• vigier'nin excalibur serisinden, gn'r gitaristi ron thal(bumblefoot) adına çıkardığı gitarı.

    bazı gitarlar vardır uzaktan baktığınızda müthiş görünürler iyi makyajlanmıştır, çalmaya başlayınca gitarın beş para etmediğini anlarsınız, süslü püslü barbi bir bebektir yani. bazı gitarlar vardır sade ve soğuk durur, her hangi bir gitardan hiç bir farkı, albenisi yoktur görünüş itibarı ile, ama çalınca nasıl müthiş bir alet olduğunu anlarsınız hemen. vigier excalibur'la tanışmam bu tanımlardan hiç birine uymuyor aslında. odaya ilk girdiğimde arkadaş bak ne aldım demişti; uzaktan sıradan bir gitar gibi duruyordu ama bir tuhaflık da vardı aynı zamanda. bunu sadece uzun süre gitar çalmış ve yüzlerce farklı gitarı görmüş dokunmuş insanlar farkediyor sanırım, gitarda bir şey varsa daha ilk gördüğünüzde o tuhaflığı, kaliteyi, sıradan olmayan bir durumu hissediyorsunuz. biraz daha yakınına gittim, gitar çalmayan, gitarı koklamayan, sevmeyen( gerçekten kucağına alıp sevmekten bahsediyorum) bir insan için cherry sunburst rengi dışında hiç ilgi çekici bir yanı yoktu, alışılmadık derecede dağınık bir vigier logosu ve aynı dağınıklıkta bir bfoot imzası.

    daha önce yabancı bir dergide gitarla ilgili kısa bir tanıtım yazısı okumuştum, yazar gitarın iyi olduğundan bahsediyordu, daha gitarı ilk elime aldığımda* %10 karbondan oluşan, 3 yıl doğal kurutulmuş üst düzey akçaağaç sap ve inanılmaz kalitede gül ağacı klavye yazarın haklı olduğunu anında ortaya çıkarmıştı, taa ki gitarı güzel bir t.c. electronics pro ve 4x12 kabine bağlayana kadar. bu noktadan sonra işler çığrından çıkmıştı, gövde ve sap vücutla tam uyumlu olarak inanılmaz bir denge içinde kucakta duruyor, klavye yağ gibi kayıyor, klavye üzerinde dolaşan 4 parmağım sanki müşteri, klavyedeki her bir perde onları kusursuz ağırlayan 5 yıldızlı birer otel gibi geliyordu. switch'in 5. pozisyonundaki dimarzio tone zone'un mükemmel bas-tiz dengesi gitarın 2 parçadan oluşan (çoğu gitar gövdesi 4 parçadan oluşur) flamed maple(üzeri boyanmamış doğal olarak renklenmiş gövde) gövde, ve sonradan öğrendiğim içinden truss rod geçmeyen sap sayesinde gitardan inanılmaz bir ton çıkıyor, sustain'in kelime anlamını bana yeniden düşündürüyordu. su gibi akan bu gitarla 3 gün haşır neşir oldum, artık başka gitarlara burun kıvırıyorum, ne bok yiyeceğim bundan sonra bilemiyorum.

    şimdi yine hatırladıkça bu gitara iyi diyen yazarın kafasını kırasım geliyor çünkü bu gitar iyi değil, mükemmel. ilk görüşte olmasa da ilk dokunuşta aşk bu olsa gerek. bu gitara dokunduktan sonra başka her hangi bir gitarı elinize alasınız gelmiyor. bir çok gitar çaldım denedim, ibanez js serileri, jem'ler, prestige'ler music man petrucci'ler, çeşitli jackson, gibson modelleri fender stratlar teleler vs.. bunun gibisine daha önce dokunmadım diyebilirim ve açık ara hepsinden çok çok kaliteli ve üst düzey bir gitar. js'ler jem'ler oyuncak gibi kalıyor bunun yanında. kanımca kıyaslayamayacağım 2 gitar vardır o da artık kaliteye bakılmaksızın, belli bir tarz doğrultusunda satın alınan les paul ve stratocaster'lar. bunu haricinde benim şimdiye kadar çaldığım gitarların hiç biri bunun yanına bile yaklaşamıyor.

    gönül ister ki gitar çalan herkes bu gitara sahip olsun, ama 2300 euro'luk değeriyle (5000 küsür liraya tekabül ediyor) belli bir düzeyin üstüne hitap ettiğini söylemeye gerek yok sanırım. tabi alacak olanlar verilen her kuruşa değecek olduğunu göreceklerdir bu ayrı bir konu.

    kısaca bu gerçek bir rock gitarı ve adamlar gitar değil sanki destan yazmışlar, seriye excalibur adını da boşuna koymamışlar sanırım, elinize alınca kendinizi kral gibi hissediyorsunuz çünkü.
hesabın var mı? giriş yap