• william joyce ikinci dünya savaşı yıllarını ingilizlere radyodan nazi propagandası yaparak, onları almanlara direnmenin beyhude olduğuna ve teslim olmaları gerektiğine inandırmaya çalışarak geçiren bir ingilizdi. sonuçta sadece, en kötüsünden bir hain olarak milyonlarca insanın nefretini kazanmayı başarabilmişti. ingiliz ordusu hamburg'a sadece bir iki günlük mesafedeyken, joyce, savaş bittiği zaman bu şehirde yakalandığı takdirde, memleketlilerinin ona hiç acımayacağının gayet farkındaydı.

    ironik olanı, joyce'nin son derece vatansever olmasıydı. amerika'da doğan, irlanda asıllı ve almanya'da büyüyen biri olmasına rağmen kendini bütünüyle britanyalı olarak görüyordu. ülkesini seviyor, memleketlilerinin de dünyayı onun gibi görebilmesini, istikbalin almanlarla birlikte nasyonal sosyalizm'de yattığını ve nazilere karşı savaşmak yerine onlarla ittifak yapmak gerektiğini anlamasını temenni ediyordu. ne var ki ingilizler, bunu anlayamamıştı ve artık hiçbir zaman anlayamayacaktı.

    joyce savaşın büyük kısmını berlin'de, alman radyosunun charlottenburg'daki dış haberler bölümünde çalışarak geçirmişti. başkentteki yayın akışı bombardıman yüzünden kesildiği zaman o ve eşi, radyo personeliyle birlikte oradan tahliye edilmişti. ilk olarak oldenburg'a gitmişler, bir spitfire yüzünden oradan da ayrılıp hamburg'a geçmişlerdi. bu şehrin radyo istasyonu, hava saldırılarından hasar almadan kurtulan sayılı binadan biriydi. partiden sonra sarhoş bir şekilde yalpalayarak stüdyoya girip britanya halkına vereceği son mesajını burada kaydetmişti.

    utanç verici bir durumdu. joyce o kadar sarhoştu ki, kelimeleri ağzında geveleyip duruyor, düşüncelerini toparlamaya çalışırken uzun ve ağlak sessizliklere gömülüyordu. adam, yurttaşlarına veda konuşması yaptığı sırada mikrofonun önünde yere düşüp dururken, yayını kaydeden teknisyenler sadece acizce olan biteni seyrediyordu :

    " bu akşam size almanya'dan bahsedeceğim. birçoğunuzun iyi anlayamamış olabileceği bir kavram bu. almanya'da birlik ve kuvvet ruhunun hala yaşamakta olduğunu söylemeliyim size. burada, makul şeyler isteyen birlik olmuş insanların yaşadığını söylemeliyim. hiçbiri emperyalist değil. hiçbiri kendine ait olmayan bir şeyi almak istemiyor...

    sovyetler birliği ucu bucağı olmaya kazanımları ve kremlin'in daha da fazlasını isteyen ihtirasıyla kıyaslandığında, almanya'nın gdansk'ın iadesini talep etmesi ne kadar da makul, ne kadar da zararsız kalıyor. stalin, polonya,finlandiya, baltık ülkeleri, romanya, bulgaristan ve doğu slovakya ile yetinmiyor. orta avrupa'nın hepsini istiyor, norveç, türkiye ve iran da dahil. ve bu bölgeleri ele geçirmesi, onun büyüme hevesini daha da teşvik edecektir.

    işte bu, tüm dünyanın güvenliğine korku salan ve bugünkü kuvvetiyle modern zamanlarda varolagelen barışa karşı en ciddi tehdidi oluşturan kızıl diktatör'ün tavrıdır. britanya'nın zaferlerini kısırlaştırmıştır. bu ülkeyi fakir, insanlarını aç bırakmıştır. altı sene önce elinde bulundurduğu marketlerden ve zenginlikten yoksun bırakmıştır. ama her şeyden önemlisi, o zamanlar sahip olduğundan çok daha büyük bir sorunla baş başa bırakmıştır. avrupa tarihinde bir dönemin sonuna gelmekteyiz, ama ne yazık ki, bir sonraki daha şen olmayacak."

    "dünyayı sarsan beş gün/nicholas best"
  • faşist bir abi.

    ingilizlerin alman ideolojisini benimsemesi için radyo yayınları yaptı. “lord haw-haw” lakabı ile anılırdı.

    1946 yılında 39 yaşındayken vatana ihanet suçu nedeniyle asıldı.

    ingiltere'de bu suçlama nedeniyle idam edilen son kişi kendisi olmuştur. (en azından resmi kayıtlara göre)
  • ingilizlerin ali kemal’i.

    bir ingiliz beyefendisi diliyle radyodan nazi propogandası yaptığı için, daily mail’den bir gazeteci kendisine lord haw-haw nickini takmıştır.

    tahmin edebileceğiniz gibi, ingilizler kendi vatanlarına ihanet eden bu arkadaşı asmışlardır.

    almanya’yla savaş halindeki ingiltere’de alman muhipleri cemiyeti şakşakçılığı yapmayı hoşgörüyle karşılamamışlar.
hesabın var mı? giriş yap