• kani karaca'nın çok güzel yorumu ile kasedi ve cd'si dükkanlarda satılmakta olan, nayi osman dede'nin muhteşem bir eseri. düşünceler üzerinde sakinleştirici bir etkisi vardır. hem sakinleştmek hem de gaza getirmek gibi birbirine ters 2 eylemi gerçekleştirmeyi başaran bir eserdir.
  • (bkz: #8065458)
  • uşşak âyin-i şerîf

    kutbü’n nâyî osman dede

    1. selam

    âteş ne-zened der dil-i mâ illâ hû
    kûteh ne-küned menzil-i mâ illâ hû

    ger âlemiyan cümle tabîban bâşend
    hallî ne-küned müşkil-i mâ illâ hû

    bizim gönlümüzü tutuşturan odur (hû’dur) ancak. yolumuzu kısaltan odur ancak. bütün insanlar hekim olsa, (yine de) derdimize deva olan odur ancak.

    imrûz çi rûzest ki hurşîd dü-tâst
    imrûz zi rûzhâ birûnest ü cüdâst

    ez çerh be hâkiyan nisârest ü sadâst
    k’ey dil-şüdegân müjde ki in rûz-i şümâst

    bugün nasıl bir gün ki güneş iki kat (güçlü)! bugün (diğer) günlerden farklı; başka (bir gün)! gökten, yerdekilere, “ey âşıklar, müjde! bugün sizin gününüz” diye nidâ geliyor, (saçı) saçılıyor.

    bî-aşk neşât u tarab efzun ne-şeved
    bî-aşk vücûd hûb u mevzun ne-şeved

    sad katra zi ebr eger be deryâ bâred
    bî-cünbiş-i aşk dürr-i meknun ne-şeved

    aşksız neşe, eğlence artmaz. aşksız vücut, güzel ve ölçülü olmaz. buluttan denize yüz damla düşse, aşk hareketliliği olmaksızın gizli inci olmaz.

    ez kenâr-ı hîş yâbem her demî men bûy-i yâr
    çün nigâr-ı hîş râ men mî keşem ender kenâr

    ruh çü âteş mey çü âteş aşk âteş her se hoş
    can zi âteşhâ-yi der-hem ber figân eyne’l-firâr

    her an kendi kendimi sevgilim gibi kucaklayınca, kendimde sevgilinin kokusunu buldum. yüz, şarap, aşk ateş gibi, üçü de hoş. can bu içiçe girmiş ateşler yüzünden, feryat içinde, “nereye kaçayım?” deyip duruyor.

    2. selam

    sultân-ı menî sultân-ı menî
    ender dil ü can îmân-ı menî

    der men bi-demî men zinde şevem
    yek cân çi şeved sad cân-ı menî

    sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. bana üflersen ben dirilirim. bir cân da nedir? yüz cânımsın.

    ey âşıkan ey âşıkan men hâk râ gevher künem
    ey mutriban ey mutriban deff-i şümâ pür-zer künem

    ey âşıklar, ey âşıklar, ben toprağı mücevher yaparım; ey mutripler ey mutripler, definizi altınla doldururum.

    3. selam

    ey şehd-nûşîn-i lebet pâk ez heme âlûdegî
    bin’şin ki tâ bâz îsted çeşmem zi hun-pâlûdegî

    dudağından bal içen bulaşıklıktan tamamen temizdir. otur ki gözüm kana boyanmaktan geri dursun.

    ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
    kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur

    her ki bugün veled’e inanuben yüz süre
    yoksul ise bay olur bay ise sultân olur

    binlerce tebrikler! bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. bugün her kim (sultan) veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.

    ey kavm be hac refte kücâyîd kücâyîd
    dil-dâr hemin câst bi-yâyîd bi-yâyîd

    ey hacca giden topluluk! nerdesiniz, nerdesiniz? sevgili burada, gelin gelin!

    imrûz çü her rûz harâbîm ü harâb
    meg’şâ der-i endîşe vü ber gîr rebâb

    sad gûne nemâzest ü rükûest ü sücûd
    an râ ki cemâl-i dôst bâşed mihrâb

    bugün her günkü gibi harabız, harap. düşünce kapısını açma; rebabı (eline) al. sevgilinin (güzel) yüzünü mihrap edinen için yüz türlü namaz var, (yüz türlü) rükû ve sücûd.

    hod râ çü demî zi yâr hurrem yâbî
    der ömr nasîb-i hîş an dem yâbî

    zinhâr tü zâyi ‘ ne-künî an dem râ
    zîrâ ki çünan demî diger kem yâbî

    kendini bir an sevgiliden yana sevinçli bulursan ömründe nasîbini o anda bulursun. o anı sakın zâyi etme. zira öyle bir anı bir daha bulamazsın.

    derhâ heme besteend illâ der-i tü
    tâ reh ne-bered garîb illâ ber-i tü

    ey der kerem ü izzet ü nûr-efşânî
    hurşîd ü meh ü sitâregân çâker-i tü

    garip kimse, başka bir yol bulamasın diye bütün kapılar kapalı; ancak senin kapın açıktır. ey keremde, yücelikte, nur saçmada güneşin, ayın, yıldızların kölesi olduğu (sevgili)!

    der kûy-i harâbât me-râ aşk keşan kerd
    v’an dil-ber-i ayyâr me-râ dîd ü nişan kerd

    men der pey-i an dil-ber-i ayyâr bi-reftem
    ô rûy-i hod an lahza zi men bâz nihan kerd

    sultân-ı arefnâk büdeş mahrem-i esrâr
    an sırr-ı tecellî-i ezel cümle beyan kerd

    aşk, harâbât semtine sürükledi; o hilekâr dilber de görüp bana işaret etti. ben o hilekâr dilberin peşinden gittim; o ise hemen yüzünü sakladı benden. (hakk’ın) sırlarına mahrem olan “arafnâk” sultanı, ezel tecellîsinin sırrını tamamen açıkladı.

    (“yarabbi! seni hakkıyla bilemedik!” diyen peygamber (s.a.v.)’e işaret edilmektedir.)

    4. selam

    sultân-ı menî sultân-ı menî
    ender dil ü can îmân-ı menî

    der men bi-demî men zinde şevem
    yek cân çi şeved sad cân-ı menî

    sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. bana üflersen ben dirilirim. bir cân da nedir? yüz cânımsın.

    kaynak
  • heeeey yaaaaar, heeeey raaanaaayi meeeen vaaay.

    dü-tâst, cüdâst, sadâst, şümâst.
hesabın var mı? giriş yap