• ugurlamaktan kesinlikle daha zor olan, her yolcunun duzenli olarak basina gelen toren...
    iyi aile terbiyesi almis yolcularin katilimcilari kiramadiklari, hangisini once opeceklerini hangisine daha uzun sure sarilacaklarini bir turlu bilemedikleri kabus benzeri aktivite...
  • uğur getirmesi için kişinin at nalı, tavşan ayağı, vezir parmağı veya benzeri nesneleri edinmesi, üzerinde taşımaya başlaması.
  • geride kalan olmaktan küçüklüğümden beri hiç hoşlanmadım. evde misafirler olduğu zamanlar, gidişlerinde geride bıraktıkları boşluk beni çok üzerdi; hatta daha küçük bir çocukken misafirler gider gitmez yatıp uyumaya çalışırdım, sessizliğin içinde kalmamak için. giden olmak bu kadar yıpratmaz beni, geride bıraktığım sessizliği görmek gibi bir sorunum olmaz en azından. ben hep çıkılan yolcukların gidiş bölümünü sevdim zaten. dönüşleri düşünmemeye çalışarak, eninde sonunda dönüş geldiğinde ise ağzımı bıçak açmayarak. son anların tadını çıkarmaya çalışıp "önceden harcadıklarımı daha farkında olarak yapsaydım keşke"ler dökerek.

    zaman geldi, gidiyorsun işte. bir sabah uyandığımda seninle aynı kentte olmayacağım. pencereyi açtığımda aynı ışıkların içinde olmadığımızı düşüneceğim. bir esinti doldurduğunda odamı, senin de bunu hissedip hissedemediğini sormayacağım kendime. sözcükler içinde olduğu kutudan hiç dışarı çıkmayacak günlerce belki; boşluğa yazılar birkaç satır kazanacak. büyük gülümsemelerim paylaşımsız, kimsenin farkedemediği bir donuklukla kalacak aklıma gelince sen. fotoğraf çekeceğim*, belki çiçek toplayacağım, ya da kopuk parçalar birleştireceğim herhangi bir bütün için. aksamüstü ansızın esen bir rüzgarda, elimdeki kitap sayfaları hızla kapanacak, başımı kaldırıp gökyüzüne bakacağım sanki oradaymışsın gibi.

    yaşam burada sen hiç yokmuşçasına devam edecek, boşluğun kapatılmaya çalışılacak sessizce ama hep biraz daha artacak. boğazda ayışığı yine titreyecek, vapurlar yine yeni doğan güneşin altında görünmez bir izi takip edecek, simitçi çocuklar, çiçeklerini sulayan insanlar, koşuşturma, trafik, müzik, dans, aşk, ölümler ve kahkahalar sürecek. kent yaşamına sen içinde olup olmadığına bakmadan devam edecek, dönersen de zamanı tekrar etme gereğini hissetmeyecek.

    bu dev kent sen gittikten sonra da hareket edecek, sen gittikten sonra da geceler tutuşacak, gün doğumunda martılar çığlıklar atacaklar boş sokaklara. döndüğünde farkını anlayabileceğin hiçbirsey olmayacak şehre dair, biraz daha eski, biraz daha yıpranmış gelecek belki bir parça. uzaklaşsan da, böyle bir yaşam olmadığını düşünsen de geri döneceksin, geri dönebileceğin başka bir şehir olmadığını bilerek. yaşam seni umursamayacak, geri dönüşüne de gidişin gibi kayıtsız kalacak. belki biri adını söylecek bir an ürpereceksin, biri var olup olmadığını merak edecek bir kez daha, farketmeyeceksin.

    bense bekleyeceğim, belki bir çiçek daha kuruturum defterlerde, belki birini büyütürüm. belki bir dalgayı yakalarım, belki zamanı durdurur ve yokluğunun ardından ıssızlığı izlerim. yorgunlukların, karmaşanın, uğursuzluğun ve yozlaşmanın, denizin, martıların, yeniden doğuşların, güneşin, tutkuların kentini geride bırakıyorsun bir kez daha, dönmek üzere ve döneceğin başka yer olmadığını bilerek. yine de bu kentte senin için yaşamı yeniden tanımlayacak birşeyler var, belki ben de bunlardan biriyim, bekleyeceğim.

    hoşça git, uğurlar ola.
  • yola çıkmaktan, gidilecek yerden** korkmaya yol açacak kadar etkili acı duygu...tam uçağa binecekken son bir kez arkadakilere bakmak bile bir kaç saat sürecek bir yolculuğu bile asırlar kadar uzun tutmaya yeter...o nedenle en güzeli, kimseye haber vermeden sessiz ve sakin bir şekilde kaybolmaktır*...ha uğurlayacak kişi iseniz, boş yere ortalıkda görünmeyin, sessizce izleyin gideni, vicdan azabı yaratmayın...
  • sonunda neyin bekledigini bilmedigin belki de cok iyi bildigin yola cikisin son rotusu...garip bir suskunlugun,o suskunlugu bozmak icin bir seyler soyleyebilme zorunlulugunun cirpinis sebebi.hani insan ozlemeye katlanabilir de ya bir kez daha goremezsem dusuncesiyle yogunlasir birden.bir orman gibi ugulduyor sanırsın beynini.daha var dersin.hem dahası var diyerek kotu dusuncelerden soyutlamaya calisirsin kendini.boyle avunursun.hem zaman nedir ki, kim hizina yetisebilmis ki diyerek gitgide kuculen yuzleri secmeye calisirsin..o son poz silinmez belleginden sen donene kadar...
  • uğurlamaktan zor. gitmek isteyip de gittiğin yerden dönmektir. gitmek istemediğin yere dönmektir.
  • geride kalmayı bildim ben hep... hep uğurlayan olmuştum ama ömrümde ilk defa yolcu edildim şimdi... bütün yol içime doldu daha şimdiden... sen tarafından sarılıp sarmalanarak yolcu edilmiş olmanın sıcaklığı hep içimde olacak... bir kaç gün ara ile aynı yıldızlara aynı denize bakıyor olmanın heyecanı beni ayakta tutacak... üstüm başım sen kokuyor çocuk bu yol hiç bitmesin
  • uzadıkça yaşattığı hüzün aceleyle kısalmasından daha az can yakan eylem. pencereden dönüp baktığınızda kimsenin olmayışı nereye varıyor olursanız olun çatır çatır kırıyor kalbi.

    en uzun el sallayan, hadi git artık bekleme demenize rağmen görünürde kaybolana kadar dönüp baktığınızda hep orada olan anneniz oluyor sanırım bir tek. iki saniye önce sarılıp ağladığınız o kadın pencereye bakıp sessiz sinema oynuyor sizinle ; seksen defa söylediği yetmezmiş gibi bir de el kol hareketleriyle "varınca ara" diyor filmli otobüs penceresinin arkasından sizi yarım yamalak görmeye çalışarak.
hesabın var mı? giriş yap