• sınıf öğretmeni eşimin söylediği söz.

    zümre toplantısında "okullarda sağlık, çocuklara sorumluluk bilinci kazandırma, temizlik" gibi değerlerle ilgili tartışıyorlarmış.

    öğretmen arkadaşlarından biri sazı eline almış: "geçen yıl çocuklarıma kendi çevrelerini temiz tutmayı öğretmek, yere attıkları çöpleri temizleyen hizmetlinin bir köle olmadığı ve onun da yorulabildiğini öğretmek için 3 hafta boyunca kendi sınıfımı kendi öğrencilerime temizlettim." demiş.

    cidden işe yaramış, çocuklar hem yere çöp atan diğer arkadaşlarını uyarmaya; hem de kendileri de yere çöp atmamaya başlamışlar. üstelik öyle dip köşe temizlik yaptırmadan, sadece resim dersinde kesilen kağıt parçaları gibi kendi döktükleri çöpleri toplatıyor, bu aşamada da yanlarında öğretmen çocuklara yardım ediyormuş.

    4.hafta velinin biri gelmiş, "benim oğluşuma nasıl çöp toplatırsın sen, hizmetçin mi bu çocuk senin?" diye çıkışmış. "o kadar temizlikçiye para veriyoruz, o yapsın ama benim çocuğum yerden ot bile toplamayacak" diye bağırmış. veliyi zor sakinleştirmişler.

    iyi de bu çocuklar ne olacak? nasıl sorumluluk sahibi, kendi işini kendi gören, kendi ayakları üzerinde duran, farkındalık ve özgüven sahibi bireyler olacaklar? anası yemeğini yediriyor, babası pantolonunu giydiriyor, kendisi yerden bir çöp alamayacak kadar nazlı, dersler onları sıkmamalı, aman azıcık çalışmaya gelmemeliler.
  • dışarıdaki acımasız hayatın farkında olmayan velidir. kendi yaşantısında istediğini başaramamış hayalleri yarım kalmış veli örneğidir. dışarıdaki dünyanın çocuğu acısından ne kadar zorluklara sahip olduğunu bilmemektedir.

    yapmayın veliler, çocuklarınız yarış atı değil. çocuklar için öğretmen sadece öğretmen değildir. yeri gelir onun giyiminden, saçını taramasından, tırnaklarını kesmesine kadar her şeyini örnek alır. öğretmenler, çocukların kahramanıdır. sizin egolarınızın tatmin edileceği bir hedef tahtası değildir.

    çocuklarınıza ayakları üstünde durması gerektiğini öğretin. belki doktor, mühendis, mimar, akademisyen olmayabilir ama mutlu ve ayakları üzerinde duran kendine güvenen bir birey olarak yetişir.

    çocuklarınıza veli olun, geleceğini çalan düşman değil.

    not: öğretmenspor
  • alıntıdır.

    jonas harrysson 16 yıldır okulda öğretmenlik yapıyor. eğitim hayatı boyunca çocuklarını şımarık yetiştiren velilerin yaptığı hataların farkına birçok kez varmış. öğretmenin değindiği konu ise gayet net.günümüz ebeveynleri çocuklarının okulda sürekli eğlenmesi gerektiğini asla sıkılmamaları gerektiğine inanıyor. jonas, duruma ilişkin düşüncelerini facebook'taki gönderisinde belirtti ve velilerin üç konuda değişikliğe gitmelerini önerdi. sadece iki günde öğretmenin gönderisi binlerce kişi tarafından paylaşıldı. öğretmenin aşağıda yazan düşüncelerini okuduktan sonra ona katılıp katılmamakta serbestsiniz.

    16 yıldır çocuklara öğretmenlik yapıyorum ve çocukların gitgide kötüleştiği bir konuya değinmek istiyorum.

    1. çocuklar sıkılmaktan nefret ediyorlar! sürekli eğlenceli dersler istiyorlar. lütfen çocuklarınızı şımartmayı durdurun. bazen derslerin sıkıcı olması inanın ki onların yararına.

    2. çocuklarının okula başlamadan önce okuma yazmayı öğrenmesinden gururlanan sayısız veliyle karşılaştım.

    bunu söylemekten nefret ediyorum ancak okumayı yazmayı eninde sonunda öğrenecekler. bunun yerine onlarla vakit geçirin, iyi bir arkadaş olun ve paylaşmayı öğretin.

    değinmek istediğim üçüncü konu ise küçük çocukların sınıf arkadaşlarına veya kendilerinden büyüklere saygı göstermemesi. ‘bir tane daha almak istiyorum’ diye sık sık söyleniyorlar. alamadıklarında ise ‘sadece bir tane mi?’ diye sitem ediyorlar.

    ‘lütfen’e ne oldu? yemek için teşekkürler, okula bıraktığın için teşekkürler vb. demek de içlerinden gelmiyor.

    şu an baba değilim. ama ileride çocuğum olursa, ona oyun oynamayı, arkadaş olmayı, saygı göstermeyi ve bazen sıkılmanın iyi olduğunu öğreteceğim. bunları öğrettikten sonra da okumayı yazmayı öğretebilirim :)

    gönderisi herkes tarafından ilgi gören jonas yerel bir gazete ile söyleşi yaptı. öğretmen, çocuklarını şımarık yetiştirmenin, velilerin beklentilerinin tam karşıtı yönde sonuç getirdiğini belirtti.

    öğretmen son olarak, “çocuklarımızı şımartarak aslında onlara kötülük yapıyoruz. çocuların hayal gücü sonsuz ve onlara her yapacağı şeyi siz söylerseniz hayal güçlerini yok ediyorsunuz. bırakın sokaklarda çocukların oynaması gereken oyunları oynasınlar” dedi.
  • anlam verilemeyen veli tutumundan kaynaklanır.

    bazen onların piremsesleri ve ogluşlarini görünce benim çocuğumun eksiği ne diye düşündüğüm de oluyor yalan değil. ben piremses olamadım, eksikliğini hissetmiyorum o piremseslerden çok daha güçlüyüm bugün, sırf bunun için güçlü yetiştiriyorum en azından buna çabalıyorum. saygısızlık yapan çocuk komik ya da alttan alınması gereken biri değildir. küçükken alınıyor bu eğitim.
  • ben öğretmen olsam ve aynı durumu yaşasam, "sıçarım sana da oğluşuna da al götür başka sınıfa ver" diye veliye kızacağım durum.

    amk ibişi, o çocuk kendi çöpünü temizlemeyi alışkanlık haline getirmediği zaman ileride 10 sene sonra, "la oğluşum odan neden ahır gibi? bu çocuk neden böyle oldu acaba?" demesini bileceksin ama.
  • demek ki asıl eğitimi, o velilerin alması gereken olay.

    yaş geçti çağın adamı olamam deme lüksü kimsede yok. bizim insanımız cezadan anlar cezayı ağır yap, para cezası koy birden senden benden medeni olurlar.

    çünkü çevresine karşı sorumluluk iç güdüsü yok. anca eğitim ya da cezayla bir yere varabilirler.
  • öğretmenlerin çocukları da böyleyse, onların da genellemeye katılmasını gerektirecek durumdur.

    çocuğa yere attığı kendi çöpünün bile sorumluluğunu yüklemezseniz, ileride sadece kendi odasını değil kendi hayatını da çöpe çevirir. kendisi yerine bir başkası onun sorumluluklarını üstlendikçe aciz, sünepe, umursamaz bir birey olur.
  • ahmet şerif izgören, “sevgi kültürümüz iyidir, ama zamanla iş sevmekle aşırı korumayı karıştırmaya gelmiş. yabancı çocuklara bakın. otelde beş-altı yaşındaki alman çocuk alır yemeği, üstüne döke döke yer. bizim on yaşındaki türk çocuğun yemeğini babası alır, anası yedirir, teyzesi de ağzını siler. çocuk otuz beş yaşına gelir, hala, ana, baba, teyze çocuğun peşinde yemek yedireceğiz diye koştururlar. bu nasıl bir korumacılık, kollamacılıktır? herhalde süpermen türk olsaydı pelerinini annesi bağlardı” demişti zamanında.
  • özellikle yeni nesil ailelerde gözlemlenen durum.

    herkesin çocuğu değerlidir, özeldir. lakin eğitimi yalnızca türkçe, matematik öğrenmek, ödev yapmak ve sınava girmekten ibaret görmek, ailelerin yanlış tutumudur. özellikle ilk öğrenimi aldığı sınıf öğretmeni, yeri geldiğinde çocuğun aileden öğrenemediği pek çok şeyi aşılar öğrencilere.

    çocuğa fiziksel veya psikolojik şiddet göstermeyen, onun onurunu zedeleyen bir yaklaşımı olmayan, çocukları kendi çevrelerini temiz tutmaları için bilinçlendirmeye çalışan bir öğretmene çemkirmeye gelen veli en basit tabirle kibirli bir cahildir kanımca. tamam senin canın evladın, biriciğin, sen onu kalkıp kendi suyunu bile alma yetisi olmayan biri olarak yetiştirmek istiyorsun ama yanlış yapıyorsun. bu çocuk bu yetiştirme tarzıyla; hiçbir kişisel kazanımı olmayan, hiçbir işi tam olarak yapamayan, insanları mesleklerine göre hakir gören, kendinden başkasına değer vermeyen, bencil, hadsiz ve densiz bir insan parçası olma yolunda emin adımlarla ilerler. geleceği inşa edecek çocukların eğitimi kadar önemli bir şey yoktur. bu eğitimi es geçmek ise geleceği yıkacak bir bombayı fırlatmak gibidir kanımca.
hesabın var mı? giriş yap