• collerin su bulunan kisminda olusan bitkili alan..
  • istiklal de,sampiyonun yan tarafindaki hanin girisinden girip asansorle en ust katina cikinca karsiniza cikan bi mekan..manzarasi guzel,iki cici bayanin servis yaptigi,sicak gunlerde pufur pufur esintelere sahne olan,ozellikle kucuk terasinin manzarisini sevdigim ama aksam saat 8 de kapilarini kapatan cafe tadina yakin bi yer adi..
  • bi coninin yazi orda geçirmesiyle beraber conilerin ve nam-ı değer lolilerin ugrak mekani haline gelmiş olan,songül ablanin anlattiği efsanelerle beraber bize saglam analiz malzemesi saglayan coni mekanimiz.. (bkz: coni)
  • tavla falan da var burda bolcana, oynanabiliyor saatlerce.
  • orda oturuken su şişesini belli bir açıda tuttuğunuz zaman her zaman esen rüzgar sayesinde sanki şişeye üflüyomuşsunuz gibi ses çıkarabileceğiniz yer.
  • istiklal caddesi'nde en sevdiğim mekan diyebilirim:

    1) hiçbir zaman dumanaltı olmuyor...
    2) müziğin sesi hiçbir zaman rahatsız edici düzeye çıkmıyor...
    3) cafenin bulunduğu binanın girişi ve asansör dahil hiçbir yerde ismi yazmadığı için (veya ben göremedim) insan istilasına uğramıyor...

    hava güzelse teras kısmında, kötüyse içeride içeceğinizi yudumlayıp kafanızı dinleyebiliyorsunuz... içerdeyseniz sultanahmet'in harika manzarasının, terasdaysınız (6 kat yükseklikten) istiklal caddesi'nin keyfini çıkarabiliyorsunuz...
  • cok tatli kara bi teyzenin calistigi kohne ama guzel bir kafe.
  • geçen yaz iki meyve suyuna cüzdanın önemli bir kısmını bıraktıktan sonra para alan çocuğa "ne bu be bi meyve suyuna bu kadar para alınır mı hilton musunuz lan siz" diye çıkışmamla bir daha da gitmemeye karar verdiğim mekan. o azarlama olayından sonra ben de yanımdakinin talihsiz azarımsılarına maruz kalsam da pişman değilim, bir daha olsa bir daha azarlarım..
  • güzelim manzarasına ve üniversite anılarımın bir parçası olmasına karşın kesinkes veda ettiğim mekan.
    buram buram tereyağı kokması nedeniyle arkadaşlarımın yiyemedikleri güya framboazlı güya çiizkeke (yemedim ama gördüm hakaten biraz başka bişeydi) 6'şar milyon para alan kafemizde, yemek konusunda şikayet belirtmek istediğimizde sanıyorum ki işyerindeki psikolojik baskıdan büzülmüş, sesi kısılmış garson teyze bize avuçlarını açarak "napim yani, ödeme yapmanız gerek, yemediyseniz bişey yapamayız." gibi saçma cümleler kurdu. (belirtilmek istenin para ödenmeyeceği, ya da yenilmezse ne yapılması gerektiği sorusu değildi halbuki, sadece kötü malzemenin satılmasının ve o fiyata satılmasının bizce yanlışlığını iletmekti.)"allah allah, neyse" gibi bir tepkiden sonra ödeme yaparken kredi kartı ve nakit ayrı ayrı ödemek istediğimizde "hepsini nakit verin siz, patronumuz şimdi oruç açıyor sofrada, kredi kartı için sofrasından kaldıramam" şeklindeki yorumunu tam algıyalamayarak (kadının bir demek istediği varmış aslında) genel bir dert anlatma amacıyla işletmecimizi çağırmasını rica ettik, onca küçücük bir kafede günışığına çıkmayan, sofrasından kaldırılamayan bu yüce insan kim ola ki merakıyla.. ve kader anı işletmeciyle beraber geldi.. gözleri yuvalarından çıkarak sofrasından salona beş adım atarak büyük zorluklarla ulaşan işletmeci bize "nedir neee?" şeklinde bir girişle girişti..ilk cümlenin yarısında "sofradayım uğraşamam sizinle" diyerek elini kolunu abuk subuk sallayarak sırtını döndü ve gitti.. biz affedersiniz üç haddini bilmez karı kendi çapımızda delirerek ağanın sofrası olan mutfağa yöneldik işletmeciye işinin işletmek olduğunu anlatacağız, diyalog hastası, herkesin bir hikayesi vardır tribinde filanız tabi o sıra hala, adamı anlamaya çalışıyoruz. "bakar mısınız?" derken adamın üstümüze gelişi ve elinin kalkış açısından anladık ki nihayet adam o gün birilerini dövecek, çünkü bu adam hergün birilerini dövüyor, muhtemelen müşteri yokluğunda o kadıncağızı..sonuçta konuşmaya çalışırken saldırıya uğramaktan ucuz kurtularak kaçtık. "yiyin zıkkımınızı defolun" tadındaki bu işletmeci bozuntusu ağanın orayı yıllardır işletebildiğine (umarım o değildi eski mütevazi yıllarındaki sahibi) inanmak istesek de istemesek de gerçekler acıtmaya devam ediyor, o adam da muhtemelen mafyalığı taş kafalığıyla yağlı ballı uzun bir ömür sürmeye devam edecek.ama iyi haber: üç karı yerine üç herif olsaydık belinden tabancasını çektiği gibi birer delik de açabilirdi karınlarımızda, neyse ki biz sürüngeniz insan değil. çok şükür yarabbim.
hesabın var mı? giriş yap