• yine bir tren yolculuğu daha yaşıyoruz. belki sevgiliden ayrılmış, belki aileden, belkide sevdiğimiz dostlardan. belki hüzün doluyuz, belki heyecan, umut. bir üzüntüyü bırakıyoruz yeni yerler keşfetmeye gidiyoruz veya keşfedilmişi tekrar yaşamaya özlemi unutturmaya.

    haydarpaşadan başlıyor yolculuğumuz. gezdiğimiz, bezdiğimiz, eğlendiğimiz, acı çektiğimiz yerlerden kısmen geçiyoruz. sanki hayatımızdan bir film şeridi geçer gibi hızlıca geçiyoruz istanbulun içinden. kalabalıklaşıyoruz. yeni hayatlar biniyor trene devamlı. sonra denizi görüyoruz. bakıyoruz ufuğa doğru, belki de seviniyoruz bize acıyı tattıran lanet olası istanbuldan yavaşça uzaklaştığımız için. işin garibi belki de en acısıdır ki tekrar özleyeceğimizi ve geri geleceğimizi biliyoruz ama unutuyoruz birkaç dakikalığını, saatliğine, günlüğüne.

    evler geçiyoruz sadece ışıklarını görüyoruz. merak ediyoruz hayatlarını, halimize şükreder gibiyiz böyle dağ başında yaşamadığımız için, belki de özeniyoruz onların sakin, küçük, mutlu yaşamlarına. ışığı görüyoruz. o sallanan beşiğin restoranında sıcak bir çay içip, hüzünlenmek, kendini zorlamak düşünmek istiyoruz ama karşındaki yolcu bunun tam tersine muhabbet istiyor. illa seni konuşturacak, iki değişik kelime duyacak hayatına renk katıcak ama tüm ısrarlara rağmen hep cümleleri noktayla bitiriyoruz, soru cevap şeklinde uzayıp gitmiyor.

    sonra saate bakıyoruz. fazla kalmamış diyoruz ama dakikalar geçmiyor. ne zamandır gitmediğin, ayaklarını uzatıp porsuk çayına doğru sigaranı içtiğin, şarabını yudumladığın, aşklarını yaşadığın, hayatının o en önemli keskin gençlik virajlarını aldığın eskişehirine yaklaşıyorsun. bir an kopup gidiyorsun hayallere, geçmişe. geleceğinle karşılaştırılmalı örneklerle sorguluyorsun, pişmalıklarını hatırlıyorsun zaman zaman. şimdiye bakıyorsun yaşamanın her şeye rağmen güzel olduğunu düşünüyorsun. ki o anda karşındaki meraklı yolcu bıkmadan sana "ee diyor başka". en sonunda tak ediyor anlatıyorsun, anlattıkça cümleler uzuyor, ona anlattırmadan hiçbirşeyi kaptırıp gidiyorsun. sıkılıyor pişman oluyor belki de. veya bi daha hiç aramayacağını bile bile telefon adres birşeyler istiyor. bu kadar konuşturduk bari isteyelim birşeyler de boş gözükmeyelim ona karşı diye.

    uzun karanlıktan sonra yavaş yavaş ışıklar gözüküyor. raylar çoğalıyor trenlerin yanından geçmeye başlıyorsun. anlıyorsun ki eskişehir artık senin birkaç günlüğüne veya sen onunsun istanbula inat. tren duruyor iniyorsun ama hazırlıksız gelmişsin için titriyor o kara soğuğa karşı için bir hoş oluyor. herşeye rağmen birşey hissetmiyorsun. özlem bitiyor tabiki bununla beraber tren yolculuğunda...
  • bir türlü tamamlanamayan ankara-istanbul hızlı tren projesinin dilimize kazandırdığı deyim. sonlandırılamayan çılgın ya da olağan projeleri tanımlamak için kullanılır.
    (bkz: götünden deyim uydurmak)
hesabın var mı? giriş yap