• ingilizcede agirlik.
  • ingilizcedeki en çirkin kelime.
  • jeanette winterson'ın mitolojik öyküsü. atlas'ın yükü ismiyle dilimize çevrilmiş ve merkez kitaplar tarafından basılmıştır. winterson, miti kendi yaşamıyla birleştirip bir bakıma kendini atlas'la özdeşleştirerek harika bir öykü çıkarmıştır ortaya.
  • canongate'in the myths başlığı altında, "efsanevi öykülerin cesurca bir yeniden yazımı" diye adlandırdığı mitler serisinin parçası olan weight (atlas'ın yükü), türkçe'ye dilek şendil tarafından çevrilmiş ve merkez kitaplar tarafından mitoloji başlığı altında çıkarılmıştır.
    jeanette winterson sadece atlas mitini değil, herakles mitini, herakles'in atlas'la, prometheus'la, hera'yla karşılaşmalarını da yeniden anlatır bu kitapta. kitap "öyküyü yeniden anlatmak istiyorum" başlıklı bölümle başlar ve aynı başlığı taşıyan bölümle sona erer.
    cevabı bulunamayan neden sorusu, arzular ve sınırlar döner durur hikayenin içinde.
    herakles'in atlas'ı kandırıp evreni yine onun sırtına yüklemeyi başardığı anı anlatırken atlas'ı öyle betimler ki hem herakles hem de okur kendi kabalığından utanır atlas'ın, titanlardan bir tanrının, sevgi dolu, düşünceli inceliği karşısında:

    "atlas usulca, bir damla süt olsun dökülmesin diye yavaşça omuzlarına indirdi kozmos'u, ağırlığının altında iki büklüm oldu. öyle zarif, öyle kolay, öyle sevecen, neredeyse sevgiyle yapmıştı ki bunu, herakles utandı bir an. kendisi dünyayı paramparça etmekten çekinmezdi, yeter ki kurtulsun. oysa atlas'ın bunu pekâlâ yapabileceğini, ama yapmadığını görmüştü şimdi, ona saygı duyuyordu, ama yardım edemezdi." (65)

    winterson'ın kendi yaşamıyla paralellikler kurduğu bir bölümdeki kısa bir paragraf ise her birimizin atlas gibi bitmek bilmez bir ağırlığı taşımakla cezalandırıldığımızı düşündürüyor insana, bizim yükümüz her geçen gün artıyor ama atlas'ın zarifliği bir yana herakles'in hoyratlığıyla taşıyoruz biz:

    "yaptıkça taşıdıklarım da arttı. kitaplar, evler, sevgililer, yaşamlar; hepsi, vücudumun en kuvvetli bölümü olan sırtıma yüklendi. jimnastik salonuna giderim. kendi ağırlığım kadar ağırlık kaldırabilirim. kendi ağırlığım kadar ağırlık kaldırabilirim. kendi ağırlığım kadar ağırlık kaldırabilirim." (76)
  • heracles ciddiye almaz atlas’ın omzundaki ağırlığı. atlas bile taşıyabiliyorsa, nicelerin katili heracles için ne kadar ağır, zor olabilir ki. atlas ona istediği elmaları getirinceye kadar tutuverir dünya’yı. bilmez ki atlas’ın omzundaki ağırlık sadece fiziksel yükten ibaret değildir. atlas dünya ile birlikte üzerindekileri de omzuna yüklenmek zorunda kalmıştır. her gün fısır fısır insanların konuşmalarını, ağlaşmalarını, dertlerini, üzüntülerini dinler. yeryüzünde gerçekleşen her şeye şahit olmak, canı istediğinde bırakıp gidememek, kafasını çevirememek durumunda bırakılmıştır. asıl cezası da budur zaten. bırakıp gidememek.
  • çoğunlukla ingiliz dilinde ağırlık olarak bilinen "weight" kelimesi, mantık, matematik ve bilgisayar bilimleri derslerinde, işlerde, evrensel küme ya da farklı kümelerin birbirleri ile olan fonksiyonel ilişkisinde, fonksiyonlar tarafından taşınan değerleri nitelemek için kullanılır.

    value ile aynı anlamı taşımaz. daha çok x = y fonksiyonunda saklanan x = f(x) ifadesinde fonksiyonun taşıdığı değer ima edilir. böylece x = y eşleniğinde, var olan değer atamasında value gibi kendine kesin bir yer ayırmaz. olasılık konularında, karşılaştıysanız, fonksiyonel ilişkilerde, iki kümenin sahip olduğu değeri ( value ) eşlerken, küme değerlerinin eşleşmesindeki fonksiyonun değerini ( weight ) kasteder.
    sanırım türk dilinde, bu iki farkı ifade edebilecek bir sözcük yok ki, aslında ingiliz dilinde de kelime anlamı kaydırılarak yapılmış bir tanım var.

    mantık, matematik, bilgisayar bilimlerinde ders görüyorsanız, ulan bu "weight" ne ola ki derseniz, ekstrem bir durum olmadıkça, yukarıdaki açıkladığım gibi bir anlam ifade etmektedir. value gibi doğrudan kümeyi tanımlayan değeri kastetmemektedir.
  • adamı transa sokar. bir gün davulunu çalmak istediğimdir.

    (bkz: isis)
  • ing. (sokak dili) fazla miktar uyuşturucu.
  • “winterson’ın mitinde öne çıkan nokta, atlas’ın konumu. bütün dünyanın, göklerin, derinliklerin yükü atlas’ın omuzlarında. ona verilen ceza kibrini kırmak içindir. ve nitekim azgın yürekli kahramanın kibri kırılır: “dünyanın altında böyle iki büklüm dururken insanların bütün sorunları gelir kulağıma, onlar kendi paylarına düşeni sorguladıkça, her şeyin boş olduğunu daha çok anlarım.”

    hayat bir armağan mı, yoksa bir yük mü? hakkı ile tamamlanması gerekli bir serüven mi yoksa üstlenilen bir görev mi? hayat, yel değirmenleri ile bitmek tükenmek bilmeyen bir savaş mı yoksa biricik barış yapacağı kişinin kendi olduğunun algılanması mı? değişimin kişinin kendisinden ailesine ve topluma yayılacağını idrak etmek mi, yoksa önüne gelene nasihat etmenin kolaylığına sapmak mı? asıl mesele budur. bizim yaşama bakışımız, bizim maceramızın yönünü tayin eder. atlas’ın çekeceği çilenin sonu yok gibi gözükmektedir. o geçirdiği düşünce aşamasının hakkını verir ise kendini bağladığı kendi sınırlarını yine kendi eli ile un ufak edebilirse sonsuzluğa kadar süreceğini farz ettiği görevini, aslında kendisinin üstlendiğini fark edecektir.

    başkasının sorumluluğunu ebediyete kadar taşımak mıdır atlas’ın görevi, yoksa bunun bilincine varıp dur diyebilmek midir? yükü başkasının omzuna bırakıp gitmek değil, yük gözüken ağır görevin üstesinden hakkı ile gelmektir. doğduktan sonra sonsuza kadar aynı kişi olmaktan ve aynı düşünmekten, aynılıktan, bayağılıktan, bağnazlıktan, klişelerden, kolaycılıktan, ebeveyn yaşamları kopyalamaktan kurtulmaktır, kudretli atlas’ın iki büklüm halde bize hatırlattığı. gözleri yeni bir gerçekliğe açmak, bakmak değil özün ile görebilmektir. bireyin kendi koyduğu sınırları yine kendi yıkmasıdır. yeni arzular, yeni farkındalıklar, yenilenmiş ve yeniden doğmuş bir algıyla yaşama farklı bir bağlantı kurmak, ezber yaşam biçimleri ezber yükleri atıp hür sorumlulukları, hür görevleri üstlenmektir. toplumun, ailenin, çevrenin bireyin üzerine yüklediği sözde beklentiler kümesini alaşağı etmektir.

    atlas’ın yükü bizim yükümüzdür, kişi umudunu asla yitirmeden düşünceden eyleme geçen yenilenmesi ile bu yükü hafifletir. atlas ebedi bir köleden, hür bir kahramana bizde dönüşür. yaşamın sonu herkesin kendi sınavının sonudur. ölüm için bir ozan şöyle der: “ölmek değildir ömrümüzün en feci işi, müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.”

    “yaşamın ve çalışmanın temel amacı, kişinin başlangıçta olmadığı kişi olmasıdır.” m. foucault

    berk yüksel

    atlas'ın yükü hepimizin yükü - berk yüksel
hesabın var mı? giriş yap