ahlakın estetik standartları vardır."

    (bkz: friedrich nietzsche)
hesabın var mı? giriş yap