• 26 eylül 1999’da gerçekleştirilen ulucanlar cezaevi operasyonu. biraz daha eski ve unutulmuş bir hayata dönüş harekatı.
  • hürriyet gazetesi, 28 eylül 1999 günü, yani baskından iki gün sonra "beş dakika önce" manşetiyle çıktı. birinci sayfanın neredeyse yarısını kaplayan bir fotoğrafın (sayfamızda gördüğünüz fotoğraf) eşlik ettiği haberin spotu, fotoğrafı da açıklıyordu:

    "ankara kapalı cezaevi'ndeki teröristler, kanlı isyanı başlatmadan 5 dakika önce ellerinde sopalarla hatıra fotoğrafı çektirdiler. (...) kanlı olaylara sahne olan ankara merkez ulucanlar kapalı cezaevi'ndeki terör suçundan hükümlü dhkp-c, tkp (ml), tikko, tkip ekim örgütü üyeleri, isyandan 5 dakika önce çektirdikleri bir fotoğrafta, 'devrimci tutsaklar teslim alınamaz' deyip üç ayrı örgütün imzasını attılar. ancak bu fotoğrafta görülen üç teröristin isyanda öldüğü ortaya çıktı."

    gerçek ertesi gün ortaya çıktı: o fotoğraf ulucanlar cezaevi'nde beş dakika önce değil, başka bir cezaevinde tam beş yıl önce çekilmişti.

    hürriyet, birkaç gün sonra, iç sayfalarda üç-beş satıra sığdırdığı tek sütunluk bir haberle, "beş dakika önce"nin doğru olmadığını duyurdu okurlarına ve özür diledi.

    on gün sonra da genel yayın yönetmeni ertuğrul özkök, köşesinin bir bölümünü konuya ayırdı. yazdıklarının tamamı şöyle:

    "geçen hafta cezaevi isyanı sırasında hürriyet'in birinci sayfasında bir fotoğraf yayınladık.

    "fotoğrafta, cezaevindeki bazı sol görüşlü mahkûmların ellerinde sopalar ve alınlarında bantlarla poz verdiği görülüyordu.

    "bu fotoğrafın ulucanlar cezaevi'ndeki isyandan önce çekildiği yolunda bilgi almıştık.

    "kaynağımız, fotoğraftaki üç kişinin cezaevindeki çatışmada öldüğü yolunda bilgi vermişti.

    "ancak daha sonra bu fotoğrafın bir başka cezaevinde çekilidiğini öğrendik.

    "öğrendiğimiz anda da hiç tereddüt etmeden düzeltme yaparak yayınladık.

    "birçok meslektaşımız ve meslek kuruluşu, bu haber dolayısıyla haklı olarak bizi eleştirdi.

    bu meslekte bundan büyük ceza da olamaz.

    "biz de o cezayı hak ettik.

    "ne yazık ki, dünyanın birçok büyük gazetesi günün heyecanı içinde zaman zaman bu tür yanlışları yapabiliyor."

    işte hepsi bu... meselenin özüne zerrece girmeyen bir bakış açısı... meselenin özü şurada: acaba -sonradan iddia edildiği gibi- olayın tek yanlı bir katliam olduğunu kanıtlayan bazı bilgiler ulaşsaydı hürriyet'e, "günün heyecanı içinde" gazete bu bilgileri haberleştirecek miydi?

    hürriyet o kadar teşne ki eline geçen bu fotoğrafı kullanmaya, küçük bir gayretle neyin ne olduğunu açığa çıkaracak iki ipucundan bile faydalanamamış:

    1. "kaynak", fotoğraftaki üç kişinin çatışmada öldüğünü söylüyor... gazete, ölenlerle fotoğraftakileri karşılaştırmayı neden düşünmemiş acaba?
    2. olayların olduğu gün mevsim normallerinin çok dışında, çok sıcak bir hava vardı. oysa fotoğraftakiler kalın yün kazaklar ve paltolar içindeydi.

    yaşananın tipik bir dezenformasyon olduğu apaçıktı ama, gazete yönetiminin bunu görmeye niyeti yoktu.

    bunun sonuçlarını tahmin edebilirsiniz: yeni dezenformasyonlar... daha aradan bir ay geçmeden yenisi gelecekti...

    daha cok gülmek için
    http://www.medyakronik.com/arsiv/10070103.htm
  • (bkz: ali öz)
  • tam da 19 aralık katliamı'nın yıldönümünde sanık jandarmaların beraatine karar verilmiştir.

    http://www.milliyet.com.tr/…b=gorevlerini yapmislar
  • ahırdan bozma ulucanlar cezaevinde sabaha karşı 10 kişinin katledilmesi ve sonrasındaki "faillerinin teşhiş edilememe" geleneğinin devamı.
  • bir şekilde elime geçmiş bir dosyada kurbanlarının otopsi masalarında çekilmiş fotoğrafları otopsi raporlarına ekli olarak bulunan katliam. daha önce ben de o cezaevinde yattım. şimdi o katliamın öncesini konuşsak belki de insancıl duygularla ya da idealist düşüncelerle buraya yazan bir çok arkadaşın kafası karışır. ama konu bu değil. konu o fotoğraflar. içlerinde günahım kadar sevmediğim kişiler de bulunan bu cesetlere bakarken, ki zaten bir kere bakabildim ve bir daha açmadım, bu devlet kimlere maaş ödüyor, bu devlet kimler tarafından korunuyor diye isyan etmemem, olağan koşullarda bunu yapan bir de darbe olsa neler yapar diye düşünüp ürpermemem mümkün değildi.

    bir insan bir devlete niye aşık olur, bir insan önü sonu bir memuriyet olan bir görev adına nasıl bu kadar canavarlaşabilir; asıl sorun o mahkumların suçlu ya da suçsuz, isyan etmiş ya da etmemiş, bu ülkeye zarar vermiş ya da vermemiş olması mıdır, yoksa kamu adına hareket eden birilerinin eline geçirdiği bir canlıyı kafasına çivi çakarak, gözlerini oyarak, vura vura beynini dağıtarak öldürebilmesi ve ondan sonra izin günlerinde yanına karısını ve çocuklarını alıp son dönemin meşhur ifadesiyle "saygın" insanlar olarak aramızda gezebilmesi midir?

    ulucanlar katliamı denince böyle şeyler sorup duruyorum kendime. bu psikopati darbe yoluyla siyasî iktidara da el koysun, yeter ki şu akp gitsin diyen, kimileri bunu derken kendisine solcu da diyebilen, devlet içindeki böylesi aşırılık yanlılarından bazıları kravatlı halleriyle içeri tıkıldılar diye bik bik bik edip duran angutlara da selam ediyorum bir yandan; benzer vahşetleri değil islamcılara, o vahşeti uygulayanlara bile reva göremeyen bir solcu olarak...
  • yüzü aşkın tutsak kurşunlar ile yaralanmıştır. yaralananlardan ölmeyenleri hamama götürülerek işkenceden geçirilmiş, "kasatura"lar ile öldürülmeye girişilmişlerdir.
  • sağ kurtulanlara cinayet davaları açılan katliam.
  • hakkında tavır yayınlarından çıkan yalanları parçalayan ulucanlar katliamı adlı bir kitap mevcuttur.

    http://www.ozgurluk.org/…/pdf/ulucanlarkatliami.pdf
  • katliamda on tane devrimci tutsak öldürülmüştür.

    ahmet savran - dhkp-c
    aziz dönmez - dhkp-c
    habip gül - tkip
    halil türker - tkp/ml
    ismet kavaklıoğlu - dhkp-c
    mahir emsalsiz - mkp
    önder gençaslan - mkp
    ümit altıntaş - tkip
    zafer kırbıyık - tikb
    abuzer çat - mlkp

    http://www.devrimyolu.com/ulucanlarsehitleri.jpg
hesabın var mı? giriş yap