• yayını televizyona uydu anteni ve receiver* vasıtası ile aktarılabilen, hava antenine göre çok daha yüksek görüntü kalitesi ve ve kanal sağlayan teknoloji.
  • dijital platformlarda sıklıkla adı geçen "çoklu dil desteği" marifeti olan, ama nedense paralı kanallar dışında kimsenin pek umrunda olmayan fasiliteye sahip yayın çeşidi.

    misal kanal d'nin uydu yayınına bakıyorum gayet güzel görüntü, gayet keskin kontrast, arada güzel filmler de veriyor ama dublaj yapacam diye mafediyor filmi. hadi alt yazı istemek densizlik olur da, yayın platformun müsait, artık bütün dijital receiverlarda çoklu dil desteği var, alt yazı da kasma, 2. ses kanalından da orjinal sesini veriver. anladığımız kadarı ile dinleyelim, bari ses efektlerini düzgün duyalım.

    hayır çok pahalı bi teknoloji mi acaba diye düşündüm bi ara, bakıyorum yabancı kanallara, adam bir kanala 4 ses kanalı açmış, film vermediği zamanlarda misal diğer kanallardan radyo yayını yapıyor, film verdiği zaman 1. ses kanalında filmi kendi dilinde dublajla, 2. ses kanalında orjinal dilinde, 3 ve 4 te radyo yayını devam. hani olmicak bişii de değil demekki.
  • uydu yayını ilk olarak 60'ların başlarında noktasal bağlantılı uydular kanalından başlamıştır. o dönemde intelsat ve molniya gibi uyduların sinyal gücünün zayıflığı, çok güçlü ve pahalı anten sistemlerini gerektirdiği için, bunlar daha çok telekomünikasyon kuruluşlarının haberleşme ağını teşkil etmiş, buna paralel olarak da şahsi kullanıcıların sayısı son derece kısıtlı kalmıştır. insanların evlerinde uydu yayını izleyebilmesini yaygınlaştıran olay, doğrudan yayın yapan uyduların dünya yörüngesine yerleştirilmeye başlanması olmuştur.

    doğrudan yayın sistemleri veya ingilizce kısaltmasıyla dbs, aslında 50'li yıllarda abd'de pentagon'un talebini karşılamak üzere geliştirilmişken, 70'lerin başında bireysel tüketicilerin hizmetine sunulmuştur. bu sistemin özelliği oldukça güçlü bir sinyalizasyon yetisine sahip olmasından ileri gelir. zira, bu sayede herkesin kullanabileceği küçük ve çok pahalı olmayan alıcılarla uydu yayınlarına erişebilmek mümkün olmuştur.

    1965 yılında fırlatılan sscb'nin molniya ve abd'nin intelsat 1 uyduları daha çok telefon kanalıyla haberleşme imkanı veriyordu ve sadece siyah beyaz yayın yapan bir televizyon kanalının izlenmesini sağlayabiliyordu. daha sonra, 1969 yılında fırlatılan intelsat 3 söz konusu sayıyı 4'e çıkardı. 1972'de fırlatılan kanada yapımı anik a1 ise 6000 telefon bağlantısını ve 12 renkli televizyon yayınını aktarabilme yetisine sahipti. 1974 yılında sscb, üçüncü kuşak molniya uydusunu fırlatarak, sbkp toplantılarını ve devrim tarihine ilişkin belgeselleri renkli olarak dünyaya izletebilme olanağına kavuştu.

    70'lerin ikinci yarısına gelindiğinde artık o kadar çok uydu yörüngeye yerleştirilmişti ki, 1977 yılında uluslararası kuruluşlar yoluyla, her ülke için ayrı ayrı uydu noktaları ve frekansları belirlenmesi esasına dayalı bir düzenlemeye gidildi. 1978'de amerikan ais-6 uydusu, bütün hindistan'ı yayın alanı içine alarak kapitalist yaşam tarzının sahte albenisini hindistan halkının zihnine işlemeye başladı.

    1980'li yıllara gelindiğinde avrupa'da neo liberalizm rüzgarıyla devlet televizyonlarının yavaş yavaş özelleştirildiği, pek çok özel kanalın ortaya çıktığı görüldü. uydu yayıncılığı da bu dalgadan nasibini aldı. böylece 1985 yılında avrupa'nın ilk özel uydu kuruluşu ses astra ortaya çıktı. 1988 yılında yörüngeye oturtulan ve avrupayı kapsayan astra 1a uydusu da avrupa'ya ait ilk özel uydu olarak tarihe geçti. sonrasında mart 1991'den haziran 1999'a değin astra 1b'den astra 1h'ye kadar yedi uydu daha yörüngeye oturtuldu. böylece euro sport'tan rtl'ye, sat 1'den venüs tv'ye kadar her kanal tüm avrupalı izleyicilere ulaştırılır hale geldi.

    sonra da bugünlere geldik. daha analog yayına alışamadan, bir de dijital yayın çıktı; ne erotik yayınların zevki kaldı, ne de karayiplerin gizemi...

    (bkz: analog uydu alıcısı)
    (bkz: venüs tv)
hesabın var mı? giriş yap