uyuşukluk
-
-
bir tatil günü özgürlüğü
-
"uyusukluk
esnedi
yasli nur yuzlu kadin.
denize dogru bakarak.
durulmus dimaginda
yasadigi kavgalarin
cirpinislarinin izleri
yankilaniyordu.
kayiplarinin acisinin
aci bir tebessume
dondugu ani
hatirladi.
hircindi deniz bu gun,
ve onun uyusuklugunun
tezatiydi.
pencereden
yagmurun ugultusu
ninni gibiydi ona.
yollara dusmustu hep
gulemeden sevinemeden
arayip da bulamadigi
her sey ise
hic bisey yapmayi
sectigi
tembel gununde
onu bulmustu." -
ağzını açsan salyan akacak göz bebekleri birbirinden uzaklaşır mümkün olsa, biri sürekli herşeyi siliyor düşünemiyorsun, okuduğun her şey rururur rururu rururu rurur rururururur ru rururururu ruru gibi gözükmeye başladı şakaklarında hissizlik var içerilere doğru biri sanki beyninin ön tarafına iki ayrı çengel saplamış seni uyuşturup iplere bağlamış çengelleri ensende birleştirmiş çekiyor, sıyrılıyorsun zarlarından birer birer. kahve içsen damarlarınla oynasan biraz sulasan oraları çengellere biraz direnç göstersen işin var yapacak olmaz uykun ağır uykuya haksızlık etmemek lazım doğal ihtiyacın o yazdığın sayfaları yesen bile uyku kadar yardım etmez. sürekli uyuşukluk çekiyorsun ama farkediyorsun ki biraz gerindin mi biraz koştun mu geçiyor kısa süreliğine ama farkında ol kendinin uzun sürmez bu işler sen de bir hayvansın sonuçta, önemli olan kan sirkülasyonunu sağlama almak, bakla yemelisin bence belki bir şeyleri eksik alıyorsundur su iç su dehidrasyondur ya da belki kedidir bi bak. uyku o kadar gerekli geliyor ki şu anda dünyanın en salak insanı seçilsen umurunda olmaz ödeve koyim bana bişi olmasın. teyk it iyzi.
-
cehennem azabı gibidir hayatı coşkuyla yaşayan eski hükümlülere.
-
dengesizlik ile paralel giden hal.
ne hissettiğini de bilmez uyuşuk, ne istediğini de, ne halde olduğunu da. gayet güler haldeyken, durduk yere ağırlık çökebilir üstüne ki... tüm gününü de etkileyebilir, bir kısmını da.
daha tepkili de olabilir, daha boşvermiş de. en önemli şeyler önemsiz olur, aslında kafasında yer etmemişler bile dile dökülebilir. rüyalar karmaşıklaşır, yabancılaşır. sabitliği, en belirsizlik halindekini bile ister bazen, kimi zamansa boşluğun özgürlüğü cazipleşir.
ağlamalar da anlamsızlaşır, gülmeler de, eğlenmeler de. 7/24 geyik yapıp, her şeye alayla yaklaşıp bundan acı duyar hale geçer kişi de... e zaman geçiyor, ne acısı!?
ya dengelenmek lazım gelir, ya da... aslında belki de her şey artık çıkar listelerden.
gerçi kim bilir, belki de tüm liste aynen duuyordur ve hatta daha fazladır.
-
insan hem uyuşuk, hem dengesiz, hem korkak hem de yorgunsa...
çekilmez olur. kendisini zaten çekemezken, kaçacak deliği daha da arar da olur. -
hastalık gibidir. aslında bu hiç bir şey yapmamak değil de, yapman gereken şeyler dışında ne kadar lüzumsuz şey varsa yapmaktır, yani yine boş vaktin olmamasından yakınmaktır bu sebeple. karabasan gibi bir şeydir. insanın bir üstüne çökünce, atması epey zordur. çevresel etkenler de zorlaştırabilmektedir bu durumu.
-
-
spor yapmaya başlamadan önce sık sık deneyimlediğim, tabiri caizse atalet hali. enerjinizi tüketmesi gereken bir şeyin tam tersi etki yapması çok ilginç.
-
marcus aurelius uyuşukluğu kendini sevmemek olarak anlatır kitabında.*
7-8 yıl içinde olduğum durumdan yavaş yavaş (bu konuda bile uyuşukluk var maalesef) kurtulmaya çalışırken benim için etkili olduğunu düşünüyorum.
“ sabahları canın yataktan çıkmak istemediğinde, şöyle düşün: bir insanın görevini yerine getirmek için kalkıyorum. bunu yapmak için doğdum, bu dünyaya bunun için geldim, peki ama neden yapmıyorum? yataktan çıkmayıp yorganı başıma çekmek için mi yaratıldım yoksa? bunun için mi geldin dünyaya? harekete geçmek için değil de, duyuları sınamak için mi? ağaçları, kuşları, karıncaları , örümcekleri, arıları görmüyo musun? onların her birinin evrenin akışı içinde kendine düşen görevi yerine getirdiğini, evrensel düzene küçük de olsa katlıda- bulunduğunu görmüyor musun? sen, kendi adına, bir insan olarak yapman gereken şeyi yapmayı red mi edeceksin? kendi doğana uygun olanı yapmak için acele etmeyecek misin? "ama dinlenmek de gerek." elbette; bence de öyle. ama doğa yemeye içmeye olduğu gibi, buna da sınır koymuş; oysa sen bu sınırları aşıyosun, gerekli olanın dışına çıkıyosun. sıra eyleme gelince de, yapabileceğimden daha azını yapıyorsun. gerçek şu ki, sen kendini sevmiyorsun, kendini sevseydin, hem kendi doğanı, hem de onun istemlerini severdin. ”
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap