*

  • coşkun büktel'in yazdığı bir çeşit araştırma kitabı.yazarının theopeden sonraki ikinci medar ı iftiharı.1998 yılında basılan kitap, yücel erten, ahmet levendoğlu,kenan ışık, ferhan şensoy,yıldız kenter, emre kongar gibi onlarca isim hakkında önemli iddialar içeriyor.
  • okunmadığında; özelde türk tiyatrosunu, genelde türk sanatını hiç bir zaman gerçek manasıyla 'tanıyamayacağımız', tabu yıkıcı, ezber bozucu, her iddiasını 2x2=4 kesinliğinde ispatlamaya çalışan, 'tiyatro esnafınca' aforoz edilmiş olan, büyük emek ürünü, kaka kitap.
  • belgesel ve edebi bir kitap.
    kapak fotoğrafı ve sahibinden izahlar için: http://www.coskunbuktel.com/…tiyatrosundaninsan.htm
  • sosyal fobilerin, toplumdan onay görme ihtiyacının tavan yaptığı manzaralardır. türkiye toplumu gıkını çıkarmamaya eğitilmiştir, buna ister siyasi bir çerçevede son 50 yıl diyin veya son 10 yıl diyin, isterseniz kültürel çilecilik, sabırcılık, sessiz sedasız kalmayı yüceltme kültürü diyin, isterseniz şehit, isterseniz fıtrat diyin, fark etmez. vardır böyle bir olgu. metrobüse bunalarak, oflayarak, puflayarak binen adam haklıdır ama çenesini kapasın isteriz. devlet dairesinde bekleme rezilliği yaşayıp feryat figan bağıran kadın haklıdır ama o boktan ağzını tutsun isteriz.

    minibüsler, taksiler, dolmuşlar biz yaya olduğumuzda şerefsizin önde gideni, insan hayatını hiçe sayıcılardır fakat bu araçların içinde olduğumuzda yayaya ya da başka bir sürücüye yapılan haksızlığa karşı suspus olup, hızlıca bizi gideceğimiz yere uçurmasını isteriz. birisi tartışma çıkarırsa, haklı olduğunu bilsek bile desteklemeyiz. yayayken korna çalanlara küfredip, araba sürerken sonuna kadar kornaya basanlarız. normalde araba idrakı olmayan hayvanlar için geliştirilmiş kornayı, biz birbirimize hatta kırmızı ışıkta duran arabalara çalarız. çünkü birilerinin bize kızmadığı, bizi tepeleyemediği, güvenli kapılar ardında tepkimizi en sesli gösterebildiğimiz ses odur. neye ve niçin olduğu önemsiz, sen niye bu sesi çıkardın bakayım diyemezler, iş yine de sarpa mı sardı, ne bastın kornaya mı diyecekler, ne olacak çıkarız işin içinden ben çıkarmadım, kornam bozuk kardeş, elim çarptı.

    biz sosyal fobiğiz, destek görmemekten korkanlarız, örgütlenme genlerini eritmişleriz, fikri yalnızlığın en büyük kabusumuz olması hamuruyla şekillenmişizleriz. tamam oy vereceğin parti çok güzel ama bir avuç kişisiniz. gel yine buraya verelimcileriz. sapına kadar hem de. peki tüm bunların tiyatroyla alakası ne? seyirciler ve tepkileri. o klon ötesi, o birbirinin aynı, her tiyatroya gidişimde denk geldiğim, kendimi oyuncuların yerine koyduğumda çıldırayazdığım aynı tepkiler. mesela hafif tebessümlük bir sahne mi canlandırılıyor, hemen birileri çıkıp kahkaha atmak şöyle dursun anırmaya başlar. neden? çünkü burada gülüneceğini ben anladım, bakın gülüyorum demek ister. sosyal bir onay arar. bakın ben yapılması gerekeni yapıyorum, bana kızmayın olur mu der. hiç de yabancılık çekmeden. kaynanası, patronu, okuldaki hocası, hatta evine gelen tamircinin bile farklı statülerdeki ama özünde aynı boktan esprilerine gülmede ihtisas yapmıştır. o gülüşü tanırım, o sahte iğrenç gülüşü. kaç kere duydu bu kulaklar o aynı tonlamada, aynı hazırlanmış, aynı kurgulanmış rezil gülüşü. sahnede entrika mı dönmeye başladı? hemen seyircilerden bir kahraman gün gibi doğar ve diliyle damağını döverek maymun gibi "nıck nıck" sesleri çıkarır. neden? çünkü o entrikalara karşıdır. entrika yapacak biri değildir. kimseye haset duymamıştır, kimseyi kıskanmamıştır, kimsenin arkasından iş çevirmemiştir. entrikalar kötüdür. arkadaşları da duysun baksın, nasıl da tepki gösteriyordu o, bu olay bir nıck nıck vakasıdır. nıck nıck! nıck nıck!

    ne o, sahnede erotik sahne mi var? hemen gülelim. ne olur arkadaşlar bakın gülmüyorsunuz, büyük yanlış yapıyorsunuz. şimdi kızacağım ama yoksa oyundan çıkınca mı konuşacağız bu sahneyi. saçmalamayın. erotik olgulara gülmeliyiz. onlarla başa çıkmamızın tek yolu bu. çünkü biz yetişkiniz. büyüdük toplumcuğum büyüdük! merak etme, bize emrettiğin gibi iş güç sahibi olduk, çoluk çocuk yaptık. nasıl çocuk yaparız biliriz. sen de şimdi bizim cinselliğe bakışımızı ölçüyorsun öyle mi toplum? komiktir cinsellik. hem de çok. güler geçeriz. çoluğu çocuğu yaptık. merak etme toplum. çok güzel yaptık. daha ne işimiz olur cinsellikle. hadi biraz daha gülelim. çok komik. inanılmaz komik. toplumsal onaya ihtiyacım var. siz de benimle gülün. bu cinselliğe sessiz kalmayalım. sahnede taciz sahnesi var ama gülüyoruz.

    ne oldu? birisi mi ölecek sahnede, açlık sefalat içinde. hadi hep beraber "ay yazık" diyelim. neden? çünkü biz açlık sefalet içinde ölecek kişilerden utanırız. onlara fiili yardımda çığır açtığımız gibi, sokakta görünce ay yazık ben iyi ki böyle değilim çok şükür demek gibi, sahnede görünce de ay yazık der ve toplumsal görevlerimizi eda ederiz. derin bir soluk, hadi hep beraber: ay yazık. nasıl gidiyorum toplum? beni kabul ediyorsunuz değil mi? oyunu iyi idrak ediyor ve verilmesi gereken tepkileri uygun yerlere koyuyorum değil mi? ne olur beni dövmeyin, beni dışlamayın toplumcuğum, ben de sizden biriyim. kötülüklerle savaşan, iyilikleri gözeten sizden biriyim.
hesabın var mı? giriş yap