*

  • assagidaki gibi masum fikralarla icten ice aliskanlik yapan, tuketimle ilgili sartlandirmalarin tumu:

    ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde işe başvurur; burada hersey satilmaktadir.
    ilk gunun sonunda patron sorar:
    - evet, bugün kaç kisiye satış yaptın?
    - bir!
    -ne bir mi? diğerleri 20-30 satış yaptılar, nasıl bir? kaç dolar tuttu peki?
    -320.334 dolar.

    patron epey şaşırır ve sorar:
    -nasıl becerdin bunu?
    -adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. adama nerede balık tutucağını sordum. kıyıda diyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. tekne bölümüne indikve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım.

    patron kendinden geçer:
    - ne diyorsun, bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın?
    - yoo aslında karısı için bir tane orkid istemişti... ben de ona "haftasonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git" dedim.

    levent kirca misali guldururken dusundurup, cetin altan misali yazi arasina fikra sikistirip, kelebek gibi ucup ari gibi sokmaliyiz ki, insanlar bu tuketim kulturunun davranislarimizdaki muazzam etkisini kavrayabilsin. haa, kavrayip da ne olacak, kendimizi degistirebilecek miyiz? metaya olan bagimliligimizi bir anda bitirebilecek miyiz; hatta bundan da once, bu bagimliligi bitirmeli miyiz? mutlu bir koyun olarak yasamak dururken, tuketim carklarinin sorunsuz bir dislisi olmak varken, cikintilik yapmanin ne alemi var?

    var efendim var. hicbirsey olmasa bile, analitik dusunce yeteginizi kaybetmemeniz acisindan var. tuketim kulturu gibi uyusuturucular, insani dusunceden uzaklasitirir, anlik zevklere yoneltir, tatminsiz bir hayatin kisirdongusune (bkz: dukkha) kaptirir sizi.

    ornegin, alisveris yapmayacak misiniz, tabii ki yapacaksiniz. arada sirada guzel seyler giymek isteyecek, begenilmek arzusu duyacaksiniz. hatta bir yandan da sahip olma gudumuz tatmin olacak. ama bunlar anlik tatminlerdir. bu afyonlar, ne zaman bir zevk olmaktan cikar, bir bagimlilik olmaya baslar, bu cizgi hic de net degildir.

    bu noktada onemli olan, sistemin icinde hapsolmus olsak dahi, hic cikamayacak kadar bu sartlandirmalarin esiri olmus olsak dahi, en azindan sistemle olan iliskimizin farkina varabilmektir. arada sirada basimizi kaldirip, icinde bulundugumuz insan seline tepeden bakmak belki bizi mutsuz edecektir, belki yanlizlik hissi verecektir; ama john stuart mill efendinin de dedigi gibi, "mutsuz bir sokrates olmak, halinden memnun bir hayvan olmaktan iyidir"
  • alisveris yapmayi, "satin alma"yi, tuketimi, bir ikame* araci olarak kullanmaya baslamanin dogal sonucu olarak ulasilacak nokta tuketim cilginligidir... "canin sikkinsa alisveris yap", "mutsuzsan satin al", "kimselerin umurunda degilsen, marka tuket"... cilginca tuket ki, var ol... cunku tuketici olarak varligin, "varlikli kesim"in "varligi"nin olmazsa olmaz kosuludur...
  • her ne kadar geri kalmış, üçüncü dünya ülkelerinden en ilkel kavme kadar heryerde rastlayabileceginiz bir kavram olsa da batı ve modern dünya için neden buyuk bir soru işareti oldugunu sorgulamak gerekir..

    beslenmek, giyinmek, barınmak gibi temel ihtiyaçların zaman içerisinde kendi sistemetiğini tetiklemesiyle oluşur tüketimin modern kültürü. daha sonra sembolik anlamı olacak herhangi bir arenada uzantılarını gözlemek mümkündür. örneğin sahip olunan zenginliği topluma ve akranlarına göstermeye çalışan bir birey. yeni çıkan elektronik ürünleri sürekli alan,bu oluştulan kültüre inanılmaz paralar yatıran insan bu kültürün hallerine en başarılı ornek olabilir.

    aşırı kapital sahibi bireylerin bayragı alıp ileriye götürmeyi marifet sandıkları bu kültür ne yazık ki dışa dogru durmadan genişlemektedir. bu genişlemeyi engellemek mümkün değilken, başta dediğim gibi tüketim kültür bazında ele alındıgında sadece sembolik değer ifade edebilir. sistemin açıklıkları, nasıl kuzular yarattıgını en guzel tuketen toplumun kabul örmüş davranışlarında görebiliriz..

    ki bunu en güzel örnek fight club dır. sürekli tüketen toplumun kültürel zaaflarından faydalanan bu proje hem kültürden finansman saglar hem de bu kazanılan parayı kendi projeleri için kullanır.. aslında en mantıklı mumkun olan çözüm de budur. yağlarını aldıran zengin kadınların yağlarıyla yapılan pazarlama harikası sabunları tekrar bu bagyanlara satan tyler durden sembolik anlamını çözdüğü sistemi reel anlamda da yaralamak için ilk adımı atmıştır. evet tüketim kültürünün bizzat kendisi ile kendisini yaratan canavarı yok edebilmesidir soz konusu olan. birşeyler değiştirmeye niyetli olmayan insanların tüketim toplumu üzerine konusmaları bile abestle iştigaldir ki zaman kaybıdır, sistem kazanımıdır..
  • tüketim kültürünün tam anlamıyla benimsenmesi zor ve sancılı bir süreçtir.
    özellikle modernleşme sürecinin başlangıcında olan toplumlarda, bireyler tüketim kalıplarını tam anlamıyla içselleştiremediklerinden, zaman zaman alışılmadık durumlarla karşılaşmak mümkün olabilmektedir. giyim mağazasından çıkıp hemen arkasından yapımarkete giren bir birey, gördüğü ve beğendiği bir klozeti satın almadan önce denemeyi talep ederek satış elemanlarını zor durumda bırakabilmektedir. yahut yine klozet örneğinden gidilecek olursa, bireyin, klozetle karşılaştığı esnada satın alma değil pisleme arzusu kabarabilmektedir (bkz: yapımarketlerdeki klozetleri görende sıçasım gelir). örnekler çoğaltılabilir ancak karamsarlığa kapılmak gereksizdir. tüketim kültürü gelişimini sürdürdükçe, toplumun her kesimince kanıksanacak ve yukarıdakine benzer uyumsuz tepkiler silikleşecektir.
  • "antik yunan kültürü uzmanları, o dönemde yaşamış insanların fikirlerini kendilerine ait saymadıklarını söylüyorlar. antik yunanlılar akıllarına bir fikir geldiğinde, bir tanrı veya tanrıçanın kendilerine akıl verdiğini sanıyorlardı. apollon onlara cesur olmalarını söylüyordu. athena ise aşık olmalarını söylüyordu.

    günümüz insanları ise ekşi kremalı patates cipsi reklamı duyar duymaz, satın almak için hemen sokağa fırlıyorlar ama buna özgür irade diyorlar artık.

    antik yunanlılar en azından dürüstlermiş"

    (bkz: lullaby)
    (bkz: chucky palahniuk)
  • ülkemizde de özellikle kredi kartlarının yaygınlaşması ile iyiden iyiye hissettiğimiz olgu. tamam şu an kriz var ancak dövizin ucuz seyrettiği son 5 yıldır ithal malların ucuzlaması ve her köşe başında avm lerin açılması ile defolu bir kültür oluştu. elektronik eşyanı al, tişörtünü pantolonunu, cd ni dergini al, migrosuna tansaşına git,sonra fast food unu ye, sinemana git, yağmurdan korun, sıcakta avm de klimalı ortamda otur... halbuki güzel sokakların güzel kafelerin ferah temiz küçük mağazaların olsa şehirinin güzelliğin havasını içinde hissetsen kafanı kaldırdığında gökyüzünü görsen fena mı olurdu...
  • günümüzün modern dünyası maalesef para döngüsü üzerine kurulmuştur. üretmek, üretip satmak bir emek gerektirmekte ve belirli bir zaman sürecinden sonra getiri sağlayabilmektedir. oysa küresel sermaye, üretim yapmadan da paradan para kazanabilmektedir. bunun sonucunda şu anda tüm dünyaya hakim olan küresel finans kapitalizmi ortaya çıkmıştır.
    insanların büyük çoğunluğu artık üretim sektöründe değil, hizmet sektöründe çalışmaktadır. üretim gittikçe saydamlaşmakta, bu nedenle bireyler ürettikleri ile özdeşleşememeye başlamaktadırlar. haliyle üretimle özdeşleşemeyen bireyler tüketimle özdeşleşmekte, bu da yeni modern tüketim kültürünü yaratmaktadır.
    teknolojinin ve sıcak para politikalarının bu denli yaygınlaşması sayesinde acıyla farkediyoruz ki, tüketim kültürü çeşitli değişimlere uğrayarak belki sürekli devam edecek ama bitmeyecek gibi görünmektedir.
  • mostar dergisi'nin beş makale ve bir röportaj eşliğinde doyurucu bir şekilde irdelediği olgu.

    "kırılamayan kuşatma: tüketim kültürü": http://mostar.com.tr/default.aspx?sayi=28&bolum=4

    prof. dr. arus yumul: kapitalist sistemin devamı için tüketiyoruz: http://mostar.com.tr/detay.aspx?yaziid=598&sayi=28
hesabın var mı? giriş yap