• bankalarda ve çoğu devlet dairesinde işe başlama ünvanı.
  • bankalarda ve çoğu devlet dairesinde kariyer grubu için işe başlama ünvanı bu ünvanla başlamak sizin için kariyer yolunu açacak ve fakat angarya işler ve üstünüze kafadan yüklenen sorumluluk "ulan keşke memur olsaydım" demenizi sağlayacaktır eminim. özellikle bankalarda mali - analistler kredi analistleri fon itfalandırıcılar bu ünvanı taşıyarak göreve başlar. memuriyetten her hangi bir kurum içi sınavla bu ünvana geçtiyseniz eski şeflerinizin amiri konumundasınızdır.
  • devlette; hazine, dis ticaret, gumruk, dpt gibi mustesarliklarda istihdam edilen meslek memurlarinin ise baslama unvani. genellikle siyasal, hukuk, iktisat ve muhendislik dallarindan yeni mezun olmus bu genclerimiz, 3 sene sonra tez yazarlar ve uzman olurlar.
  • göreve alınmadan evvel, tabi tutuldukları sınavlarda yüksek derecede yabancı dil soruları ile karşı karşıya kalan, kabul edildikleri vakit maaşlarının dışında ayriyetten bir de her ay dil tazminatı almaya hak kazanan insanlar topluluğu.
  • kamu veya yarı-kamu işyerlerinde istihdam edilen, yabancı dil bilen, çalışmaya başladığından 3 yıl sonra tez yazması halinde uzman olmaya hak kazanan, uzman olsa da aynı rutin işleri yapmaya devam edecek olan, titrini öğrenen bazılarının "pekiyi senin uzmanın kim, kimin yardımcısısın?" esprisini yapmaktan kendini alamadığı çalışan tipi.
  • geçtiğimiz ay, kültür ve turizm bakanlığı'nda 245 üniversite mezununun göreve alındığı kadro.
  • is bankasinda uzman yardimcilari belli bir süre* çalismanin akabinde uzman yeterlilik sinavi denen bir ömür törpüsü, stres kaynagi mülakata hazirlanmak ve geçmek zorunda birakilir... mülakatta karsinizda 2 adet genel müdür yardimcisi ve 2 adet seksiyon müdürü olur, heyecan olur, stres olur...
    bankacilikla ilgili veya ilgisiz her sey sinavin konusu olabilir ve hatta geçtigimiz yillarda "beyaz sarap hangi bardakta içilir" sorusu dahi sorulmus...
    uzman yardimcilari ancak bu sinavi geçerse uzman olur ve jestiyon çeki almaya hak kazanirlar, kazanamazlarsa bir sinav haklari daha vardir, onda da basarili olamazlarsa memurluk teklif edilirler*...
  • bazı kurumlarda sadece tez yazmaları veya sadece yeterlik sınavına girmeleri uzman kadrosuna yükselmeye yetmez; her ikisini birden yapmaları gerekir. zor ama insanı pişiren bir durumdur. uzman yardımcısı da bu çabayı göstermek zorunda olan kişiye denir. aksi halde -başarısızlık diyoruz buna- kendisi kurumda "uygun bir kadroya" atanacaktır; bu da düpedüz memurluktur.

    işbu halde, kuruma ilk girdiği günlerde caka sattığı (c'mon dostum, hepimiz yaptık bunları) memur ve şeflerin maskarası olacak, bunlar da şahsın bilinçsizce ettiği ve uzayda kaybolduğunu düşündüğü ama çoooook yanıldığı lafları kıçından sokup ağzından geri çıkaracaklardır.

    her ne kadar öğüt vermek haddimiz olmasa da, umulur ki ders alınır -oğlum bak sözlüğe takıldığını farkettim, oku da anla modu-

    üç yıl kısa bir süredir. komik gelse de öyledir. bir üniversite bile dört yıl sürebilir ve o süre kısa değilmiş gibi bir izlenim bırakabilir, işin aslı öyle değildir... her şeyden önce üniversite iş değildir; devlet memuru olmak ise allah'ın her günü sabah belli bir saatte kalkmak, hazırlanmak ve mekana gelmek, ofiste bellirli bir miktar çaba ve dikkat safretmek, akşam yorgun argın eve gitmek, tv seyrederken divanda uyuyakalmak gibi zorunlu aktiviteleri içerir. bu akış şeması içerisinde insanın kendini geliştirmesi zordur, normal hayatını sürdürmesi bile özveri ister.

    bu nedenle, iki sene dolunca hazırlanmaya başlanacak olan tezin konusunu adam gibi önceden düşünmek, konuya ilişkin bir takım makaleler okumak, araştırma yapmak önemlidir. internet her ne kadar çok iyi bir imkan olsa da, bu konuda yeterli değildir. yök'ün bilkent'teki merkezine gidip üniversite tezlerini araştırmak faydalı olabilir ama o da yeterli olmayabilir. uzmanlık tezi üstadın da belirttiği gibi (bkz: #6737618) "master tezinden hallice doktora tezinden zayıf bir tez çeşidi"dir. kaldı ki eğer adam gibi yazılar eline gelmeye başladıysa sen de anlamışsındır ki, iki sayfalık yazıda bile tutarlılığı sağlamak ve sürdürmek zordur; 200-300 sayfa sürmesi muhtemel bir tezde bunu sağlamak konuyu hayli hayli hazmetmiş olmayı gerektirir. bu nedenle, "tez dediğin nedir ki? internetten kopyalayıp yapıştırıyorsunuz, oluyor" diyebilen insan zımbırtılarına aldanma, üzülürsün sonra. öyle olmaz o işler.

    daha sonra, kesin olarak bilmen gereken bir konu var ki biz buna memurluk adabı diyoruz. bu kabaca normal bir memurun tavrını takınmaktır ki, ünvanın ne olursa olsun sen 657'ye tabi bir devlet memurusun. senden minimumda beklenen, işe vaktinde gelmen, vaktinde çıkman, elinden geçen yazıların ve gereken herşeyin fotokopilerini çekip dosyasına koyman, kağıtları tam ortasından delmen, amir tayfasına (daire başkanı ve üstü olduğuna inanılır) "efendim" şeklinde veya nasıl gerekiyorsa o şekilde hitab etmen, -memura ya da amire farketmez- her şeyi biliyormuş gibi yapmamandır. bu sayılanların önemi eşit ağırlıkta olup, hiçbiri birbirinden önemli ya da önemsiz değildir. bunları başına birşey gelmemesi için yapman gereklidir ve kişiliğinle herhangi bir ilgisi yoktur. ad hoc örgütlenme denilen idare tarzı yönetim bilimlerinde şık durur ama türk idaresinde 657 esastır; hayır işin yok diye gelmezlik yapamazsın.

    bunu müteakip resmi yazışmanın bir kalıbı vardır ve bu da resmi yazışma yönetmeliği'nde ayrıntılı olarak açıklanmıştır (bu boş bkz.ı da bilahare dolduralım). bu resmi yazışma formatı sözlük formatından daha sıkı ve zorunlu bir formattır. yani sen verdana'yı beğeniyor olabilirsin ama resmi yazılarda times new roman kullanmak zorundasın ve başka seçeneğin de yok. ayrıca olmadık konularda caka satarken muhataplarının senin daha yazı yazmayı bilmediğini farketmeleri, fermuarın açık habersizce ortada dolanman kadar facia bir durumdur.

    bunun arkasından uğraştığın konunun mevzuatı gelir: mevzuat statik bir yapı değildir, her an değişebilir. ayrıca her kanun, yönetmelik maddesinden ne anlaşılacağı maalesef kişiden kişiye de değişebilir. kanun metinleri birbiriyle çelişebilir ve bundan sana eğitim veren kişilerin de haberi olmayabilir. senin mevzuatın " idari karar ve işlemlere dava açılmasının işlem veya kararın yürütmesini durdurmadığını" söylüyor olabilir ama belki de iyuk 27. maddenin son fıkrası öyle demiyordur ve idari dava sırasında büyük ihtimalle diğeri dikkate alınacaktır. belirtilen nedenlerle her şeyi bildiğin zannına kapılmamalı, bildiklerinden emin olmamalı ve yeterli olduğun gibi senin öğrenmene engel olacak inançlardan uzak durmalısın. üç yılın sonunda gireceğin sınav, anadolu lisesi sınavı değil, öss/öys sınavı değil ve hiç bir şekilde uykularını bu ölçüde kaçıracak bir başka sınav görmeyeceksin. hatta evlenme stresi bile bunun yanında kır gezisi gibi kalacak.

    benim elimden kalemimden gelen bu kadar. mahçup olmamanı(zı) canı gönülden dilerim.
hesabın var mı? giriş yap