*

  • 12 eylul oncesi "selam, yaratana selam" diye adina marslar soylenen orgutlu sinif.
    (bkz: 15-16 haziran 1970) (bkz: 1 mayis 1977)
    (bkz: abdullah basturk) (bkz: kemal turkler)
    (bkz: proletarya) (bkz: isci sinifi)
    (bkz: disk)
  • sömürülme oranları dünyanın diğer ülkelerindeki işçilerden farklı olmayan sınıf. proleteryanın türkiye'de çalışan kesimi.
  • 15 16 hazirana imzasını atan, nazım hikmetin de şiirinde selamladığı yüce sınıf
  • böyle bir sınıf olmasına rağmen bu sınıfa mensup insanların çoğunluğunun sınıf bilinci yoktur.
  • bugünkü anlamıyla işçi kavramı türkiye'de ondokuzuncu yüzyılın ilk yarısından sonra kullanılmaya başlanmıştır. ( ozamanlar amele denilmekteydi)
    türkiye'de sol hareketin baştan itibaren zaafı işçi hareketi ile sosyalist hareketin birliğinin sağlanamaması olmuştur. özellikle geçmişte işçi sınıfı daha çok azınlık halklardan oluşuyordu, bunlar ise kendi ulusal hareketleri peşinden gitmekteydi...
  • isci sinifini bir bilinclenme sonrasi var olan ve endustrilesme ile ortaya cikan bir yapi olarak ele alirsak, turkiye
    isci sinifinin tarihini 19 yüzyil ortalarindan alabiliriz.

    dolmabahçe sarayı'nın inşaatı sırasında olan ücretini alamayan işçilerin grevi tarihimizdeki ilk grevdir. 1853 yılındadır. balyan kardeşler bu inşaata inanılmaz paralar harcamışlar devlet maliyesi göçmüştür ama nedense ilk tasarruf gene iscilerin ucretinden olmustur.

    ama ilk örgütlü grev ameleperver cemiyetinin organize ettiği 1872 yılında o günlerde adı kasımpaşa tersanesi olan taşkızak tersanesi'nde üç aydır ücretlerini alamayan işçilerin yaptigi grevdir ve haklarini almislardir.

    ama ucret alamama disinda yapilan ilk grev ise calisma saatlerinin azaltilmasini isteyen 1879 yilinda yapilan
    yapi iscileri greviydi.

    ilk siyasi grevlerde izmir'de kurtulus savasina silah gondermek icin yapilan daha cok cephane soygunlari
    seklinde gelisen grevlerdi.

    ilk bazi iscilerin atilmasi icin yapilan grev ise şark şimendiferleri işçilerinin greviydi. taleplerinden biri isgalcilerle isbirligi yapan iscilerin atilmasiydi.

    ilk silahli bastirilan grevde bu zaman diliminde oluyor. tramvay iscilerini grevi isgal kuvvetlerince kendilerine karsi oldugu dusunulerek silahla bastiriliyor ama esas talep yevmiyelerin 120 kurustan 150 kurusa cikarilmasi idi.

    ilk yasal grevler cok daha ilginctir. 1908'de dolayli yoldan iscilere grev hakki taninmasindan sonra (dolayli diyorum cunku grev kelimesi gecmiyor ama kurulan derneklerin hak arama eylemleri yapabilecegi soyleniyor)2-3 ay icinde 30 grev olunca en son beyoğlu semti gazeteleri mürettiplerinin grevinden sonra bu yasa kaldiriliyor.

    simdi beni de sasirtan gelismeye gelelim, arada (1923-1961) hicbirsey yok, taki 1961 anayasasinin tanidigi ozgurluklere kadar.

    unlu sarachane mitingi (1 mayista yapilmistir) 200 bin iscinin katilimiyla yapiliyor. grev ve toplusozlesme hakki 1908 den itibaren ilk defa yasal bir hak oluyor. bu arada 1 mayis taksim katliamina kadar 1 mayis alani denince akla sarachane geliyor, yani "sarachanede kutlatmayiz" tartismalari var bir de tarihimizde
  • "biz bu ülkenin yönetiminde hiçbir zaman söz ve karar sahibi olmadık.

    kamu işletmelerini partilerinin çiftlikleri haline biz getirmedik.

    kamu bankalarının kredilerini hayali ihracatçılara, borsa simsarlarına biz peşkeş çekmedik.

    kit ürünlerini ucuz girdi olarak avantacı sermayeye biz dağıtmadık.

    vergisiz, sigortasız kayıt dışı ekonomiyi biz icat etmedik.

    vergi kaçırmanın, üretmeden faiz kıyakçılığıyla yaşamanın yollarını biz göstermedik.

    işverenlerin prim borçlarını biz affetmiyoruz.

    kaynakları yıllardır amaç dışı alanlarda biz eritmiyoruz.

    şimdi batırdıkları kamu işletmelerinden özelleştirmeyle kurtulmaya çalışıyorlar.

    bütün bunları imf'ye danışarak, imf'nin isteklerine uyarak yapıyorlar.

    binlerce emekçiyi önce işsizliğe sonra da mezarda emekliliğe mahkum etmeye çabalıyorlar.

    bu ülkede yaşanan toplumsal çatışmaların sorumlusu da biz değiliz.

    kamu çalışanlarının sendikalaşma hakkını biz engellemiyoruz.

    2821-2822 sayılı yasaları çıkararak, sendikalaşmanın önüne biz set çekmedik.

    sendika seçme özgürlüğünü, grev ve toplusözleşme hakkını biz kısıtlamadık.

    düşünmeyi ve düşündüğünü açıklamayı biz suç ilan etmedik. cezaevlerini düşünce mahkumlarıyla biz doldurmadık.

    dolaysız siyaset yapma hakkını toplumun en bilinçli, en dinamik, en örgütlü kesimlerinden biz esirgemedik.

    ülkemiz insanı insana “kul” yapan ekonomik politikalarla sarsılıyor, toplumumuz bir politik açmazdan diğerine sürükleniyor.

    ama her bunalımın faturası emeğiyle geçinen bizlere çıkarılıyor, her açmazın yükü emekçilerin sırtına bindiriliyor.

    açılan her ekonomik paket bizi daha da yoksullaştırıyor.

    her açmaz demokratik hak ve özgürlüklerimizin kısıtlanmasının gerekçesi oluyor.

    katılmadığımız kararların, içinde yer almadığımız uygulamaların sorumluluğunu yüklenmeyeceğiz, sonuçlarına katlanmayacağız.

    bu ülke yalnızca devleti yönetenlerin, işverenlerin, rantiyelerin ülkesi değil.

    bu ülke bizim de ülkemiz.

    hepimizin yararlandığı değerleri üretenlerin; kültürümüzü, sanatımızı yaratanların; alınteriyle yaşayanların ülkesi.

    geçmişimizle burada var olduk, bugün burada yaşıyoruz, üretiyoruz, geleceğimizi de burada kuracağız.

    adaletsizliklerin ve yolsuzlukların boy verdiği bir ülkede, açlık ve yoksulluk içinde yaşamak istemiyoruz." *
  • (bkz: güldürmeyin beni)

    bir sınıf olduğunun farkında değildir herşeyden önce. lümpenliğin dibine doğru hızlı bir dalış gerçekleştirmiştir. daha da derinlere doğru ulaşabilmek için deliler gibi kulaç atmaktadır.
  • feodal bağlarını henüz kopartamamış yani marksist ağızla konuşursak henüz proleter olamamış bir işçi sınıfıdır kendileri. sırf bu sebeple icinde bolca lumpen ogeler barindirirlar....
hesabın var mı? giriş yap