• son yılların en başarılı tiyatro yazarı olduğu söylenen lukas barfuss'un ilk romanı.
    konusu: 1994 ruanda katliamı. yasal hükümet olan hutuların, yıllar önce topraklarından sürülmüş ya da ikinci sınıf muamelesi gören tutsileri ve ılımlı hutuları yüz gün içinde 800 bin gibi absurd bir rakama ulaşarak, palalarla, çivili sopalarla katletmelerini anlatır.
    roman kahramanı david ruanda'nın başkenti kigali'deki isviçre kalkınma ve iş birliği teşkilatı üyesidir. kendince çevresinde gördüğü bir takım haksızlıklara hep baş kaldıran arkadaşlarından farklı bir yapısı vardır. ülkedeki haksızlıkları ve radikalleşen ayrımı ne kadar görse de kendisi o kadar sistemin içinde ve o kadar hükümet tarafıdır ki, ancak kör göze parmak sokunca ; sokaklarda yatan ölü insanlar, bahçivanının temizlikçiyi katletmesi gibi olaylarla geriye dönüp yasal hükümetin hiç de inandıkları gibi olmadığını farkeder.
    barfuss david'in katliam öncesi hayatını ve katliam süresince yaşadıklarını oldukça bilgilendirici bir dille genel olarak anlatırken bir yandan da kitabı yumuşatan hutulu bir kıza olan aşkını da bu kurguya dahil eder.
  • 1979 da süleyman demirel in memleketi düze çıkaracağını vadettiği süre.

    (bkz: babayı almak)
  • birinci fransa imparatorluğu imparatoru napoleon bonaparte’ın, 1814 fontainebleau antlaşması gereğince, sürgün edildiği elba adası'ndaki sürgünden kaçarak paris’e döndüğü 20 mart 1815 tarihiyle, kral xvııı. louis’nin fransa tahtına döndüğü 8 temmuz 1815 tarihleri arasındaki 111 günlük dönemi anlatır. bu dönemde, napolyon savaşları yeniden başlamış ve waterloo muharebesi yaşanmıştır. yüz gün deyimi ilk kez kralın dönüşünü kutlayan paris valisi gaspard de chabrol tarafından kullanılmıştır.

    1814 paris muharebesi sonucu toplanan galip devletler, viyana kongresinde meşgulken napolyon, fransa’ya döner. kongre, haberi alır almaz napolyon’u bir kanun kaçağı ilan eder. birleşik krallık, rusya imparatorluğu, avusturya imparatorluğu ve prusya krallığı, napolyon’a karşı derhal 150 bin kişilik bir ordu kurulmasına karar verir. napolyon savaşlarının belirleyici muharebesi waterloo’da yaşanır ve napolyon yenilir. fransa monarşisi yeniden kurulur ve napolyon 1821 yılında öleceği saint helena adasına sürgüne gönderilir.

    ardı ardına gelen fransız devrimi ve napolyon savaşları nedeniyle 1792 yılından itibaren avrupa’da, fransa’ya karşı sürekli olarak farklı uluslar müttefik olarak karşı koymaya çalışmıştır. özellikle xvı. louis’nin idam edilmesinden sonra, avrupa hanedanları devrimci fikirlerin kendi ülkelerine yayılmasını engellemek için fransa’nın yenilmesini istiyordu. ancak sonuç bunun tam tersi oldu ve 18 brumaire darbesi olarak anılan darbeyle, 1799 yılında başarılı şekilde iktidarı alan napolyon bonapart, avrupa’yı istila etmeye başladı.
    kendisine karşı kurulan ittifaklara rağmen ilerleyen napolyon, avrupa’nın çoğunu ele geçirmeyi başardı. ancak başarısız rusya seferiyle beraber düşüşe geçen napolyon ordusunun çoğunu burada kaybedince zayıfladı. leipzig muharebesi ile önemli bir yenilgi aldı.
    yarımada savaşındaki mağlubiyeti ile portekiz ve ispanya topraklarında da atılan napolyon artık fransa topraklarında savunma savaşı yapma durumunda kalmıştı. 1814 yılına gelindiğinde, artık müttefik orduları paris önlerindeydi. 1814 paris muharebesi sonucu yenilen napolyon tahttan feragat etmek durumunda kaldı. tahta geçen xvııı. louis, bourbon restorasyonu olarak adlandırılacak dönemi başlatacaktır. yenik napolyon, elba adasına sürgüne gönderilecek ve galip devletler viyana kongresinde bir araya gelerek avrupa’nın yakın vadedeki gelceğine şekil vermekle meşguldüler.
    napolyon sürgün edildiği elba adasında yaklaşık 9 ay kalacak ve siyasi gündemi takip edecektir. sürmekte olan viyana kongresi kararlarınca fransa’nın topraklarının küçülmesi fransız halkında büyük bir tepki almaktaydı. ayrıca restorasyon döneminde napolyon yanlılarına ve gazilere kötü davranıldığı haberleri de yeni rejime muhalefeti artırıyordu. avrupa kıtasına şekil vermek isteyen galip devletler kongre sırasında birbirleriyle didişmekte, hatta anlaşmazlıklar nedeniyle silahlı çatışmanın eşiğine gelmekteydi. durumu, siyasi iktidarı almak için uygun gören napolyon, halihazırdaki durumdan memnun olmayan halkın kendisini görünce ayaklanacağını öngörüyor, başta rusya imparatorluğu olmak üzere diğer galip devletlerin esir düşmüş fransız askerlerini serbest bırakmasıyla savaşmaya hazır deneyimli bir orduya sahip olacağını düşünüyordu. durumun farkına varan monarşi yanlıları napolyon’u daha uzak bir yere sürgüne göndermeyi veya gizlice öldürmeyi bile düşünüyorlardı.
    kasım 1814-haziran 1815 tarihleri arasında toplanan viyana kongresi katılan her ülkenin kendi çıkarları için uğraştığı bir mücadele alanına dönüşmüştü. rus çarı ı. aleksandr polonya topraklarını ilhak ederek sadece simgesel bir devlet olarak kalmasını istiyor, bu şekilde gelecekte avrupa’dan gelebilecek istilalara karşı tedbir almış olmak istiyordu. prusya krallığı ise saksonya’yı toprakları arasına katmak isterken, avusturya imparatorluğu bu iki talebi de reddederken italya’nın kuzeyini ilhak etmek istiyordu. birleşik krallık dışişleri bakanı robert stewart ise yeni fransız dışişleri bakanı talleyrand’ı ve avusturya'yı destekliyordu.
    açmaz durumuna gelen görüşmelerde bir ara çelişkiler silahlı çatışma çıkma aşamasına bile gelmiş, çar ı. aleksandr polonya bölgesinde bekleyen 450 bin rus askeri olduğunu hatırlatarak britanya’yı tehdit etmiş, polonya’yı alacağını, prusya’nın da saksonya’yı alacağını sert bir dille iletmiştir.
    kongredeki britanya temsilcisi stewart gizlice prusya ile temas ederek polonya’nın bağımsızlığının tanınmasına destek vermeleri durumunda britanya ve avusturya’nın prusya’nın isteklerine destek vereceğini iletmiştir. görüşmenin ortaya çıkmasıyla çar çok sinirlenmiş, avusturya temsilcisi metternich’ı düelloya davet etmiş, araya avusturya kralının girmesiyle durum yatıştırılmıştır. avam kamarası britanya temsilcisi stewart’ın kongre sırasında yetkisini aştığını ilan etse de rusya ve prusya britanya’nın emelleri ile ilgili sürekli olarak şüpheci davranacaklardır.

    fransa’ya dönüş
    müttefik devletler kendi aralarında anlaşmazlık içindeyken napolyon, kendisine has bir atılganlıkla sorununu çözer. 26 şubat 1815 tarihinde britanya ve fransız gemileri yokken elba adasındaki portoferraio kentinden 600 yandaşıyla kaçmış ve 1 mart 1815 tarihinde antibes yakınlarında karaya çıkmıştır. monarşi yanlısı provence hariç gittiği her yerde destek gören napolyon, bourbon iktidarına karşı ilerler. özellikle provence bölgesine uğramadan başkente doğru ilerlemeyi seçen napolyon, bugün napolyon yolu olarak bilinen yol üzerinden güç kazanarak ilerler. hiçbir direnişle karşılaşmayan napolyon, küçük birliğini çığ gibi büyüyen bir ordu haline getirmeyi başarır. 5 mart günü napolyon’a saldırması için görevlendirilen 5. piyade alayı toplu olarak ona katılır. ertesi gün 7. piyade alayı, komutanı albay charles-angélique-françois huchet de la bedoyère kendisine destek veren ilk önemli rütbeli olarak yine onun saflarına geçer. önceden napolyon karşıtı tutumuyla tanınan mareşal michel ney 6 bin askeriyle napolyon’a katılacaktır. kırsal bölgede ilerlerken anaysal reform yapacağını ve meclis seçimlerini yenileyeceği propagandasını yapan napolyon başkent paris’e girince kral xvııı. louis şehirden kaçar. monarşi yanlılarının kurmaya çalıştıkları ordu daha savaşmadan eriyecek napolyon için esas sorunu vendée’deki monarşi yanlıları oluşturacaktır.
    napoleon yolundaki anıtlardan biri

    anayasa reformu
    13 mart 1815 tarihinde lyon’da bir duyuru yayınlayan napolyon, aldığı kararla halihazırdaki meclis yapısının lağvedildiğini ve yeni bir anayasa yapılması için ulusal bir iradenin aranacağını ilan eder. yeni anayasa çalışmaları benjamin constant tarafından yürütülmüştür. xvııı. louis, anayasasına göre daha liberal unsurlar içeren belge temelde aynı doğrultudadır. savaşın eşiğinde olan fransa’da yapılan halk oylamasında katılım çok düşük olacak ve sadece 1.5 milyon kişi oy kullanacaktır. ancak büyük çoğunluğun yeni değişikliklere onay vermesi napolyon’un yaptığı düzenlemeye destek olarak algılanmıştır.

    seferberlik
    napolyon’un yeniden iktidara gelmesiyle beraber hem müttefik devletler hem de napolyon hızla güçlerini toplamaya koyulacaktır. napolyon elinin altındaki silahlı kuvvetin oldukça azaldığını görür. kral xvııı. louis ordusundaki 56 bin askerden 46 bini savaşa hazırdır. mayıs ayı sonuna gelindiğinde ilan edilen seferberlik sayesinde fransız asker sayısı 198 bine çıkacaktır. mayıs sonunda kuzey ordusu oluşturulacak ve bu ordu waterloo’da çarpışacaktır. ayrıca fransa’nın savunulması ve iç direnişin ezilmesi için de hazırlık yapılır.

    müttefikler
    arşidük karl avusturya ve almanya birliklerini toplarken, schwartzenberg prensi karl philipp başka bir avusturya ordusu oluşturmaya çalışır. ispanya kralı vıı. fernando askerlerini savaş alanında yönetmesi için britanyalı subaylardan destek isterken, çar ı. aleksandr 250 bin kişilik ordusunu ren üzerine göndermeye hazırlanır. prusya iki ordu oluşturur. bir tanesi gebhard leberecht von blücher komutasında britanya ordusunun olduğu bölgeye gönderilirken, diğeri ise friedrich graf kleist von nollendorf komutasındadır.

    napolyon tarafından yapılan durum tahliline göre çok yakın tehdit oluşturmakta olan müttefik orduları şunlardı:
    wellington dükü komutasında olduğu halde brüksel’de konuşlanmış olan britanya ordusu ve beraberindeki müttefik silahlı kuvvetler,
    blücher komutasında bulunan ve brüksel’in güneyindeki namur’da konuşlanmış olan prusya ordusu.
    fransa sınırlarında bulunmakla beraber napolyon tarafından ikincil önemde olarak değerlendirilen müttefik ordular:

    kuzey almanya federal ordusu, -blücher’in ordusunun br parçası olan bu kuvvet napolyon’un niyeti belli olunca ana kuvvete dahil olmuştur-,
    ren bölgesinin kuzeyinde yer alan avusturya ordusu,
    isviçre ordusu,
    kuzey italya’da bulunan avusturya-sardinya ordusu,
    napoli’de bulunan avusturya ordusu.

    ayrıca seferberlik halinde olan ordulardan belli başlıları şunlardır:
    fransa üzerine yürümekte olan mihail bogdanoviç barclay de tolly komutasındaki rus ordusu,
    prusya yedek ordusu,
    fransa’ya güney kıyılarından çıkartma yapmak için bekleyen hudson lowe komutasındaki britanya – sicilya orduları,
    pireneler üzerinden fransa’yı işgal etmek üzere hazırlanan iki ispanyol ordusu,
    prens frederick komutasındaki hollanda ordusu.

    ve savaş başlar
    napolyon’un yeniden iktidara gelmesinin ardından viyana kongresi ve dolayısıyla avrupa’nın önde gelen devletleri olan avusturya, britanya, prusya ve rusya napolyon’u yasadışı ilan ettiler. ardından 13 mart 1815 tarihindeki bu ilanın ardından yedinci koalisyon oluşmuş oldu. artık savaş kaçınılmaz olmuştu.
    müttefik devletler kendi aralarında yaptıkları 25 mart tarihli görüşmelerde her ülkenin 150 bin askerle katkıda bulunmasına karar verdiler. ancak diğer devletlere göre silahlı kuvvetleri daha az olan britanya, bu sayının sağlanabilmesi için paralı asker kiralanması için mali destek verecektir.
    müttefik devletlerin seferberliğinin sürdüğü bir sırada fransa’nın işgal edilmesi için 1 temmuz 1815 tarihi hedef olarak saptanır. wellington ve blücher, bu tarihin haziran ayına çekilmesinde ısrarcı olsalar da oldukça uzakta bulunan rusya ve avusturya ordularının gelmesi için bu tarihin beklenmesi önerilir. bu sayede sayıca üstünlüğünü kullanacak olan müttefikler napolyon’u kolayca bertaraf edecektir. ancak savaş tarihinin ertelenmesiyle napolyon zaman kazanmış, ordusunu güçlendirmiş ve sınırdaki mevzilerini kuvvetlendirme fırsatı yakalamıştır.
    napolyon, savunma veya saldırı savaşı verme şansının olduğunu biliyordu. eğer savunma savaşı vermeyi seçerse 1814 yılında yaşanan muharebelerin bir devamı yaşanabilirdi, ancak bu kez elindeki asker sayısı o döneme göre daha çoktu. ayrıca iki ordu tarafından savunulan ve müstahkem iki büyük şehir olan paris ve lyon direnebilir ve fransa topraklarının derinliklerindeki müttefik ordular gerilla savaşıyla yıpratılabilirdi.
    ancak napolyon saldırmayı seçer ve müttefik orduları birleşip kendisinden sayıca daha kalabalık olmadan onlara saldırmayı planlar. belli başlı müttefik ordularını yenebilirse müttefikleri barış görüşmelerine zorlayabileceğini öngörür. eğer barış görüşmeleri başlamaz veya sonuç vermezse diğer müttefik ordularını da yenmek zorunda kalacaktır.
    napolyon’un belçika üzerinden saldırma tercihinin birden çok gerekçesi vardır. bunlardan birincisi britanya ve prusya ordularının birbirinden çok uzakta ve dağınık durumda olmalarıdır. ayrıca britanya ordusunun elindeki birlikler yarımada savaşı deneyimi olan askerler değildir. bu gerekçelerin dışında belçika’da başarılı olacak bir fransız ordusu hollanda’dan bağımsızlığını isteyen fransızca konuşan belçikalılar tarafından da desteklenebilecektir.

    waterloo
    fransız kuvvetleri
    napolyon tahta yeniden çıktığında elinde savaşabilir durumda yaklaşık 46 bin asker bulur. mayıs ayı sonunda artık hızla büyüyen ordusunu yukarıda belirtildiği şekilde konuşlanmış, imparatorluk muhafızları da paris’te toplanmaya başlamıştır. haziran ayına gelindiğinde yaklaşık 200 bin asker sayısına ulaşan napolyon hızla savaşa hazırlanır.

    müttefik kuvvetler
    1815 haziran ayı başlarında wellington ve blücher’in kuvvetleri birbirinden ayrı durumdadır. wellington komutasındaki britanya ve müttefik orduları toplam 93 bin askerden oluşmakta ve brüksel merkezinde yerleşmiştir. namur’da merkezi olan prusya ordusu ise 116 bin askerden oluşmaktadır. bugünkü belçika boyunca yayılmış olan bu kuvvetlerin bir araya gelmesinin yaklaşık 6 gün süreceği tamin edilmekteydi.

    orduların harekâtı
    orduların manevraları
    napolyon, 128 bin kişilik kuzey ordusuyla belçika sınırına doğru ilerler. sol kanat mareşal ney, sağ kanat ise mareşal emmanuel de grouchy komutasındadır. seferde bizzat yer alan napolyon aralarında imparatorluk muhafızlarının da yeraldığı yedeklere komuta eder. birlikler birbirlerini destekleyerek ilerler.
    napolyon, sınırı charleroi yakınlarında 15 haziran günü geçer. müttefik ordularınının öncülerini geri çekilmek zorunda bırakan napolyon, iki ordunun birleşmesine izin vermeyecek şekilde yer almaya başlar. charleroi’nın düştüğünü geç haber alan wellington, napolyon’un amacını anlayarak quatre bras’a doğru ilerler.
    prusya kurmay heyeti napolyon’un hareket tarzını britanya kurmay heyetine göre daha iyi tahmin etmiş ve ordu toplanmaya başlamıştır bile. napolyon, esas tehlike olarak gördüğü prusyalılara karşı ilk olarak hareket etmiş, napolyon’un ilerleyişi graf von zieten’in başarılı savunma savaşıyla yavaşlatılmıştır. napolyon tarafından quatre bras’yı ele geçirmekle görevlendirilen mareşal ney o gece bölgeye varacak, hızla oraya gelen wellington ile karşılaşacaktır.
    orduların yerleşimi

    quatre bras
    bölgeye gelen mareşal ney, quatre bras’nın wellington’a bağlı hollanda birliklerince tutulduğunu görür. bölgeyi savunan birliklere karşı olan sayısal üstünlüğünü kullanamayan ve dağınık şekilde saldıran ney, kavşak bölgesi konumundaki mevkiyi alamaz. akşama doğru bölgeye gelen wellington, komutayı doğrudan alacak ve sürekli mühimmat ve asker desteği yapılmasını sağlayacaktır. taktik olarak yenişemeyen iki taraftan britanya ordusu brüksel’e doğru disiplinli bir geri çekilmeyle daha iyi bir mevziye geçmeyi tercih eder.

    ligny
    aynı gün napolyon ordusunun sağ kanadıyla prusyalıların üzerine yürür ve blücher’in ordusunu ligny’de yenmeyi başarır. dağılan prusya merkezinin aksine kanatları dağılmayan prusya ordusunun ağır süvarileri fransızların geri çekilen prusya ordusunu takip etmesine izin vermeyecektir. quatre bras ile ligny arasında kalan jean-baptiste drouet komutasındaki ı. kolordu plansızlık nedeniyle hiçbir muharebeye katılmaz.

    bekleme dönemi
    prusyalıların yenilgisinin ardından daha uygun bir mevki arayan wellington, kuzeye ilerler. quatre bras’daki mevzileri sayesinde prusyalıların kendi birliklerinden ayrılmadan geri çekilmesini sağlar. napolyon’un müttefik ordulara ayrı ayrı saldırıp yenme planı işler görünse de planın başarılı olması için britanya ve prusya ordu merkezlerinin farklı yönlere geri çekilmeleri gerekmekteydi.

    kuzey yönünde geri çekilen prusya ordusu wavre kasbasına gelince tüm ordunun burada toplanmasına karar verilir. fransızlar tarafından sürekli olarak baskı altına bulunan bölgede kargaşa hakimdir ve toplanmaya uygun değildir. ı, ıı ve ıv. prusya kolorduları britanya orduları ile birleşmek üzere doğuya dönerken ııı. kolordu fransız kuşatma saldırısına karşı bölgede kalmak durumundadır.
    quatre bras’dan ayrılan napolyon yedeklerle beraber ordunun sol kanadıyla wellington’un peşine düşer ve waterloo kasabası bölgesinde yığınak yapmaya başlar. sağ kanattan ilerleyen grouchy ise napolyon’a prusyalıların durumuyla ilgili bilgi verir. wellington ile prusya birliklerinin bir araya gelip gelemeyeceği çok belirleyici bir hale gelmiştir.

    waterloo
    yüz gün’ün belirleyici muharebesi 18 haziran 1815 günü waterloo’da yapılır. önceki gece yağan yağmurdan dolayı ıslak yerlerin kurumasını bekleyen napolyon saldırısını saatlerce geciktirir. saldırı başladıktan sonra savunma halinde savaşan britanya ordusunu fransızlar yerlerinden sökememiştir. akşam üstüne gelindiğinde durum değişmez. muharebeye prusya askerleri de katılınca napolyon’un müttefikleri birbirinden ayrı tutma stratejisi çökecek ve sayısal üstünlüğünü kaybedecektir. prusyalıların bölgeye ulaşmasını engelleme görevini almış olan grouchy ise top seslerini duysa da muharebeye katılmayacak, napolyon, waterloo muharebesini kaybederek geri çekilmek zorunda kalacaktır.

    wavre
    napolyon’un emri üzerine wavre yakınlarındaki prusya ordusuna saldıran grouchy geri çekilmekte olan prusya ordusunun artçılarına saldırdığını sanmaktadır. oysaki ı, ıı ve ıv. prusya kolorduları toplanarak waterloo muharebesine katılmak üzere ilerlemektedir. grouchy wavre muharebesini kazansa da bu galibiyetin artkı bir anlamı yoktur. gelişmelerden haberdar olan sol kanat diğer ordu birlikleriyle birleşerek paris yönünde geri çekilişe katılır.

    ve napolyon teslim olur
    waterloo yenilgisinin ardından üç gün sonra başkente dönen napolyon hala ulusal bir direniş örgütleme hayalleri kurmakta yenilgiyi kabullenememekteydi. ancak kamuoyunun etkisi ve halkın muhalefeti buna engel oldu. başkente doğru gelmekte olan müttefik ordularının etkisiyle napolyon artık sonun geldiğini görecektir. 22 haziran günü o sırada avusturya’da bulunan 4 yaşındaki oğlu napoléon francis joseph charles bonaparte lehine tahttan feragat eder. 25 haziran günü oluşturulmuş olam geçici hükümet yetkililerin telkiniyle paris’i terk eder. abd’ye kaçmaya çalışsa da abluka altında olan fransa’dan ayrılamaz. sonunda fransa’da kalamayacağını ve kaçamayacağını görerek britanya savaş gemisi bellerophon kaptanı amiral frederick lewis maitland’a teslim olur. önce ingiltere’ye götürülen napolyon, daha sonra 1821 yılında sürgünde öleceği atlas okyanusundaki saint helena adasına gönderilir. teslim olmuş napoleon bellerophon gemisinde

    prusya birlikleri paris’te
    napolyon’un tahtı bırakması üzerine iktidarı alan geçici hükümet napolyon döneminde savaş bakanı olan louis-nicolas davout başkomutan ilan edilir. paris’i savunma görevini üstlenen davout, temmuz ayının ilk günlerinde prusya ordusuna karşı direnir. 1 temmuz günü yapılan rocquencourt muharebesinde prusya hafif süvari alayı fransız süvarilerince ezilse de 3 temmuz günü yapılan ıssy muharebesinde prusyalılar galip gelince şehrin tutulması çabalarının boşa çıkacağı anlaşılır ve fransız ordusu geri çekilir. 7 temmuz günü graf von zieten komutasındaki prusya birlikleri paris’e girer.

    diğer harekatlar
    napolyon, iktiadarı geri aldığında acil olarak gündeme aldığı britanya ve prusya orduları dışında henüz muharebe alanına gelmemiş olan 150 bin kişilik rusya imparatorluğu ordusu, ren nehrini geçmeye hazırlanan 210 bin kişilik avusturya imparatorluğu ordusu ve seferberliğini tamamlamak üzere olan ispanyol ordusu ile sonra hesaplaşmayı planlamıştı. bu kuvvetlere karşı izleyeceği plan olası waterloo zaferinden sonra gündemde olacaktı.

    napoli krallığı
    napolyon, eniştesi olan komutanlarından joachim murat’ı 1808 yılında ele geçirdiği topraklarda napoli kralı ilan eder. ancak 1813 yılında napolyon’un rusya imparatorluğuna karşı başarısız olmasının ardından çöküşe geçmesiyle beraber tahtını korumaya çalışan murat, avusturya imparatorluğu ile anlaşma yoluna gitmeye çalışır. ancak galiplerin toplantı halinde olduğu viyana kongresinin kendisini tahttan alaşağı edeceğinden emindir. henüz napolyon’un iktidara dönmediği dönemde murat, italyan yurtseverlerine çağrı yaparak avusturyalılara karşı savaş çağrısı yapacaktır. napolyon’un paris’e dönüşünden 5 gün önce murat 15 mart 1815 günü avusturya imparatorluğuna savaş ilan eder. ancak avusturya savaşa hazırdır. lombardiya bölgesinde birliklerini yoğunlaştıran frederick bianchi, murat’ı 2-3 mayıs günü savaşılan tolentino muharebesinde yener. 20 mayıs günü imzalanan casalanza antlaşmasının ardından tahta ı. ferdinando geçecek ve italya’daki avusturya silahlı varlığı italya'nın birleşmesi fikrini besleyen etkenlerden olmuştur. önce korsika’ya kaçan, sonrasında ise calabria’ya gelerek ayaklanma çıkartmak isteyen murat, yakalanacak ve kurşuna dizilecektir.

    fransa iç savaşı
    napolyon’un yeniden iktidara gelmesi üzerine fransa’daki krallık yanlısı bölgelerden bretagne, provence’in ayaklanması beklenirken ayaklanma vendée’de patlak verir. bressuire ve cholet’yi ele geçiren ayaklanmacılar 20 haziran günü jean maximilien lamarque komutasındaki loire ordusuna rocheserviere muharebesinde yenilecektir.

    avusturya
    haziran ayının başlarında fransız komutan jean rapp’ın ren ordusu 23 bin askerle prusya ordusunun ilerleyişini kesmek için hareket etse de waterloo mağlubiyetinin haber alınması üzerine strasbourg yönüne döner. burada 28 haziran günü la suffel muharebesinde ileride württemberg kralı olacak wilhelm’i yener. yüz gün’ün son muharebesi ve son fransız galibiyetinin ardından strasbourg’a çekilen rapp, daha sonra savaşa devam etmeyecek ve monarşiye boyun eğecektir.
    avusturya ordusuna ait bavyera kolordusu fransız sınırını aşacak ve 27 haziran günü yerel direnişe rağmen nancy ele geçirilecektir.
    güneyde ise fransız general lecourbe komutasındaki jura ordusu, bölgedeki hieronymus karl graf von colloredo-mansfeld komutasındaki avusturya kolordusuna karşı başarıyla karşı koyacak, sonunda 11 temmuz günü ateşkese razı olacaktır.

    italya cephesi
    alpler ordusu komutanı suchet saldırıya geçerek 14 haziran günü savoya dükalığını işgal eder. karşısında 75 bin kişilik avusturya-sardinya ordusu bulunmaktadır. ancak saldırı waterloo mağlubiyetinin haber alınmasıyla durdurulur. suchet, ateşkes ister ve lyon’a çekilir. şehri 12 temmuz günü avusturyalı komutan johann maria philipp frimont’a teslim eder.
    ligurya sahilini koruyan fransız var ordusu komutanı brune, karşısındaki britanya, sicilya, sardinya ve avusturya orduları karşısında toulon’a çekilir. brune şehri ve şehirdeki çok önemli mühimmat depolarını 31 temmuz gibi geç bir tarihe kadar elinde tutmayı başarır.

    rusya
    rus ordusunun ana gövdesini oluşturan ve mihail bogdanoviç barclay de tolly komutasındaki yaklaşık 168 bin askerden oluşan kuvvet ilerleyişini sürdürerek 25 haziran günü mannheim’da ren nehrini geçer. temmuz ayında paris’e veren rus birlikleri şehre gireceklerdir.

    paris antlaşması
    napolyon’un teslim olmasından sonra yerel bazı direnişler olsa da bunlar longwy’nin 13 eylül 1815 tarihinde düşmesiyle sona erecektir. 20 kasım 1815 tarihinde imzalanan paris antlaşmasıyla napolyon savaşları resmen sona erecektir.
    anlaşma ile avrupa sınırları

    viyana kongresi kararları uyarınca fransa 1790 yılı sınırlarına dönüyor, 1790-92 dönemi kazanılan topraklar yitiriliyordu. yüz gün’den önceki antlaşma metinlerinde bu topraklar fransa’da kalmaktayken napolyon’un yeniden iktidarı alması müttefikler tarafından affedilmemişti. ceza uygulamalarının arasında fransa’nın zorla ödemeye mecbur bırakıldığı, 700 milyon frank değerindeki savaş tazminatları, fransa topraklarında 5 yıl süreyle kalacak olan 150 bin kişilik müttefik işgal ordusunun masraflarının karşılanması yer almaktaydı. antlaşmada işgal ordusunun varlık sebebi hem fransa’nın yükümlülüklerini yerine getirmesi hem de komşu ülkelerin fransa’daki olası ihtilallerden korunması olarak açıklanmıştı. .
    aynı gün ayrı bir belgeyi imzalayan britanya, rusya, avusturya ve prusya müttefikliklerini kağıt üzerinde onaylarken, yazılı metin osmanlı imparatorluğu hariç tüm avrupa’da uzunca bir süre var olan düzenin korunması olarak görülmektedir.

    baines, edward, history of the wars of the french revolution, from the breaking out of the wars in 1792, to, the restoration of general peace in 1815, cilt ıı, longman, rees,
    chesney, charles cornwallis, waterloo lectures: a study of the campaign of 1815, longmans green
  • lukas barfuss’un kaleme aldığı ruanda katliamını anlatan kitap.her sayfa çevirdiğimde tiksiniyorum insan ırkından.baştan aşağı bu insanları kandıranlardan.öldürenlerden.belgeselini izledikten yakın bir süre sonra kitabı okumak da üzücü bir tesadüf oldu benim için.rust cohle’un söylediği sözler geliyor aklıma “bence türümüzün yapması gereken onurlu davranış, programlamamızı reddedip üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek kardeşçe bu haksızlığa bir gecede son vermektir."
  • afrika’nın ortasında dağlık ve verimsiz bir toprağa sahip, çoğumuzun haritada yerini bile bulmakta zorlanacağı küçük bir ülkede, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden bir tanesi yaşandı. hem de öyle tarihin uzak bir döneminde kalmış, çoktan unutulmuş, tarihçilerin tozlu rafları karıştırarak ulaştığı arşivlerde değil tüm yaşananlar. hayatta kalmayı bir şekilde başarmış olup olaya birinci dereceden tanıklık eden insanlar hâlâ aramızdalar. anıları, hafızaları hâlâ tazeliğini koruyor. 1 milyona yakın insanın ise yaşamı bu olayla son buldu ve yaşamak zorunda kaldıkları korkunç muamele tüylerimizi ürpertiyor.

    6 nisan 1994’de ruanda başkanlık uçağının bilinmeyen bir saldırıyla düşürülmesi sonucu baraj sularını tutan büyük duvarın ilk briket taşı yıkılır. tarihi kökleri çok gerilere giden ve toplumun kılcal damarlarına kadar sızmış olan nefret dalgası, büyük bir baraj duvarının yıkılışı gibi dizginlerinden boşalır ve çocuk, kadın, yaşlı demeden insanların üzerine bir kâbus gibi çöker. belçika’nın bir sömürge devleti olarak ruanda’ya hükmettiği yıllardan beri biriktirilen nefret, artık önüne tüm potansiyelini katarak 1 milyona yakın insanı pala, satır, balta, sopa gibi aletlerle vahşice öldürür. insanın kanını donduran bu katliam tam 100 gün sürer.

    yönetimde bulunan hutular hamamböceği olarak nitelendirdikleri tutsileri ve ılımlı hutuları yok eder. bir süre sonra başkent kigali başta olmak üzere tüm şehirlerin arazileri cesetlerle dolar. bu cesetlere saldıran köpekleri bile öldürürler. 100 günün sonunda tutsi güçleri hakimiyeti ele geçirir ve kâbus sona erer.

    ‘yüz gün’ işte böyle büyük bir insanlık trajedisinin başarıyla romanlaştırılmış acı bir kitabı. kitapta gerçeğin soğuk katılığının edebiyatın sıcak dehlizleriyle buluştuğuna tanık oluyoruz. ‘isviçre kalkınma ve işbirliği teşkilatı’ üyesi olan david tüm yaşananları kendi ağzından anlatıyor. hutulu bir kıza olan aşkı ise kitabı çekici kılmak adına verilmiş bir edebi taviz değil, gerçekliğin üzerine serildiği siyah bir örtü niteliğinde. kitabın girişinde yazdığı gibi kişiler kurgu, olaylar ise tamamen gerçek.

    kitabın isviçreli bir tiyatro yazarı tarafından kaleme alınması da 100 gün boyunca olayları yalnızca izlemekle yetinen avrupalı devletlerin utancını kendi adına taşıyamayan bir vicdanın günah çıkartması olsa gerek.

    -------
    ilgilenenler için, bu ve bunun gibi kitap, belgesel, görsel sanatlar alanındaki değerli eserlere tavsiye niteliğinde yer verdiğim şu sayfayı inceleyebilirsiniz: https://www.instagram.com/ovekakitap/
  • isviçreli yazar lukas barfuss’un 2008 yılında yayımladığı, türkçe’ye ise 2010 yılında metis yayınları tarafından çevrilen kitabı.

    ruanda soykırımı meselesini öğrenmek isteyen herkes araştırma kitaplarının, belgesellerin yanına bu romanı da katabilir. birkaç karakter ve tarihsel bir olay örgüsü içinde soykırıma varan süreci ve soykırım zamanını daha iyi kavrayabilir.

    yazar romanı birinci tekil şahıs anlatımı üzerinden kurgulamış. 1960’lardan itibaren ruanda’da faaliyet gösteren yarı resmî bir isviçre yardım kuruluşunda çalışan baş karakterin; hem ülke insanına ve coğrafyasına dair gözlemlerine tanık oluyoruz. çalıştığı teşkilat içinde yavaş yavaş çürüyen beyazları görüyoruz. aşık olduğu ve belçika’da okumuş havai yerli kız agathe’nin yükselen ırkçılıkla değişimini görüyoruz. işin özü, anlatıcı ile birlikte biz de pencereden izler gibi her şeyi izliyoruz.

    bir ülkedeki etnik gruplar arasındaki tarihsel ihtilaflar iki tarafı da tatmin edecek bir anlaşmayla çözülmediğinde işler karışıyor malesef. hem de o kadar karışıyor ki ülkeyi yöneten hutular ve onlara bağlı milisler tutsileri öldürmek için çin’den yüz bin pala siparişi verebiliyor. palanın yetmediği yerde devreye çivili sopalar ve taşlar giriyor. 1930’larda belçikalıların yönetimi kolaylaştırmak amacıyla uyguladıkları yapay ırksal bölümleme 60 yıl sonra ülkede 800 bin kişinin yüz gün içinde öldürülmesine yol açıyor.

    romanın dili yalın; hatta eserde barfuss’un kendine özgü üslubunu hemen fark ediyorsunuz. daha önce onu hiç okumadığınız halde. romanın sonunda kendisi de isviçreli olmasına rağmen dünya siyasetinde isviçre’nin yerine dair şöyle vurucu cümleler yazmış:
    “biz hep şanslıydık, çünkü bir isviçrelinin de karıştığı her suçta bizden daha büyük bir alçağın parmağı vardı, bütün dikkatler onun üzerinde toplanıyor, biz de arkasına saklanabiliyorduk. hayır, ortalığı kan gölüne çevirenlerden değiliz biz. bunu başkaları yapar. biz kan gölünde yüzeriz. yukarıda kalmak, kırmızı sosta boğulmamak için nasıl hareket edeceğimizi çok iyi biliriz.”
hesabın var mı? giriş yap