• yanlış iddia 1

    peygamberin her söylediği vahiydir. 53. sure’nin 3. ve 4. ayetleri der ki, peygamber arzusuna göre konuşmaz; söyledikleri vahiy edilenden başkası değildir. bu yüzden peygamberin hayatı boyunca söylediği her söz ve yaptığı her şey allah’tan gelen vahiydir.

    düzeltme 1

    kuran, peygamberin gün içindeki olağan konuşmaları ile “vahiy” olarak ona indirilenler arasında net bir ayrım yapmıştır. kuran’a göre, peygamberin günlük hayatta söyledikleri değil, sadece “kuran” allah’tan gelen vahiydir. aşağıdaki kuran ayetleri bunu kanıtlıyor:

    a) tevbe suresi’nde peygamber, allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla mücadele konusunda gönülsüz davranan münafıklar (ikiyüzlüler) hakkında uyarılmaktadır:

    “allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin.” (9:43)

    yukarıdaki ayette peygamber, yalancılar ile doğru sözlü olanlar birbirinden ayırt edilene kadar beklemeyip, savaşta inananlarla olmak istemeyenlere izin verdiği için eleştirilmektedir. eğer peygamberin her söylediği ve yaptığı allah’ın vahyi olsaydı peygamberin ikiyüzlülere savaşmamaları için izin vermesi kuran’da eleştirilir miydi? bu ayet göstermektedir ki peygamberin söylediği her söz ve yaptığı her eylem vahye dayanmaz.

    b) araf suresinde peygamber yeni bir vahiy ile gelmediği zaman, inanmayanların ona şu şekilde eleştiride bulunduğunu görüyoruz:

    “onlara bir ayet getirmediğinde, ‘onu da şuradan buradan derleseydin ya!’ diye konuşurlar.” (7:203)

    bu ayet açıkça gösteriyor ki peygamberin sıradan konuşmaları ilahi değildir. eğer peygamberin her söylediği allah’tan bir vahiy olsaydı, allah “onlara bir ayet getirmediğinde…” demezdi. peygamberin ağzından çıkan her söz allah’tan bir vahiy olsaydı, inanmayanlar, peygamberin günlük hayatta ağzından çıkanlar ile allah’tan gelen vahyi birbirinden ayırt edemezlerdi ve yeni bir ayet getirmediği için peygamberi eleştiremezlerdi. yukarıdaki ayet gösteriyor ki peygamber insanlara vahiy olarak sadece kuran ayetlerini getirmektedir. ayetin devamı bu gerçeği daha da açık kılıyor.

    “de ki: ‘ben sadece rabbimden bana vahiy edilene uyuyorum. bu, rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir. kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.’” (7:203-204)

    c) tahrim suresi’nde peygamber allah’ın helal kıldığı bir şeyi kendisine haram kılıyor:

    “ey peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, allah’ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.” (66:1)

    yukarıdaki ayet de peygamberin her söylediğinin ve her yaptığının vahiy olmadığını göstermektedir. peygamber kendi aldığı kararlarla da hareket etmiştir. aksi takdirde peygamber, allah’ın izin verdiğini kendisine yasaklayamazdı ve allah da peygamberini helal kılınan bir şeyi kendisine yasakladığı için uyarmazdı.

    d) bakara suresi’nde, peygambere gelen vahye dikkat çekilirken, inanmayanlara kuran’daki surelere benzer bir sure getirmeleri konusunda meydan okunmaktadır:

    “eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz allah dışındaki şahitlerinizi (yardımcılarınızı) de çağırın.” (2:23)

    yukarıdaki ayette yer alan meydan okumada, inanmayanlardan, peygambere indirilene benzer bir sure getirmeleri isteniyor. biliyoruz ki sure, kuran’daki parçaların adıdır.mezhepler tarafından allah’ın vahyi olarak nitelendirilen hadis kitapları ve diğer geleneksel kaynaklar surelerden oluşmaz. o halde allah’ın, peygambere indirilenden kastı sadece kuran’dır.

    e) maide suresi’nde inananlara canlarını sıkacak konularda soru sormamaları önerilmektedir. zira sorulara verilecek cevaplar, beraberlerinde yeni dinî yükümlülükler getirebilir. ancak bu soruları kuran indirilirken sorarlarsa, kuran onların sorularına cevap verecektir:

    “ey iman sahipleri! size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. kuran indirilmekteyken onları sorarsanız size açıklanır. allah onları affetmiştir. allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşak davranandır.” (5:101)

    eğer peygamberin her söylediği vahiy olsaydı, inananlar dinle ilgili sorularının cevaplarını kuran’da aramak zorunda kalmazlardı. yalnızca kuran indirilirken değil her ne zaman peygambere bir soru sorsalar ilahi bir karşılık alabilirlerdi. inananlardan, sorularının cevaplarını kuran’da aramalarının istenmesi gösteriyor ki peygamberin her söylediği bir vahye dayanmaz.

    f) tevbe suresi’nde ikiyüzlüler kuran’da indirilen her mesajdan korkan kişiler olarak gösterilir:

    “ikiyüzlüler, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin tepelerine inmesinden çekinir dururlar. de ki: ‘siz alay edin! allah, o çekinip durduklarınızı ortaya çıkaracaktır.’” (9:64)

    peygamberin kuran dışında kalan sıradan konuşmaları ikiyüzlülerin sakladıklarını ortaya çıkarmaz ve onları korkutmazken, kuran’daki mesaj, ilahi mesaj olduğu için içlerindekini yüzlerine vurabilmekte ve onları korkutmaktadır.
    başka bir ayette ise inananların kuran’ın mesajını almak için sabırsızlandıkları anlatılmaktadır:

    “iman edenler derler ki: ‘bir sure indirilseydi olmaz mıydı?’ fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde hastalık olanların,ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. onlara uygun olan da odur.” (47:20)

    eğer peygamberin hayatı boyunca her söylediği “vahiy” idiyse, inananlar neden peygamberin kuran dışındaki sözleriyle tatmin olmadılar? inananların, kuran’daki surelerin vahiy edilmesini sabırsızlıkla beklemeleri, sadece kuran’ın allah’ın vahyi olduğunu göstermiyor mu?

    g) hud suresi’nde allah’ın tek vahyinin kuran olduğu belirtiliyor:

    “belki de sen; onlar, ‘o’na bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!’ diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahiy edilmekte olanın bir kısmını terk etmeye kalkarsın. gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. allah ise her şey üzerinde bir vekîl'dir. yoksa, ‘onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar! de ki: ‘öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sure de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, allah’tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın.’” (11:12-13)

    yukarıdaki ayette geçen “sana vahiy edilmekte olan” ifadesi peygambere indirilen vahyin tamamına karşılık gelmektedir. burada geçen vahiy kuran’dır. zira peygamberin getirdiği mesajı yalanlayanlara meydan okuyan allah, onlardan kuran’daki sureleri taklit etmelerini istemektedir. allah, inanmayanlara meydan okurken onlardan, başka bir kitap ya da sözü taklit etmelerini istememektedir. eğer peygamberin kuran dışındaki sözleri de vahiy olsaydı, o zaman meydan okumada inanmayanlardan sadece kuran surelerini taklit etmeleri istenmeyecekti.

    yukarıdaki ayetler açıkça göstermektedir ki allah tarafından indirilen, vahiy edilen tek kaynak kuran’dır.
    şimdi necm suresi’nin ilk dört ayetine bakalım:

    “battığı zaman yıldıza and olsun. ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı. o arzusuna göre de konuşmuyor. indirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.” (53:1-4)

    yukarıdaki ayetlerde geçen “vahiy” nedir? peygamberin her sarf ettiği sözcük vahiy midir? şu ana kadar üzerinde durduğumuz ayetler peygamberin ağzından çıkan her sözün vahiy olmadığını bize gösterdi. peki o zaman vahiy nedir? vahyin ne olduğunu anlamak için şura suresi’ne bakalım:

    “işte böyle! biz sana arapça bir kuran vahiy ettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. ve toplanma günü konusunda da uyarıda bulunasın. hiç kuşku yok o günde. bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte.” (42:7)

    allah bu ayette, peygambere vahiy edilenin arapça bir kuran olduğunu söylüyor. peygamberin kuran’da yer alan bir ifadesi de bunu destekliyor:

    “bu kuran bana vahiy olundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım.” (6:19)

    h) allah, peygamberden kuran’da değinilmeyen işler hakkında diğer inananlara danışmasını istemektedir. eğer peygamberin her söylediği ve yaptığı vahye dayansaydı allah peygamberinden inananlara danışmasını ister miydi?

    “yapılacak işler hakkında onlara danış. kararını verdiğin zaman da artık allah’a dayanıp güven. çünkü allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (3:159)

    tüm bu kanıtlar açıkça göstermektedir ki peygamberin günlük hayattaki konuşmaları vahiy değildir. allah tarafından peygamberimize indirilen tek mesaj kuran’dır.

    (bkz: #52568394)
  • tilâvet edilmemiş olan vahiy.

    peygamberimizin kalbine ilham edilmiş olan manâları, kendi cümleleri ile insanlara anlatması.

    islâm alimleri vahyi ikiye ayırmıştır. bir diğeri için
    (bkz: vahy-i metluv)
  • kur'an'da peygamberimize gayri metluv vahiy geldiğine işaret eden örnekler vardır:

    1) peygamberimiz ve müslümanlar medine'de 17 ay boyunca kudüs'e doğru namaz kıldı. kuran'da namazın kudüs'e doğru kılınacağına ilişkin bir ayet yok. sonra bakara süresinin, "biz senin, yüzünü göğe doğru çevirdiğini elbette görüyoruz. işte şimdi kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. artık yüzünü mescid-i harâm tarafına çevir;" mealindeki ayeti indi.

    buradan anlıyoruz ki mescid-i aksa gayri metluv vahiy ile kıble olmuş, sonra allah peygamberin istediğini gerçekleştirmiş ve mescid-i haram'ı kıble yapmış.

    2) peygamberimiz bir kere eşi hz. hafza annemize bir sır söyledi, hz. hafza annemiz bu sırrı peygamberimizin diğer eşlerine yaydı. bu durum peygamberimize allah tarafından bildirildi, ama kuran'da böyle bir şeyin bildirildiğine dair bir ayet yok. sonra tahrim süresinin, "hani peygamber, eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti. eşi bunu başkalarına aktarıp allah da durumu peygambere açıklayınca peygamber bunun bir kısmını anlattı, bir kısmından vazgeçti. eşine konuyu anlatınca o, “bunu sana kim haber verdi?” diye sordu. “her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan allah bana bildirdi” diye cevap verdi. " mealindeki ayeti indi.

    demek ki bu ifşa gayri metluv vahiyle oldu.

    3) bir gazvede yahudi kabilesi nadiroğullarının ağaçları peygamberin emri ile kesildi, sonra bazı müminler niye böyle bir şey yaptık ki dediler. sonra haşr süresinin, "herhangi bir hurma ağacını kesmeniz de kökleri üzerinde ayakta bırakmanız da allah’ın izniyledir ve bu, yoldan çıkmışların burunlarını sürtmesi içindir." mealindeki ayeti indi.

    burdan anlıyoruz ki bu ağaçların kesilmesinin izni gayri metlüv vahiyle peygamberimize bildirilmiş.

    ayrıca
    peygamberlere kitap dışı vahiy vardır.

    delillerinden biri de nebi ve resul ayrımında yatar. kendisine bir kitap verilmeyen peygambere nebi denir.

    hz. nuh, hz. süleyman, hz. yusuf gibi bir çok peygambere kitap inmedi, bunlar nebi sıfatına haiz peygamber oldular.

    madem hz. nuh, hz. süleyman, hz. yusuf gibi bir çok peygambere kitap gönderilmedi, bunlar kendilerinin peygamber olduğunu nasıl bildi? kavimlerini allah'ın şeriatına nasıl çağırdılar?

    demek ki peygamberlere kitap dışı vahiy gelir.

    yani kitap dışı vahiy vardır, bunu ya hz. cebrail getirir, ya rüya suretiyle olur, ya allah perde arkasından konuşur.

    peygamberimiz de tilaveti hz. allah'tan gelen ilk ayet olan "oku" ayetinden önce de kitap dışı vahiyle muhatap olduğunu, özellikle rüya ile, biliyoruz.

    kaynak: ebubekir sifil hoca.
hesabın var mı? giriş yap