• louis armstrongdan dinledigim neseli sarkı, melodisi cok popüler olup bilumum tezahuratlarda kullanılır
  • taraftarlarin "we are the best galatasaray"i turettikleri $arki .
  • sütaş ayran'ın müziği olarak da bilinir. izin almışlar da mı kullanmışlar; onu bilemem.
  • elvisin de seslendirdiği, azizler yürürken aralarına karışıp gitme arzusu duyan kişinin hikayesini anlatan mutlu şarkı. 50li yıllarda yapılmış bir filmde louis armstrong, bing crosby ve birkaç ünlü cazcı karşılaştıkları kulüpte jam session esnasında çalıp söylerler bunu.
  • ayni zamanda afs'ye uyarlanarak mars gibi de soylenen sarki.
  • trt genclik korosunun best of sarkilarindan biri olan, koral duzenlemesi inanilmaz guzel parca. eger seyirciyi costuracak bir parca araniyorsa bir koro icin, kesinlikle ilk tercihlerden biri olmazı gereken american spirituallardan bir tanesi. parca soylenirken insanin kipir kipir olmamasi ve yerinde oynamamasi imkansiz. haa, buna ragmen odun gibi duruyorsa insanlar, biseylerde terslik var demektir.
  • çok eglenceli bir sarki oldugunu bir de ben söyleyeyim ki iyice akliniza yer etsin. çok eglenceli bir sarkidir bu. louis armstrong söyler evet.
  • aslinda çok eski bir zenci ilahisidir (bkz: negro spiritual)... efendim, ulysses simpson grant robert e lee namli belki amerikan tarihinin en büyük askeri dehasini darmadagin etmezden önce, yani 1807'de resmen kalkmis olmasina ragmen kölelik müessesesinin güney eyaletlerinde varoldugu dönemlerde, zencilerin rahat ve huzur buldugu tek yer kiliseydi... evet, hiristiyanlastirilmislardi ama hem hiristiyanlik yorumlari, hem de inançlari, hala afrika'daki kültürlerini devam ettirir bir haldeydi...

    bu sentezin en çarpici bir sekilde görüldügü yerlerden biri de louisiana idi, özellikle baton rouge ve new orleans... louisiana'daki fransiz etkisi uzun süre kalici olmus, daha liberal olan fransizlar kölelere diger eyaletlerdeki efendilerden çok daha düzgün davranmayi bilmislerdi... fransizlarin geleneksel yüksek libidolari sonucunda melez, quadroon (ikinci nesilde tek zenci, yani dörtte bir) ve octoroon (üçüncü nesilde tek zenci, yani sekizde bir) nüfusu da hatiri sayilacak düzeydeydi... ha, louisiana zencilerinin kendilerine "creole" dediklerini de hatirlatalim, bunlarin çogunun adinin fransiz kökenli oldugunu söyleyelim, ve asli konumuza dogru bu parantezi kapatarak yelken açalim...

    bu kültürün bir tezahürü olarak cenaze törenleri gelir genelde biz eski dünyalilarin aklina... afrika inançlarina göre defin yapildiktan sonra aleni bir sekilde üzülmek, ölünün rahatini bozar... bu nedenle, cenaze evinden alindiktan sonra önce kiliseye, sonra da mezarliga yavas yavas gider... burada genelde bir de nefesli ve vurmali çalgilardan olusan "marching band" bulunur... en önde de frakli, silindir sapkali irisinden bir adam... eee, ne de olsa o kadar adama söz geçirmesi lazim, ufak tefek olursa kolay olmaz... neyse efendim, bu adamin elinde bir de açik semsiye bulunur, genelde ritm verme amaçli kullanilsa da, aslinda bir statü sembolüdür... semsiyeler öyle pek sade olmaz, yaldizli, püsküllü, alli, pullu, janjanli semsiyelerdir bunlar...

    defin yapildiktan sonra kortej ayni sekilde ölünün hayatinda kim bilir kaç defa geçtigi sokaklardan evine dogru yürüyüse geçer... ama kabristan çikisinda yavas yavas degisiklikler de olur, ritm belli belirsiz hizlanir, insanlarin yürüyüsü biraz daha hareketlenir... sanki mezarligin bir an önce gözden kaybolmasini isterler... artik grubun "amazing grace" veya cenaze marsi çalmasina da gerek kalmamistir... bir köseyi döndüklerinde ise artik mezarlik tamamen gözden kaybolur...

    iste o sirada semsiyede bir hareketlenme fark edilir, püsküller söyle bir sallanir, frakli iri adam dört sayar ve trampetçi bir tremolo esliginde ritmi verir... kornet ve trompet burada hemen devreye girerler, nedir, biraz daha büyük gruplarda saksofon ve klarnet de vardir... en son davul ve tubanin da girisiyle, artik tam bir dixieland türü ziyafet baslar... bütün kortejin yüzüne buruk bir gülümseme gelir, belki yukarilardan bir yerden ölü de gülüyordur içten içten, kimbilir?

    iste 1980'lerde dahi professor longhair'in cenaze töreninin bu lezzette gerçeklestigini söylerler... ne mi çaliyordur? when the saints go marching in
  • özdemir erdoğan'ın da sahnelerden canlı kayıtlar albümünde bulunur. louis armstrong'la karşılaştırılmasa da güzeldir.
hesabın var mı? giriş yap