*

  • sartre varoluşçuluğu anlatırken şöyle dedi:
    'varoluş özden önce gelir'.
    bir ağaç düşünün, ağaçların yaşamları boyunca 'olacakları' varlık çizilmiştir. onların özü oprağa düşen kozalaktır ve ağacın varoluşunu tamamen eline almıştır. öz varoluştan önce ya da enazından aynı sıra da gelmektedir.
    insanın özü , kalıtım, ona bir yol çizmez. yanlızca seçeneklerini daraltır. insan önce varolur daha sonra yaptıkları ve yapamadıklarıyla 'özünü' oluşturur.
  • her nesnenin bir varoluşu ve bir de özü vardır. öz, bir nesnenin özelliklerinin değişmez bir bütünüdür; varoluşu ise evrenin içinde gerçek olarak bulunuşudur. bir çok kimse, özün önce, varoluşun sonra geldiğine inanır; bu fikir, dinsel düşünceden ileri gelir; gerçekten, ev yaptırmak isteyen bir kimsenin, ne biçim bir ev yaptıracağını bilmesi gerekir. burada öz varoluştan önce gelir. bunun gibi, insanın tanrının yarattığını sanan kimseler de böyle düşünerek, tanrının bu işi, haklarında daha önceden sahip olduğu fikirlere bakarak yapacağı sonucuna varırlar. tanrıya inanmayanlar ise aynı etkiden kurtulamayarak, bir nesnenin ancak kendi fikirleri ile uygun düşmesi durumunda varolabileceğini ileri sürerler. bütün 18. yy, “insan doğası” denen, herkeste ortaklaşa bulunan bir özün varlığına inanmıştır. varoluşçuluğa göre ise insan da -ve sadece insan da- varoluş özden önce gelir.
  • the x files tarafından tersine çevrilmiş söylem. zira 8. sezon bölümlerinden essence*,existence*tan önce gelir.
  • tipik betimlemeyle:

    bir nesne, mesela kagit kesmesi icin tasarlanan bir makas, birisi tarafindan tasarlanmistir. zanaatci onu yaparken makas kavramina ve bu kavramla birlesen üretim/yapilis teknigine basvurur. neye yarayacagini bilmeden makas tasarlanmaz, uretilmez. yani nesne icin once oz, sonra varolus vardır.

    sartre'a gore insanin bir tasarlanma amaci yoktur. makasimizin aksine insan neye yarayacagi bilinmeden dunyaya gelir ve varolusunu, kendisini hicbir oze baglanmadan kendisi var eder. yani once varolur, sonra da kendi ozunu kendisi yaratir. nesnelerde olanin aksine, ozumuz, islev ve isleyisimiz, bicimimiz kendi varolusumuzdan once belirlenmemistir. insan kendi ozunu kendisi insa eder ve her ne ise, ne degilse; ne olacak ya da olmayacaksa bu kendi elinde ve sorumlulugundadir.

    (bkz: l’existence précède l’essence)
  • jean paul sartre, iki tür varoluşçunun mevcut olduğunu ve bunların, karl jaspers, gabriel marcel gibi hıristiyan varoluşçularla, heidegger*, diğer fransız varoluşçular, kendisi* şeklinde tanımlanabilecek olan ateist varoluşçular olduğunu ve varoluş özden önce gelir sloganının ateist varoluşçuları hıristiyan varoluşçulardan ayıran nokta olduğunu düşünmektedir zira hıristiyan varoluşçular özün varoluştan önce geldiği fikrindedirler.[1] ancak martin heidegger pek aynı fikirde değildir ki meşhur hümanizm üzerine mektup*'unda varlık ve zaman*'ın neden ve nasıl hümanizm karşıtı olduğunu anlatırken sartre'ın bu sloganına da değinir ve sartre'ın bununla yaptığı şeyin sadece platon'dan beri metafiziğin söylemi olan öz varoluştan önce gelir söyleminin ters çevrilmesinden ibaret olduğunu ve sartre'ın bu şekilde yine metafiziğin kapsamında kaldığını, metafiziği aşamadığını, dolaylı olarak, sartre'ın tartıştığı şeyin de metafizikte olduğu gibi varoluş değil de varlıklar olduğunu belirtir.[2]

    [1] jean paul sartre, existentialism is a humanism**, 1946
    http://www.marxists.org/…tre/works/exist/sartre.htm
    [2] martin heidegger, letter on humanism**, 1946
    http://www.wagner.edu/…deggerletter_on_humanism.pdf
  • sartre ' nin felsefesini ifade etmek için kullandığı daha sonra varoluşçuluğun en temel önermesi olan cümle.
  • varoluşçuluğun değil ve fakat sartre varoluşçuluğunun temel önermesi. varoluşçuluk adı verilen cereyanın tek ve yegane düşünürü sartre değildir. kierkegaard, karl jaspers, nietzsche, sartre'ın çağdaşı camus, heidegger ve adını sayamadığım daha nicesi var. bunlardan önce yunanlı düşünürler... felsefenin varoluşla ilgilenmeyen, varoluşu tali bir konuma indirgeyen bir okulu yok gibidir. sonrasında varoluşçuğu merkeze alan bir psikoterapi yaklaşımı ve bu yaklaşım etrafında kümelenen psikologlar dahi oldu. dolayısıyla varoluşçuluk "münhasıran" sartre'a ait bir alan olarak görülemez.

    konuya gelirsek, sartre'a göre kişinin kendi belirlenimi dışında olan unsurlar, özler bireyi boğan bireyi belli bir kalıba veya şablona uymaya zorlayan, yaratıcılığını köstekleyen şeylerdir. kişi yaşarken, varoluş serüveni boyunca an be an kendini yeniden yaratır. bu yaratımın esası da tercihtir, karardır. kişi bu dünyada yalnızdır insanteki olarak ve yaşamının tüm sorumluluğu kendisine aittir. yaptıkları ve yapamadıklarıyla kendini oluşturan insandır. bu yönüyle kendini yaratan insan fikri hümanizmanın kendisidir.

    kişi özgürlüğünü iki tür özgürlük belirler: negatif özgürlük - "free from" ve pozitif özgürlük "free to". "free from" vechesi kişinin özgürlük alanını, mecrasını tayin eden yöndür. insan, engellerle dolu bir dünyaya adımını atar. toplumsal, doğal.. bir çok engel insan özgürlüğünü tayin eder. bu tür engellerle kapışarak onları ortadan kaldırmaya ya da zararsız hale götürmeye yönelik tüm hamleler "free to"ya atılmış adımlardan ibarettir. nihai kertede engellerinden kurtulduğu ölçüde birey olan, kendini tekil ve orijinal bir özne olarak ortaya koyan insan belki de öldüğünde "öz" denilen şey neyse ona varır. "öz" eğer varsa bu anlamda sadece belirli bir insan tekine özgüdür ve indirgenemezdir. dolayısıyla varoluş özden önce gelir!
  • en basit seviyede, su soruyu sorarak bu tartismanin hangi cephesinde yer alindigina karar verilebilecek bir felsefi onerme: "kisi hirsiz oldugu icin mi bir seyi calar, yoksa bir seyi caldigi icin mi hirsizdir?" eger yapilan eylemin kisiligi olusturdugunu dusunuyorsaniz, tebrikler, varoluscusunuz.
hesabın var mı? giriş yap