• tsip ekolunun agir toplarindandı. cagatay anadol ile gecmisten gelen bir problemleri vardi ve cenazesine cagatay anadol gelmedi.
  • 1944'de senirkent'de doğdu. komunist olduğu gerekçesiyle ısparta lisesi'nden atılmış, afyon'a okumaya gönderilmişti. istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi felsefe bölümünde okumuş ve burada tip ile tanışmıştır. bir müddet tip'in gençlik örgütü sgönün yöneticiliğini yapmış, aynı dönemde devrim için hareket tiyatrosu'nu kurmuştur. buradaki kısa süreli oyunculuk deneyiminin kavel direnişi ve sonraki örgütleme eylemlerinde kendisine çok faydası dokunmuştur. sonra sırasıyla tsip, bsp ve ödp içinde yer almıştır. 2002'de izmir'de kanser tedavisi görmekteyken hayata gözlerini yummuştur. bunlara ilaveten;

    ilkokulda okuyan kitapkurdu bir bebeyken kendisiyle tanışmıştım. izmir'e uğramadan önce dinlenme tesisi olarak kullandığı evimize uğrar, el kadar çocuğa ilk çağ filozoflarını, diyalektiği anlatmaya çalışırdı. aydın'ın ilçelerine örgütleme amaçlı gidildiğinde kendisini salonun -genelde kahve olurdu- bir köşesinden izler, yetmiş üstü teyze ve amcaların o konuştukça sandalyelerinden istemsizce ayağa kalktıklarını görürdüm. ölümünün üzerine oral çalışlar'ın yazdığı veda yazısında naklettiği anı bol dumanlı kahvehane salonlarında tanık olduğumla aynıydı. oral çalışlar'ın o günkü yazısından aklımda kalan kadarı ile;
    "bir gün önce yakın arkadaşlarımızdan biri faşistlerce katledilmişti. beyazıt'ta anma töreni düzenlenmiş, herkes kürsüye çıkıp konuşmakta. konuşmacılar ne kadar ajitatif olsalar da kitle süklüm püklüm. ölümün yılgınlığı kalabalığın üzerine çökmüş. derken sıra veli gürcan'a geldi. o konuşmaya başladıkça kalabalık kıpırdanıyordu. kalabalığın uğultusu giderek artıyor, kürsüdeki küçümen adam konuşmasına devam ediyordu. kürsüden inmeden önce son bir söz söyledi:
    -sol yumruğu memleket kadar büyüktü onun.
    kalabalık dalgalandı. yılgınlık uzaklaştırılmış, kalabalık sloganlar eşlğinde yürüyüşe başlamıştı.

    peşin edit:kelimesi kelimesine böyle değildi ama sanırım böyle daha güzel duruyor.
  • veli gürcan (1944-2002), üstün hitabet yeteneğiyle, müthiş gaza getiriciliğiyle, ajitatörlüğüyle eski tüfek solcuları nezdinde adeta bir efsane olarak anlatılır dururdu ama ben ne bileyim bunlarda zerre abartı olmadığını!

    pazar sabahı yeni uyanmış ve uyku mahmurluğuyla internette dolanıyorken birden karşıma, veli gürcan'ın bundan tam 35 yıl önce, 1989'da, türkiye sosyalist işçi partisinin (tsip) (ki kendisi bu partinin kurucusudur) kartal stadyumu'nda "yeni bir dünya yeni bir türkiye" etkinliğinde yaptığı bir konuşma çıktı. konuşma bittiğinde ayağa kalkıp sol yumruğum havada "yaşasın özgürlük, yaşasın sosyalizm, biji azadi bimre koleti" derken buldum kendimi! bu nedir arkadaş! bkz.

    bu arada, bahsettiğim bu konuşmada 12 eylül 1980 karanlığının müthiş bir tanımı bulunuyor ki buraya da yazmak, hatta çerçeveletip duvara falan asmak gerekiyor:

    "kardeşlerim!

    ömründe bir gün bile sokakta gördüğü bir kedi yavrusuna muhabbet duymamış...

    ömründe bir gün bile kapının önünde oturan öksüz bir çocuğun başını okşamamış..

    ömründe bir gün bile kasabın, manavın karşısından boynu bükük, başı yerde geçmemiş...

    daima tuzu kuru, daima keyfi yerinde, daima işleri gıcırında, beş general, 12 eylül 1980 günü bu memleketin kaderine el koyduklarından bu yana bizim de kaderimiz karardı.

    kasketler kesti yolları, tüfekleri çattılar, yerlere tükürdüler, çiçekleri kopardılar, çimenlere bastılar ve bir şafak vakti... bizi tam üç defa astılar.

    ama ellerine ne geçti kardeşlerim! ellerine ne geçti!

    özgürlüğün, demokrasinin, sosyalizmin bayrağı yine de işte bugün haziranlarda, yine gökyüzünün en mavisine, burçların en yükseğine dikildi.

    dikenlere merhaba!''
hesabın var mı? giriş yap