*

  • kahinin kehanetleri (bkz: the prophecy of the seeress) anlamına gelen şiir, yaradılış destanını ve kendini odin'e adamış bir şaman olan volva'nın trans halinde gördüğü, dünyanın yok oluşunu anlatır... norse mitolojisinin* ana kaynaklarından sayılır... elder edda'nın bir parçasıdır... aynı zamanda voluspo ve the prophecy of the vala olarak da bilinir...
  • bekie marett'in ingilizce çevirisini için...

    http://dontgohere.nu/poetic-edda/voluspa.htm
  • baltık efsanelerinde kahinlerin söylediği şarkı
  • eski norveç dilinde dinsiz şiir anlamını taşır.
  • çok iyi bir wardruna şarkısı.
  • amerikan lüks mum markası .
  • "völuspá", kelime anlamı, "völva'nın kehaneti" demektir. völva ise görücü kadın demektir. "dinsiz şiir" anlamına filan gelmez. bu şiir codex regius ve hauksbók içinde bulunur; old norse mitik şiirleri arasında elimize eksiksiz olarak geçen nadir eserlerdendir. tanrı odin, bir völva'dan (görücü kadın) dünyanın yaratılışı ve sonu hakkında kehanetler ister. völva, öncelikle dünyanın var oluşunu, yaratılıştan öncesini, ilk yaratılanları anlatır. devleri, cüceleri anlatır. sonra ymir'den bahseder. tanrılar, ymir'in etinden dünyayı, kanından okyanusları, kemiklerinden dağları, kıllarından ağaçları, beyninden bulutları, kafatasından gökyüzünü, kaşlarından da midgard'ı yani insanların yaşadığı orta diyarı yaratmışlar. sonra ilk insanlar ask ile embla'dan ve ygddrasill'den (dünya ağacı) bahsedilir. [ygddrasill, her şeyi bir arada tutan dev ağaçtır. insanların, devlerin, tanrıların yaşadığı diyarlar ve fazlası hepsi bu ağacın dallarını oluşturur ki bunlardan başka bir entry'de bahsedelim.] iskandinav mitolojisinin en önemli şiirlerinden biri olan völuspá'yı eminim türkçe okumak isteyenler çıkacaktır. notlarla açıklayarak, ilk beş kıtanın çevirisini yaptım: 1. duyumdur sorduğum kutsal ırklardan, heimdall’ın oğullarından, yüce ve aşağı olanlardan; alacaksın valfather arzu ettiğini, anlatacağım acunun kadim hikâyelerini, hatırladığım en eskileri 1 için notlar: burada konuşan bir völva'dır, yani bir bilge dişi; kendisi bir devdir ve tanrılar ile devler arasında bazı anlaşmazlıklar olduğundan, bu völva kehanetlerini tanrı odin'e kendi isteği dışında anlatmaktadır. odin, muhteşem büyü yetenekleri olan, büyü yapmaktan çekinmeyen bir tanrıdır, muhtemelen büyüsüyle onu etkisi altına alarak konuşturmaktadır. (büyü yapmaktan çekinmeyen deyimi şu yüzden kullandım ki, iskandinav mitolojisinde, büyü yapmanın erkeği kadınsılaştıracağına inanılır. bu yüzden büyü yapanlar da genelde kadınlardır, erkekler değil. ama tanrı odin, bilgiye olan dinmez açlığıyla, büyü yapmayı göze alır; hatta daha fazla bilgi için bir gözünü feda edecek kadar da gözü karadır.) heimdall: tanrıların gözcüsü. bence bazı yönleriyle yunan pantheon'undaki hermes'e karşılık geliyor. heimdall, tanrılar diyarı asgard ile insanların dünyası midgard arasındaki renkli ve sihirli bifröst'te nöbet tutar. heimdall aslında odin'in oğullarından biridir, ama burada insanların babası (yani insanlar heimdall'ın oğulları) olarak adlandırılmış. ilk satırdaki "kutsal ırklar" ise muhtemelen eski insanlardır. eski insanlar kendilerinden sonrakilerden daha kutsal olarak alınır. valfather: odin'in bir takma adıdır. kelimesi kelimesi çevirisi tümbaba'dır; odin herkesin, insanların ve tanrıların birçoğunun babasıdır. 2. hatırımdadır eskinin devleri bile, bana ekmek verenler, o geçmiş günlerde; dokuz dünya bildim, ağaçta dokuz adet kudretli kökleri olan, toprağın altında. 2 için notlar: "eskinin devleri" bu völva'ya ekmek vermesi kendinin de bir dev olduğunun bir kanıtıdır. dokuz dünya: æsir türünden tanrıların diyarı asgard, vanir türünden tanrıların diyarı vanaheim, elflerin diyarı alfheim, insanların diyarı midgard, devlerin diyarı jotunheim, ateş diyarı muspellsheim, kara elflerin diyarı svartalfaheim, ölüler diyarı niflheim ve -bu konuda kesin bir bilgimiz olmamamıza rağmen- cücelerin diyarı nithavellir. meraklısı için ek: aesir ve vanir iki farklı tanrı türüdür. yunan mitolojisindeki tanrılar ve titanlar ayrımına benzetebilirsiniz. fakat aesir-vanir savaşından sonra vanir tanrılar aesir'in alt grubu haline gelmiştir. bu yüzden bazen vanir tanrılarından aesir'denmiş gibi bahsedilebilir. ağaç: saydığım dokuz diyarı bir arada tutan ağaç, ygddrasill (dünya ağacı.) ygddrasill şurada çok güzel tasvir edilmiş. 3. çok eskilerde ymir yaşariken, ne deniz, ne serin dalgalar, ne de kum vardı; yer yoktu henüz, ne de yukarıda gök, yalnız esneyen boşluk vardı, bayırlar yoktu. 3 için notlar: ymir: norse mitolojisinde (norse, kuzey avrupa, daha aşina olduğumuz deyişle iskandinavya anlamına gelir; ama şu ayrımı yapmak da gerekir ki, hristiyanlık öncesi ingilizler de norse mitlerine inanırlardı; fakat ingilizler çok erken dönemlerde hristiyanlığa geçtikleri için, günümüzde genellikle bu inanışları "iskandinav mitolojisi" adı altında toplarız. ingiltere'nin conversion(din değiştirme, yani hristiyanlığa geçiş) sürecinde, hristiyanlığın tamamen benimsenmesi ve devlet sisteminin güçlenmesi hususlarında etkili olan aktör alfred the great'dir (büyük alfred). ama burada konumuz völuspá şiiri. norse, iskandinav kelimelerini kullanırken oluşabilecek kafa karışıklığı açısından bunları anlatmak gerektiğini fark ettim. başka bir entry'de bu süreçleri daha ayrıntılı olarak açıklarız. şimdi ymir'den devam edelim.) norse mitolojisinde, yaratılış mitiyla doğrudan ilişkili olan bir varlıktır ymir. o yaşarken henüz hiçbir şey yoktur. ymir, ginnungagap'ta, yani her şeyden önce her şeyin yerinde bulunan "devasa boşluk"'taki, élivágar (buz dalgaları) nehrinden sızan zehirden oluşmuş bir buz devidir (frost giant.) üç kardeş tanrı odin, vili, ve ymir'i öldürür ve onun etinden yeri, kanından okyanusları, kemiklerinden dağları, saçlarından ağaçları, beyninden bulutları, kafatasından gökleri, kaşlarından midgard'ı (yani insanların yaşadığı "orta diyar"ı) yaratırlar. "yalnız esneyen boşluk vardı..." diye çevirdiğim kısım, ginnungagap'ı kastetmektedir. üstte dediğimiz gibi, sürekli genişleyen, henüz hiçbir şey yaratılmadan önce bulunan boşluktur bu. modern bilimde karşılığına genleşen evren diyebiliriz. antik yunan yazarı hesiodos'un evren konseptine gayet benzemektedir. hesiodos her şeyden önce, tanrılardan dahi önce bulunan khaos'tan bahseder: "khaos'tu hepsinden önce var olan, sonra geniş göğüslü gaia, ana toprak," (hesiodos: eserleri ve kaynaklar, a. erhat, s. eyuboğlu, ttk 1977) fakat yunan mitolojisinde khaos, yani evren tanrıları yaratmıştır. norse mitolojisinde tanrılar zaten vardır; daha doğrusu elimizde çok az kaynak olduğu için (norse mitolojisi ağır şekilde sözlü geleneğe dayanırdı ve hristiyanlığa geçiş ile pagan kaynakların çoğu yok olmuştur/edilmiştir.) bu konuda kesin bir şey söyleyemeyiz. 4.ardından bur'un oğulları yeri diriltti, muhteşem midgard'ı kondurdular üzerine; güneş doğdu güneyden, ısıttı yeryüzünün kayalarını, ve yer yeşermişti, üzerinde biten pırasalarla. 4 için notlar: bur'un oğulları, odin, vili, ve'dir. bur'un karısı bestla'dır. (bur adı bazen, burr, bor, bür şeklinde geçmektedir.) üstte belirttiğimiz gibi bu üç 'oğul' midgard'ı yaratmıştı. güneş yaşamın kaynağı olarak görülmektedir. burada bir ayrımı belirtmek istiyorum. örneğin, su kıtlığı yaşanan orta doğu'nun topraklarında, mitler suya yaşamsal anlam yüklerken, burada, soğuğun sürekli hükmünün olduğu kuzey avrupa ülkelerinde 'güneş' yaşamın kaynağı olarak geçmektedir. güneş olmadan yaşam için gerekli ortamın oluşamayacağına, bitkilerin yetişemeyeceğine inanılıyor; orta doğu'da güneş bitkileri kurutan kızgın bir tanrıdır, insanlara kuraklık göndererek işledikleri suçlar için onları cezalandırır. pırasa, kuzey avrupa kültüründe fiziksel varlığıyla olduğu kadar, büyüsel gücüyle de çok önemli bir yere sahiptir. pırasa bitkisi, tahminen temel yiyecek maddelerinden biri olduğundan ona bu anlamlar yüklenmiştir. bazı kenning'ler pırasadan şöyle bahseder: ímun-laukr (savaş pırasası) = kılıç (benzer şekilde kılıç için "savaş soğanı" da denir.) buradaki kenning'leme şunun gibidir: bir kenning'de x'in y'si dersiniz, bu x ve y kelimeleri, üçüncü bir z kavramına işaret eder. fakat bu z kavramı, ayrı ayrı x'ten ve y'den bağımsızdır; x ve y bir araya geldiklerinde, kültüre aşina iseniz z kavramını aklınıza getirirler. pagan iskandinavya'sında bir ozandan şiir dinleyen kişi, verdiğim kenning örneklerinin neyi işaret ettiğini hemen tanırdı. aslına bakarsanız, kimse bu kenning'leri çözümlemeye çalışmazdı. çünkü birisi, "ymir'in kanında deniz yılkımı sürmeye gidiyorum." dediğinde, onun, "gemimle (deniz yılkısı) okyanus'a (ymir'in kanı) yelken açacağım," demek istediği hemen anlaşılırdı. başka kenning örnekleri verelim: ymir'in kafatası = gökyüzü savaş teri = kan kılıç türküsü = savaş ağaç kıran = rüzgar ya da fırtına kan kuğusu = kuzgun 5. güneş, ay'ın kız kardeşi güneyden sağ elini dayamış göklerin çemberi üzerinde; bilemedi yurdu nerededir, ay da bilemedi kendi kudretini, yıldızlar bilemedi neredir durak yerleri. 5 için notlar: bu coğrafyada güneş'e (sol) dişi karakter yüklenmiştir, ay'a erkek... yine orta doğu kaynaklarındaki anlayışın tersi burada söz konusudur. üstte de dediğimiz gibi güneş despot bir karakterdir doğu'da. ama bu soğuk coğrafyada, güneş peşinden koşulan, aranılan bir dişi imgesine bürünmüş. sağ elini göğün çemberine dayamış olması, güneşin batmadığı kuzeyin uzun yaz gecelerini kastediyor olabilir. kolunu göğe yaslayıp dünyanın etrafında döndüğüne inanılır. norse mitolojisinin kaynaklarından olan bir başka şiirde, grimnismal'da güneş için göklerin gelini kenning'i kullanılır; güneş bir khariot'a biner, bu khariot'u arvak ve aslvid adlı iki at çeker. danimarka'da bulunan geç nordik tunç çağı artifekti güneşi, khariot arabasına binmiş halde, bir at tarafından çekilirken gösterir: https://en.wikipedia.org/…iki/trundholm_sun_chariot ay'ın (mani) kendi kudretinden bihaber tasvir edilmesi gayet ilginçtir. ay'ın güneşin yanında gayet sönük kaldığı düşünülürse güçsüz olduğuna ya da gücünün farkında olmamasına inanılması normaldir. nordik pagan dünyasında, erkek bir karakterin güçsüz olması demek onun asla saygı görmeyeceği demektir. o dünyada soydan, ırktan çok güç, cesaret, yiğitlik saygı görür. bir kişinin kral olması için atalarının kral soylu olması gerekmez, kendisinin çok cesaretli, yiğit bir savaşçı olması gerekir. bu yüzden ay, ayıplanan, hor görülen bir varlık olabilir.
  • (1)isteğim haber almak, kutsal soylardan, heimdall'ın oğullarından,
    hem aşağıda hem de yukarıdaki; iznin olursa, valfather****,
    ki uzun zaman öncesinin insanlarının hatırladığım eski hikayeleri ile aram iyidir.

    (2)halen hatırlıyorum, geçmişin devleri, bana ekmek verenler, öncesinde ise;
    bildiğim dokuz dünya, verimli toprağın altında devasa kökleri bulunan ağaçta asılı olan dokuz.

    (3)eskilerin çağıydı, ymir'in yaşadığı; ne deniz ne de serin dalgalar, ne de kum vardı; dünya henüz yoktu, ne de üzerinde gök, büyüyen bir boşluktaki hiçbir yerde çim yoktu.

    (4)ardından bur'un oğulları yükseltti, düz ülke, güçlü mithgarth, ki orada yaptılar; güneyden güneş, dünyanın taşlarını ısıttı, ve yeşil her yeri kapladı, büyüyen sebzeler* ile.

    (5)güneyden gelen güneş*, ayın kız kardeşi, sağ eli göğü çerçevesinden çeviren,
    hiç bir bilgisi yoktu, evinin nerede olması gerektiğine dair,
    ay* bilmiyordu, gücünün ne olduğunu, yıldızlar bilmiyordu, yerlerinin neresi olduğunu.

    (6)ardından oturacakları yerlerini aradı tanrılar, kutsal olanlar, ve kurultay toplandı;
    isimler verildi öğlene ve alaca karanlığa, isim verdikleri sabah ve ölmek üzere olan ay*,
    gece ve akşam, sıraya konan yıllar*.

    (7)ithavoll*'de bir araya geldi yüce tanrılar, türbeler ve tapınaklar, ahşaptan yüksekçe çaktıkları;
    demir ocakları kurdular ve cevheri erittiler, dövdükleri maşalar ve aletler şekil verdikleri.

    (8)huzur* içerisindeki hanelerinde, oynadılar** masalarında altın eksikliği çekmeden ,
    tanrılar o zamana kadar biliyorlar mıydı, ki pek kudretli üç dev-hizmetçi ortaya çıkana kadar, jotunheim'den gelen.

    (9)ardından oturacakları yerlerini aradı tanrılar, kutsal olanlar, ve kurultay toplandı;
    kimin sahip çıkması* gerektiğini bulmaya, cücelerin ırkına, brimir'in kanından gelen, blain'in bacakları ile.

    (10)tüm cücelerin en kudretli olanı motsognir oradaydı ve durin ardında;
    insana benzerler çoğu yarattıklarının, dünyadaki cüceler, durin'in dediği gibi.

    (11)nyi* ve nithi**, northri* ve suthri*,
    austri* ve vestri*, althjof*, dvalin**,
    nar**ve nain **, niping*, dain*,
    bifur*, bofur**, bombur*, nori*,
    an* ve onar**, ai * *, mjothvitnir * *.

    *bu ve takip eden kısım(11-13) evren ve doğadaki dengeyi anlatan zıtlıklar* ve büyük etkiler yaratan küçük farklılıklar üzerine de olabilir, tekerleme şeklindeki -kendi zamanında çok bilinen- birer mini hikaye ya da o hikayeye gönderme de; örneğin (11) kunduzlarının yardım ettiği, halkı epeyce yıldırmış usta bir hırsızın nasıl ortalığı talan ettiğine ve nasıl yakalandığına dair.
  • dalgaların ortasından en güzel yeşilliklerle kaplı bir dünya doğar. sular çekilir: kartal istediği her yere süzülür ve dağların üzerindeki balık kokan avını kapar... tanrılar, ıda’nın kırlarında toplanırlar, yıkıntıları önlerinde duran göksel saraylarla ilgili konuşurlar. onlar, önceki konuşmalarını ve odin’in kadim sözlerini tekrar hatırlarlar.
    -şiirden bir alıntı-
    (bkz: paganizmin kökenleri)
hesabın var mı? giriş yap