• filmde bu karakteri canlandıran ise, ünlü ingiliz rock grubu james'in solisti, canımız, tim booth'tur efendim. yaaa, nereden nereye.
  • batman çizgi romanlarındaki en gerçekçi seri katildir. buna rağmen çizgi romana göre daha ön planda olan video oyunları, sinema gibi mercilerde çok ufak roller almaktadır. oysa gerçeğe en yakın karakter olduğu için en azından nolan tarafından daha fazla kullanılmasını beklerdim.
  • karşısındaki insanın gereksiz yere yaşadığını, hayatının bir anlamı olmadığını gördüğünde onu öldürür ve buna da "azat etme" adını verir. kendi düşüncesine göre aslında o insanı içinde bulunduğu anlamsız hayatından kurtararak ona hediye vermiştir.
  • nolan'ın kara şövalye üçlemesinde keşke yer verilseydi dediğim batman'in en psikopat düşmanlarından.
  • gotham dizisinin en havalı sosyopatı. adı duyulunca herkes korkar, kaçar. kiralık katil olarak çalışıyor anladığım kadarıyla. internette bu adamın sahnelerine bol bol edit yapılıyor ki hak ettiğini düşünüyorum.
  • “ı have no dysfunctional family background. ı suffered neither childhood abuse nor trauma. ı kill for one reason only, doctor—
    because ı choose to.”

    -batman chronicles #3-

    mr. zsasz ya da endişelenmeyi kesip jilet yemeyi sevmeyi nasıl öğrendim?

    kara şövalye’nin düşman galerisi kimsenin itiraz edemeyeceği kadar zengin, şık ve her an servise hazır derecede iştah açıcı. belki de bu yüzden batman en iyi çizgi roman karakterlerinden birisi. nihayetinde kahramanı tanıyabilmeniz için düşmanını tanımanız gerekir. joker, riddler, two-face, penguin, catwoman ve daha nicesi kendi serisini çıkarabilecek kadar kaliteli karakterler. ancak tüm bunların arasında gizemli, dikkat çekmeyi başarabilen birisi daha var: victor zsasz!

    peki, kimdir bu arkham’daki en güvenlikli odada, demirden kafeslerde saklanıp hannibal lecter muamelesi yapılan sadist?

    zsasz, yayın tarihi boyunca batman’in başına gelmiş en harika iki şey olan alan grant ve norm breyfogle tarafından yaratılan bir karakterdir. shadow of the bat dergisinin 1. sayısında, grant ve breyfogle’ın dopdolu macerası the last arkham hikayesinde ortaya çıkmıştır. bütün vücudunda sanki hapishaneden çıkmak için duvarlara iz bırakan mahkumlarınki gibi çizikler bulunmaktadır. tasmalarla yürümesine izin verilmektedir ve su kazanına benzer bir hücrede kalmaktadır. sadece ağzının gözüktüğünü de düşünürsek, victor zsasz’ın 1988’de çıkan silence of the lambs’in meşhur katili hannibal lecter’ın batman evreni yorumu olduğunu düşünmek gayet makul gibi.

    victor zsasz küçüklüğünde bir akşam sütünü içtikten sonra yatmayarak ailesinin yatmasını bekler ve televizyona koşar. ancak hevesle oz büyücüsü’nü izlemek isterken kazara hbo’nun oz dizisini izler ve sorunlu bir kişilik geliştirir. vücudundaki çizikler de o akşamın eseridir. tabi ki saçmalıyorum. zsasz’ın çocukluğu oldukça normaldir. kendisini oldukça seven, bir dediğini iki etmeyen iyi ebeveyenleri vardır. kendisinin deyişiyle, bir çocuğun hem maddi hem de manevi ne ihtiyacı olabilirse karşılayan bir aileye sahiptir. sınıfının en başarılı öğrencilerindendir ve kendi tabiriyle “yaşam dediğimiz boşluğu” doldurmak için saçmalıklarla uğraşan biridir.

    25 yaşına geldiğinde uluslararası bir şirket sahibi, başarılı ve kendinden emin bir genç olmuştur. ancak annesini ve babasını bir tekne kazasında kaybeder. ölümün kaçınılmaz olduğunu anlayacak kadar olgundur ama dikkatini dağıtmak ister. böylelikle kendini kumara verir. işini gücünü artık umursamayan victor tüm dünya’yı bu uğurda dolaşır. en sonunda yeryüzünün varlığından beri her insanın mutlaka karşılaştığı, asırları devirmiş gizli bir tarikat olan “kötü arkadaş çevresi” gotham’da karşısına çıkar. son oyununu oynar. gotham’ın en büyük gangsteri (penguin) oswald cobblepot‘a yenilir.
    çaresizlik içinde intihar etmeye gider. boynuna bir ilmek geçirir, köprüye çıkar. bu esnada ihtiyar serserinin teki gelip elindeki bıçakla victor’ı soymaya çalışır. arbede esnasında victor bıçağı eline alıp, ihtiyarın yalvarışlarına rağmen adamı öldürür. bunun ilk olduğunun, ancak kesinlikle son olmadığının oldukça farkındadır. böylelikle vücuduna ilk çiziği atar. tüm mal varlığını kaybettikten sonra bunun yanında hayatının amacını da kaybettiğini düşünürken, attığı ilk çizikle yeniden yaşama tutunmak için bir amacı olur: yaşama tutunanları ondan koparmak!

    peki, zsasz neden öldürüyor? sadece öldürmenin verdiği keyif mi? hayır, pek sayılmaz. ailesinin ölümü kendisini kötü mü etkiledi? alakası yok. gerçi, ailesinin ölümünden etkilenip batman’le iktidar yarışına da girebilirdi. ama elimizde o üründen bir tane var (bkz: hush) fazlası aşık usandırır. victor zsasz aslında biraz daha duygusal temellere dayanan bir öldürme anlayışına sahip. kumarda kaybettiği gece insanlara bakar ve aslında herkesin ne kadar bomboş insanlar olduğunu, bu boşluğu dolduramayacak şeylerle uğraştıklarını ve hiçbir zaman gerçek huzuru bulamayacaklarını düşünmektedir.

    dananın kuyruğu ise ihtiyar’ı yere yatırıp bıçağı boğazına dayadığında fark eder. “gözlerimin içine bak” diye bağırır ve belki de tüm hayatını değiştirecek şeyi düşünür. gözlerinde korku, umut ve öfkeyi geçince bir hiçlik olduğunu görür. kim olduğunu bilmeyen, anlayamadığı, farkında bile olmadığı güçler tarafından kontrol edilen bir adam olduğunu düşünür ihtiyarın. bir robot ya da knightfall’da kurbanlarına demeyi tercih ettiği “bir zombi” olduğuna inanır. bir insana yapılabilecek en büyük iyiliğin de bu kölelikten azad edilmesi olduğuna ikna olur.

    yukarıda bahsettiğim “hapishaneden çıkmak için gün sayan mahkum” benzerliğini hatırlayalım. aslında bu, çizgilerden daha öte bir şey. zsasz’ın kendisi de nihayetinde bu anlamsız, boş bedenlerden birine sahip. hatta sahiplikten çok, oraya hapis. işte bu yüzden mr. zsasz özgürleştirdiği her ruhla, kendi cezasından bir gün daha eksilttiğini, kendi ruhunun özgürlüğüne bir adım daha yaklaştığına inanır. evet, basitçe intihar edebilir ancak yeryüzünde özgürleştirilmesi gereken milyarlarca ruh varken, kendininkini almak bencillik değil midir?

    peki, victor zsasz ile ilgili hangi maceralar okunabilir?

    the last arkham (shadow of the bat #1-04) – alan grant’ın yazdığı, norm breyfogle’ın çizdiği bu macera, belki de en iyi zsasz hikayelerinden birisi olabilir. sadece zsasz değil, bütün arkham’ı görebileceğimiz, batman’i okurken şaşırtabilen dopdolu bir hikaye.

    the batman chronicles #3 – tam olarak bir zsasz hikayesinden çok, zsasz’ın orijin hikayesi. kökenini bir de kendiniz okumak isterseniz, kaçırmamanız gereken bir alan grant sayısı.

    batman 493 – knightfall hikayesinin bir parçası olan bu sayı, tamamen victor zsasz’a ayrılmış. zsasz’ın serbest halde neler yapabileceğini okurken, okuru bile gerebilecek bir tona sahip.

    victims (detective comics #815-#816) – bu sefer işler biraz daha kişisel. zsasz vücudundaki hatıra çiziklerine alfred pennyworth’u katmak isteseydi ne olurdu? cliff chiang’in çizimleriyle tavsiye edilebilecek bir hikaye.

    scars (gotham knights #8) – bir black & white hikayesi. gerçek gücün ne olduğuna dair okunası kısacık bir hikaye.
hesabın var mı? giriş yap